Bölüm 25 | Geçmişin Çaresizliği

485 57 13
                                    

Hikayede geçen kişi ve olaylar Osmanlı tarihinden esinlenerek oluşturulmuş tarihi fantastik bir kurgudur. Kurguda geçen karakter, olay ve zamanların gerçek kişi ve olaylarla hiçbir ilgisi yoktur.

"Validem dün bir hayli sinirlendi Akça." dediğinde ağzıma götürmek üzere olduğum şerbeti yarı yolda bırakıp Esmehan Sultan'a döndüm.

"Ne için sultanım?"

"Abim ve sen..." dedi düşünceli bir şekilde bana bakarak. "Dün abime bir hatun hazırlatmış lakin abim kabul etmemiş. Öncesinde de sen varmışsın yanında." Gururlu bir şekilde yerimde dikleşirken diğer yandan dudaklarımın kenarı kıvrılmaya başladığında kendimi tutmaya çalıştım.

"Öyle sultanım." Küçük bir nefes alarak devam ettim. "Şehzademize ne kadar değer verdiğimi, onu ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz." dedim gözlerinin içine bakarak. Her zamanki anlayışlı halini koruyordu.

Onunla aramızda hiçbir zaman Sultan ve yabancı kişi ilişkisi olmamıştı. Bana yabancı biri gibi değil hep yakın davranmıştı. Ben de onu kardeşim gibi görüyor, hissediyordum. Her şey bir yana Mehmet'in kardeşiydi. Aramızdaki yakınlıktan ötürü onunla da rahat bir şekilde konuşabiliyordum.

"Kabul etmem." dedikten hemen sonra aklıma gelen kötü düşüncelerle devam ettim. "Onun başka birisine dokunmasını zinhar kabul etmem, izin vermem, veremem." dediğimde kaşlarını kaldırdı. "Onu başkasıyla düşününce bile, bu ihtimal aklıma geldiğinde bile delirecek gibi oluyorum." Bu şekilde kesin konuşmamın onu şaşırttığını anlıyordum. Ne de olsa bir şehzade için bu şekilde konuşuyordum.

"Ben haremdeki kızlar gibi değilim."

"Sorun da bu zaten Akça." dedi sıkıntılı bir şekilde, "Sen haremdekiler gibi değilsin. Hür bir hatunsun. Abim seninle olamaz, seninle olmasının tek şartını biliyorsun." Biliyordum, başımı salladım.

"Ve bu da gelenek, göreneklerimize aykırı." diye eklediğinde sıkıntılı ve büyük bir nefes verdim. Aniden uzanıp elini elimin üstüne koyduğunda yerde olan bakışlarımı ona çevirdim.

"Abimi ne kadar sevdiğini, onun da seni ne kadar sevdiğini biliyorum lakin seninle olmasının tek şartı nikah kıymak. Nikahta hanedanımızda yüzyıllardır kıyılmadı. Bir padişah nikah kıyamazken bir şehzadenin kıyması... Bu abimi gözden düşürür, hele birde sancağa çıkmamışken."

"Biliyorum sultanım lakin ondan da vazgeçemem." dediğimde geri çekildi, samimi yüzü yerini düşünceli bir ifadeye bırakmıştı. "Onu yalnız bırakamam, onsuz da yaşayamam."

"Nasıl olacak peki? Sana nikah kıymasını mı isteyeceksin? Abimin gözden düşmesine göz mü yumacaksın?"

"Asla!" dedim hemen. "Ona zarar verecek bir şey yapmam."

"Bu şekilde ona zarar vereceksin ama."

"Sultanım yapmayın. Ona asla zarar vermeyeceğimi siz de biliyorsunuz. Tek istediğim onun yanında olmak, onu hayatta tutmak." Küçük bir nefes verdi ve ağzını ıslatmak için sehpanın üstünde duran şerbetinden bir yudum içti.

"Elbette biliyorum, seni de kardeşim gibi görüyorum ve abimle birlikte olmanı da en çok ben istiyorum. Lakin validemin de hakkı var, mühim olan kardeşimin istikbali." Dikkatlice onu dinlerken devam etti. "Validem endişeli. Abimin sancağa çıkması gerek artık. Sancağa çıktığında da bir evladı olmalı." Demek istediğini anlıyordum. Bunu anlamak zor değildi.

"Ve sen varken, abim sana bu denli ilgiliyken bunun olmayacağını da biliyor. Aranızdaki münasebetin farkında. O tek ihtimali de yok sayıyor. Validem için sizin bir geleceğiniz yok Akça." Başımı iki yana salladım. Hepsi böyle düşünebilirdi, imkansız görünebilirdi ama hiçbir şeyin o kadar da imkansız olmadığını biliyordum.

Hükm-ü KaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin