4. Bölüm

2.1K 267 40
                                    

"Celaliye'ye hangi otobüsler gidiyor buradan?" diye sordu Görkem adama. Adam en baştaki peronları göstererek "300'lerin hepsi gider abi, şuradan kalkacak bir tane birazdan," dedi. Görkem teşekkür ederek o tarafa doğru ilerledi. Hava iyice kapamıştı, yağmur geliyordu. Belki de Celaliye taraflarında yağıyordu bile.

Eskiden şu otobüslerle az gitmemişlerdi Nilüfer'le beraber. Öğrenciyken o yolu onunla beraber gitmek dünyanın en keyifli şeylerinden biriydi Görkem için. Discman'in bir kulaklığı kendi kulağında, diğeri Nilüfer'de olurdu. Yaptıkları karışık CD'leri dinleye dinleye giderlerdi bu yolu. Hiçbir şekilde o yolu gitmeye razı olacak bir taksi bulamayınca bu otobüsler gelmişti aklına. Sonra da yolu otobüsle gitmek daha cazip gelmişti. Aldığı geçici biniş kartıyla otobüsün en arkasına kadar gidip bir cam kenarına oturdu. Yol boyunca kablosuz kulaklıklarıyla o zamanlarda dinlediği şarkılardan birkaç tanesini açarak dinledi. Bazen tekrar tekrar Instagram'daki o fotoğrafı açtı.

Nilüfer bu yaptığına çok kızacaktı ama yapmazsa da Görkem kendine çok kızacaktı. Çisil'e yalan söylemiş olmaktan nefret etse de buna ihtiyacı vardı.

Kırk beş dakikalık bir yolculuktan sonra adı değişse de yerini unutmadığı durakta otobüsten indi. Evin yerini, sokağını, tüm detaylarıyla çok net hatırlıyordu. Beyazevler sitesinin en sahile yakın apartmanının ikinci katıydı. Yavaş yavaş değişen ve değişmeyen tüm detayları özümseyerek siteye doğru yürüdü. Sitenin girişinde eski kapıcıyı görünce hafifçe güldü. Kapıcı da Görkem'in geldiğini fark ederek yaptığı tamirat işine ara verdi ve "Buyurun?" diyerek ona yöneldi.

"Merhaba, İsmet abiydi, değil mi?" diye sordu.

"Benim evet de, ben sizi çıkaramadım, kusura bakmayın."

"Naci ben, Nilüfer'in arkadaşı, liseden hani? Rahmetli Fatma teyzeye gelirdik buraya."

"Aaa! Doğru ya! Kocaman olmuşsun be oğlum! Ben de yaşlandım artık, tanımadım işte. Kusura bakma valla."

"Olur mu öyle şey! Çok zaman geçti aradan, siz de haklısınız. Nasılsınız? İyi misiniz? Çocuklar nasıllar?"

"Sağ ol evladım, iyiyiz çok şükür. Biz bıraktığın gibiyiz burada, aynı işler güçler. Çocuklar kocaman oldular, evlendiler, hatta büyüğünün çocuğu bile oldu."

"Maşallah, Allah bağışlasın."

"Sağ ol sağ ol. Sen nasılsın? Amerika'ya gitti dediydi zamanında Fatma abla senin için."

"Evet, öyle oldu. şimdi de ziyarete gelince, bir de buraya uğramak istedim. Nilüfer de burada diye biliyorum."

"He ya! Öğlen geldi o. Evdedir şimdi."

"Kombi işi halloldu mu?"

"Kombi işi hallolalı on gün oldu. Geçen hafta yaptırdık onu. Geldiydi buraya, ustayla konuştu, parasını da verdi."

Görkem'in kaşları bir an için hayretle havalandıysa da kendisine yalan söylendiğini çaktırmadı. "İyi bari sevindim. Ben bir gideyim bakayım n'apıyor Nilüfer."

"Geç geç tabii. Hatırlıyorsun değil mi daireyi, binayı?"

"Tabii ki. İki numaralı bina, ikinci kat, daire beş."

"Valla fişek gibi hafızan."

"Hadi kolay gelsin İsmet amca."

"Sağ ol evladım, sana da."

Görkem ağır ağır ilerledi sitenin sonuna doğru. Binalar aynıydı. Hiç değişmemişti resmen. Hala o seksenlerden kalma halleriyle duruyorlardı. Bu da Görkem'in tüm anıları daha kolayca hatırlamasına neden oluyordu.

YAŞANMAMIŞ YILLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin