Bölüm 18 | Geçmişte Yeniden

577 53 8
                                    

Hikayede geçen kişi ve olaylar Osmanlı tarihinden esinlenerek oluşturulmuş tarihi fantastik bir kurgudur. Kurguda geçen karakter, olay ve zamanların gerçek kişi ve olaylarla hiçbir ilgisi yoktur.

Aynanın karşısına geçmiş saçlarımı tararken aynadaki yansımamla göz göze geldim. İki gün evvel ok atışında yaşadıklarımız aklıma geldiğinde refleks olarak ufak bir tebessüm ettim.

O gün Mehmet'in dediklerini tekrar etmemle gözlerini kısmış, putaya bakan yüzünü bana çevirmişti. Gözlerini gözlerime sabitlediğinde tek bir şey diyebilmişti. "Sen... Bunu  diyeceğimi nereden biliyorsun?" Sorusuna ufak bir tebessüm etmiş ve buraya geldiğimden beri ilk defa ona sen diye hitap etmiştim.

"Seni sandığından daha iyi tanıyorum şehzadem." Birçok farklı anlam barındıran gözlerini gözlerime sabitlemiş, ne diyeceğini bilememişti.

"Ne düşündüğünüzü görüyor, ne diyeceğinizi biliyor, bakışlarınızdan çok şey anlıyorum." Gözlerime bakan gözleri yüzümde gezinmiş ve sonrasında yutkunmuştu. Hep o benim yutkunmama neden olurken bu sefer yutkunma sırası ondaydı ve bu içimdeki sevdiği adamı özleyen genç kızın hoşuna gitmişti.

"Bu ok gerçekten büyülü." demiştim bakışlarımı kaçırmadan. "Zira beni size getirdi."

Sonrasına bir şey demesine fırsat vermeden iki adım öne çıkmış ve önünde selam verip odama çıkmıştım. O günden beri de onunla konuşmuş ne onu görmüştüm. Odamda kendi halimde takılıyor, bazı vakitler Nilüferden mendile işleme yapmayı öğreniyordum. Sarayda günler bir şekilde geçiyordu.

"Sabahı şeriflerin hayırlı olsun Akça hatun." Nilüferin birden gelen sesiyle yerimde ufak çaplı sıçradım.

"Ah, sağ ol Nilüfer, senin de." Bunca zaman tekrar etmemden ötürü artık önümde eğilmiyor ve bazen sizli konuşsa da çoğunlukla senli konuşuyordu. Bu sarayda herhangi bir sultan değildim. Bana hizmet edecek bir cariyedense arkadaşım olmasını tercih ederdim.

Elindeki iki elbiseyi sedirin üstüne koyarken tebessüm etti. "Korkuttum mu?"

"Mühim değil, ben yine düşüncelere kalmışım. Geldiğini fark etmedim." Başını salladı.

"Dilerseniz siz hazırlanana kadar ben kahvaltınızı hazırlamalarını söyleyeyim." Saçlarımın arasından tarağı bir kez daha indirirken kafamı salladım. Odadan çıktığında saçımı taramayı bitirip sedirin üzerine bıraktığı elbiselere göz attım. Bir tanesi turkuaz rengindeyken diğeri eflatun rengindeydi. Bu sefer en sevdiğim renk olan morun en güzel olan tonunda olan eflatun elbiseyi seçtim. Bu kıyafetler hoşuma gidiyor, hoşuma gitmesi ise iyi hissettiriyordu.

Elbiseyi üstüme geçirdiğimde kapının açılmasıyla Nilüfer içeri girdi. Ardından kapı tekrar tıklatıldığında kaşlarımı kaldırarak Nilüfer ile göz göze geldim. Kapı açıldığında karşımda tanımadığım başka bir kız vardı. Simsiyah saçlarını iki yanından önüne almıştı. On yedi yirmili yaşlarında olmalıydı.

"Akça hatun, ben Elif, Esmehan Sultan'ın hizmetindeyim. Sultanımız müsaitseniz sizi kahvaltıya bekliyorlar." Söylediği cümleye şaşırsam da gülümsedim. Saraya alışmak yanımda birileri varken daha kolay oluyordu. Kafamı salladım.

"Tabi, birazdan geleceğimi haber ver lütfen."

Bir süre sonra Nilüfer saçlarımı yaptığında yine ufak bir taç takıp üstüne de tülü geçirdi. Saçlarımı çoğunlukla toplamak istemiyor, oldukça gür olan saçlarımın açık olması hoşuma gidiyordu. Mirza da saçlarımı çok seviyordu, bu ve bazı anlarımız aklıma geldiğinde burukça tebessüm ettim. Saçımı topladığım zamanlarda saçlarımı çok sevdiği söyler, çoğunlukla açmamı isterdi.

Hükm-ü KaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin