Hikayede geçen kişiler Osmanlı tarihinden esinlenerek oluşturulmuş tarihi fantastik bir kurgudur. Gerçek kişilerle ilgisi yoktur. İlk bölümler günümüzde geçmekte olup diğer bölümler geçmişte geçecektir.
Yatağımdan kalktığımda boğazımın kurumasıyla baş ucumdan hiç eksik etmediğim sürahiden bardağa su doldurup bir yudum içtim. Öyle ki, koca bardağı bitirecek kadar susamıştım ama su içerken bile midem bulanmıştı.
Bütün bunların hepsi ya bilinçaltımın bir oyunuydu ya da ben gerçekten deliriyordum. Yatağımda oturur pozisyonda olasılıkları düşünürken gözüme masamın üstünde bulunan defterin çarpmasıyla eğer bulabileceğim cevaplar varsa gidebilecek tek yerim olduğu gerçeği aklıma düştü. Bütün her şey onu işaret ediyordu.
Rüyalarımda, duyduğum cümlelerde somut olan tek bir şey vardı. Mirza'nın odası. Mirza'nın kardeşi Elif'le görüştüğümde oraya istediğim zaman gidebileceğimi hatta abisinin odasına hiç dokunmadıklarını söylemişti. Şimdiye kadar oraya gidebilecek gücü kendimde hiç bulamamıştım.
Bir tarafım o evin ve içinde bulunan insanların onsuz bana artık yabancı olduklarını ve oraya gitmem için bir nedenim olmadığını söylerken diğer tarafım o odanın benim içimi daha çok acıtacağını haykırıyordu.
Şu an ise tek çarem o oda gibi geliyor, o odaya gidecek gücü bulabildiğim vaktin geldiğini hissediyordum.
Evden çıktıktan yaklaşık bir saat sonra evinin önüne geldiğimde bu evin artık onsuz olduğu gerçeği ve onsuz buraya ilk defa gelmiş olduğum gerçeği yüzüme çarptı.
Kapıyı açan Elif beni şaşkınlığının yanında sıcakkanlılıkla karşılarken ben bir an evvel onun odasına çıkmak istiyordum. Ev sessizdi, ruhsuzdu. Onunla bu evin canı da gitmişti sanki.
Ufak sohbetimizin ardından Elif'te onun odasına gitmek istediğimi anladığında anlayışla karşıladı ve istediğim gibi hareket edebileceğimi söyledi. Bende anlayışla kafamı salladığımda zaten bildiğim yolu yavaş adımlarla gitmeye başladım, hatta belki de ömrümde attığım en küçük adımları atıyordum.
O odaya gitmem gerekiyordu, bunu hissediyordum ama ağırda geliyordu. Günler geçmişti onu kaybedeli. Buna rağmen onun gittiği gerçeğini yüzüme vuracak şeylerden hala kaçıyordum.
Kapısının önüne geldiğimde elim kapı kolunun üstünde kaldı. Yutkundum ve tekrar yutkundum... Onun içeride olduğunu hayal eden bilinç altıma histerik bir gülüş attım. Orada değildi.
Gücümü toplayıp kapıyı açtığımda içeriden silinmeye başlamış olan kokusu çenemin titremesine neden oldu. Rüyamda buram buram gelen o kokuyu burada zor alıyordum. Onun varlığı gittikçe siliniyordu.
Çenemin titremesini durdurmaya çalışıp gözümde akmaya niyetlenen yaşı sildim ve arkamdan kapıyı kapattım. Buradaydım şimdi, onun odasında.
Gözlerim odayı tararken içimde uyanan haykırarak ağlama isteğini bastırmaya çalışıyor bunu yaparken hıçkırıklarım boğazıma diziliyordu. Kapının dibine çöktüğümde gücümü toplamaya çalıştım.
Onun yatağı, onun masası, onun kitapları, onun kitap okurken ve çalışırken kullandığı lamba, onun gözlüğü, onun gitarı... Her yerde onun izi vardı.
Artık kendimi toparladığımda ayağa kalktım ve o çok vakit geçirdiği masasının başına gittim. O makaleleri burada yazmış, sınavlarına burada çalışmış, kitaplarını burada okumuş. Hatta belki de yüksek olasılıkla bana yazdığı şiirleri bu masada yazmıştı.
Gözüm defterlerine gittiğinde birini elime aldım. Aldığım her şeyde ondan bir iz buluyor, onun yanımda olduğunu hissediyordum ama bu his o kadar kısa sürüyordu ki ardından gelen acı her seferinde katlanarak geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hükm-ü Kader
FantasyYıl 1521. Askerlerin, halkın ve dahi onu tanıyan herkesin tahta çıkmasını beklediği Şehzade Mehmet. Bir elinde adaleti bir elinde merhametini kendisine kalkan olan kullanan Şehzade Mehmet hain bir tuzak sonucunda sancağa çıkmadan önce öldürülür. Ka...