Bölüm 26 | Geçmişin Ayrılığı

460 45 20
                                    

Hikayede geçen kişi ve olaylar Osmanlı tarihinden esinlenerek oluşturulmuş tarihi fantastik bir kurgudur. Kurguda geçen karakter, olay ve zamanların gerçek kişi ve olaylarla hiçbir ilgisi yoktur.

O gün Mehmet'in yanından ayrıldığımdan beri içime yerleşen o suçluluk duygusundan kurtulamıyordum. Ondan hem çekiniyor hem de utanıyordum.

Ormanda talim yaptığımız gün kendimi hazırlamıştım ve her şeyi söylecektim. O gün terasta ise içimi bir korku kaplamıştı. Sarayda bu denli sorunlar varken, onun yanında kalmam bile sıkıntı yaratmaya başlamışken ona gelecekten geldiğimi ve tüm tarihi bildiğimi söylemek çılgınca gelmişti.

Sonuna kadar bana güvendiğini biliyor ve hissediyordum ama bu güvenle ilgili değildi. İnsanın güvenebileceği şeyler olacağına ihtimal vereceği şeylerden ibaretti. Gerisi ise ya saçmalık ya da divanelik olarak algılanırdı.

Ben buraya gelmeden evvel nasıl kendimi sorgulamış, böyle bir şeyin olmayacağına ihtimal vermediysem, hatta burada gözlerimi açtığımda bir yalana inandığımı kabul ettiysem, o da inanmayabilirdi. Kimse inanmayabilirdi.

Aklıma geldikçe içimde büyük boşluklar oluşuyor, her bir boşluğun içinden endişelerim oluk oluk akıyor ve sonrasında beni ağlatacak raddeye getiriyordu.

Geçmişe gelen bendim. Bu kadar şey yaşayan, ölmüş sevgilime yeniden kavuşan bendim. Bu kadar olandan sonra inanmak benim için kolaydı ve hatta inanmamak saçmalıktı. Peki ya onun için?

Sevdiği kadının gelecekten geldiğini söylemesi nasıl bir etki yaratırdı, nasıl karşılardı?

Bu düşüncelerimle boğulurken sarayda günler geçiyordu. O zamandan beri Mehmet'le de doğru düzgün konuşamamış vakit geçirememiştim. Ne zaman yanına gitsem odasına ya İskender'le çalışıyor oluyor ya da odasında olmuyordu. Çoğunlukla babasının yanındaydı. Bir takım sorunlar olduğunu anlamam zor değildi. Sıkıntılıydı.

En son dün yanına gittiğimde çalışmak için babasının yanına gitmek üzereydi. Beni odasında bırakıp babasının yanına geçecekken içimdeki kötü hisse engel olamayıp sormuştum. Sol tarafımdaki şeytan benden kaçtığını fısıldıyordu. Hem nikah meselesi hem ondan sakladığım şeyler olduğunu bilmesi şeytana iş çıkarmıştı.

"Bana kızgın mısın?" dediğimde duraksamış ve bana doğru dönmüştü. Ne dediğimi anlayamamış bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Onu da nereden çıkardın, ne için?" Der demez yüz ifademden anlamış olacak ki başını yana eğdi. Bana doğru yaklaştı ve tebessüm ettikten hemen sonra anlıma küçük bir öpücük kondurdu.

"Alakası yok, düşünme böyle şeyler." dedikten sonra ekledi. "Hem ben sana kızgın kalamam."

"Ne zaman gelsem çalışıyorsun. Seni özlüyorum." dediğimde büyük bir nefes aldı.

"Devlet meseleleri. Anadolu'da bazı sorunlar var. Paşalarla beylerle görüşmeler yapmamız, plan yapmamız, çalışmamız gerekiyor." dediğinde başımı salladım.

"Büyük bir sorun mu?" Başını sallayarak beni onayladı.

"Anadolu'da bastırılamayan isyanlar çıkmaya başladı ve hala devam ediyor. Önünü almazsak bu isyanlar büyüyüp hanedanı tehlikeye atabilir. Bastırmaya giden paşalar muvaffak olamadı." Sıkıntılı bir nefes verdim.

"Diğer yandan Macaristan Kralı gönderdiği mektupta krallığını kabul etmemizi istemiş."

Macaristan... Şehzade Murad'ın meydan savaşı ile kazandığı savaş. Demek ki Sultan Mustafa zamanında olmamıştı bu savaş, şimdilik sorun teşkil etmiyordu.

Hükm-ü KaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin