Selamlar! Yarın eklemeye fırsatım olmayacağı için bölümü bugünden atıyorum :) Zaten çok uzun bir bölüm değil ama bence güzel bir bölüm. Keyifli okumalar herkese <3
Nilüfer kapı çaldığında koşturarak kapıya gidip hemen açtı. Gandalf'tan hızlı koştuğu nadir anlardan biriydi. Cankız öncelikle onun üstüne atladı ve kendini sevdirdi. Gandalf Ender'e kendini sevdirdi, en sonunda sıra insanların selamlaşmasına ancak gelebildi.
Şu an Ender'e farklı bir gözle bakmaktan kendini alamıyordu. Çisil'le yatmış olduklarına inanamıyordu. O kadar temiz yüzlü, naif bir tip gibi duruyordu ki, insan beklemiyordu. Ama gönül işleri de belli olmuyordu işte. Sonuçta Ender'i de çok kısa bir süredir tanıyordu. Hangi konularda ne tarz rahatlıkları olduğunu bilemezdi. Çoğu zaman insanlar Nilüfer'in konuşmasındaki rahatlıktan, onun aşk meşk ve cinsellik konusunda tutucu bir tavrı olduğunu anlayamıyordu mesela.
"Geçsenize içeri, yemekler neredeyse hazır." Kapıyı kapayıp çocukları salona yönlendirdi.
"Yardım edilecek bir şey var mı? Ben şunu getirdim vereyim," diyerek altılı birayı uzattı Ender.
Nilüfer gülümseyerek ona baktı. "Teşekkür ederim, her şey hazır. Zaten çok havalı bir yemek bekleme. Makarna yiyeceğiz. Ama sosum güzel."
"Makarna dünyanın en iyi yemeğidir, asla ona havalı olmadığını söyleyemezsin."
Ender çocuklarla salona geçerken Nilüfer de mutfağa gitti. Sosun altını kapatıp makarnaları tabaklara servis etti ve salona götürdü. Kalan tuzdu biraydı gibi şeyleri de getirdikten sonra rahat etmek için çocukların önüne birer kap da ıslak mama bıraktı.
Görüşmeyeli neler yapılıp edildiği konusunda üstünkörü muhabbetler ettiler. Nilüfer yurtdışıyla birkaç iş görüşmesi yaptığından bahsetti ve detaylarını Ender'le paylaştı. Bu Ender'i Nilüfer'in gitme ihtimali yüzünden üzse de onun adına da sevindiğini belirtti.
"Amerika'ya gidersen Çisil'in yanına falan mı gideceksin?" diye sordu Ender. Çisil'in adı geçtiği an yan gözle ona baktı Nilüfer. Ender pür dikkat tabağına bakıyordu. İştahla da makarnasını yiyordu.
"Bilmem. Bizim işlerin membaı biraz orası, olabilir de. Amerika'da bir yerlerle görüştüğümü henüz Çisil'e söylemedim ama."
İşte bunun üzerine Ender başını kaldırıp ona baktı. "Neden?"
"Bu sıralar Çisil'in konuları daha gündemde." İkisinin arasında gözlerinden gerçekleri saklayamadıkları bir bakışma oldu. Ender gergince çatalını tabağa bırakıp "Söyledi sana değil mi?" diye sordu. Utançtan bakışlarını nereye kaçıracağını şaşırmıştı. Nilüfer onun haline de ayrı üzüldü.
"Söylemek zorunda kaldı diyelim. Günlerdir o kadar morali bozuktu ki üstüne gittim ben de. Gerçekten bu kadar kafaya takılacak bir şey yok. Eğer sen de bunu yapıyorsan ki yapıyor gibisin, kendini suçlama."
Ender iç geçirerek koltukta arkasına yaslandı. "Ben yemin ederim nasıl oldu anlamadım Nilüfer. Biz evdeyken geldikleri ilk gece öyle bıcır bıcır, öyle konuşkan, öyle tatlıydı ki akşam eve döndüğümde ondan başka bir şey düşünmediğimi fark ettim. Kendime çok kızdım. Düşünmemek için çok çabaladım ettim. Ama sonraki haftalarda ara ara görüşünce yine başa döndüm. Sonra geçen hafta sonu öyle yalnız ve mutsuz olunca dayanamadım. Konuşmak için çağırdım. Olaylar birbirini kovaladı, her şeyi anlattı. Görkem'e çok kızdım ona bunu yapabildiği için. Çünkü Çisil bunları gram hak etmeyen biri bence."
Nilüfer içinden 'Sözlerinde aşırı doğrusun, bir şey diyemiyorum' dedi. 'Ama Görkem'in de geçerli sebepleri var kendince' diye düşünmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞANMAMIŞ YILLAR
RomanceNilüfer için hayat hiç kolay değildi. Otuz beş yıllık ömrü boyunca sadece Görkem'le olduğu on ay boyunca mutlu olabilmişti. Hepi topu on ay. Ne öncesinde yüzü gülmüştü, ne de sonrasında. Görkem için de durum aynıydı. Nilüfer'i tanıyana kadar mutluym...