Hikayede geçen kişiler Osmanlı tarihinden esinlenerek oluşturulmuş tarihi fantastik bir kurgudur. Kurguda geçen karakter, olay ve zamanların gerçek kişilerle ve olaylarla ilgisi yoktur.
Aradan günler geçmişti. Şehzade Mehmet'in gözdesinin Hüma hatun olduğunu, benimde Hüma olarak geçmişe geldiğimi ve dolayısıyla onun yerine geldiğimi öğrendiğimden beri günler geçmişti.
Aklımdaki sorular bitmiyordu. Geldiğim ilk güne nazaran pek çok şey öğrenmiştim. Neyin neden olduğunu, çoğu şeyin gerekçelerini, benim buraya gelmemin nedenlerini öğrenmiştim. Artık her şeyi bildiğimi sanıyordum. Neden geldiğimi niye geldiğimi... Tek amacım vardı, şehzade Mehmet'i, sevdiğim adamı kurtarmak. Düşüncem bu yöndeydi, ta ki Hüma hatunun kim olduğunu öğrenene kadar.
Şu an yeni bir soru vardı aklımda. Hüma hatun şu an var mıydı, başka bir yerde miydi? Yoksa ben direkt olarak onun bedeninde olarak mı gelmiştim?
Şimdiye kadar o kadar olağanüstü şey yaşamıştım ki her şey olağan geliyordu. Geçmişe yolculuk yapan biri için o yolculuğu başka birinin bedenine yapmak pekte imkansız değildi.
Bu bir bakıma saçmaydı. İki farklı zamanda yaşamış iki farklı kişiydik. Yolculuk yapan bendim, benim buraya gelmem onun hayatını sıfırlayabilir miydi? Yoksa sahiden şu anda başka bir yerde miydi? Görünüşü tıpkı Mehmet ve Mirza gibi benimle aynıydı. Aynı bedene sahip iki farklı kişi olarak farklı yerlerde miydik?
Geçen bu günlerde bu sorular aklımı kurcalayıp duruyordu ama elimden bir şey gelmiyordu. Ne bu evden gidebiliyordum ne sorumun cevabını öğrenebileceğim bir yol biliyordum. Her an onunla karşılaşmanın tereddüdünü yaşasam da öğrenemiyorum. Bir kaç farklı seçeneğim vardı. Ya teyzesine gidip orada olup olmadığını öğrenecek ve duruma göre kaçacaktım ya da burada bekleyip onun gelmesini bekleyecektim. Ya da diğer aklımı kurcalayan seçenek. Bu ailemden birini gerçek kimliğimi söylemek...
Geçen bu bir kaç günde tüm bunları düşünürken diğer taraftan da Mirza, diğer bir deyişle Mehmet, bir an olsun aklımdan çıkmıyordu. Bir şekilde saraya gitmem gerekiyordu ama yapacağım her şey absürt duracağı için doğru yeri ve zamanı bekliyordum. Benim hareketlerim ve yapabileceklerim zaten kısıtlıyken ikinci bir Hüma olması düşüncesi beni yerimde sabitliyordu.
Kendime cevaplar bulmaya çalışırken diğer bir yanımı suçluluk duygusu kaplıyordu. Kendimi bu insanları, bana aile olan bu insanları kandırıyormuş gibi hissediyordum. Ben içimde bu büyük çelişkiyi yaşarken onlar bana kucak açıyordu.
İşin tuhaf tarafı bende yavaş yavaş yaşadığım bu eve, bu insanlara da alışıyordum. Ben onları tanımasam da onlar beni tanıyordu, en azından tanıdıklarını düşünüyorlardı. Beni seviyor bana değer veriyordu, başıma bir şey gelmesinden korkuyorlardı.
Onların bana bu kadar yakın ve sıcak olması mıydı olanlara bu kadar kısa zamanda alışmam yoksa bu aile sevgisini ilk defa burada hissetmem mi bilmiyordum.
Annem... gerçek olan gelecekte olan annem. Hiç bir zaman samimi bir ilişkimiz olmamıştı. Benim yanımda bulunması, annelik yapması zorunluluktandı. Yıllar boyu bunu fark etmiştim. Bir evlat olarak olabilecek en kötü durumlardan biri olmalıydı bu.
Babamla araları iyi değildi, aralarında hep bir soğukluk vardı. Babamın yaşadığı zamanlarda onların ilişkisinin bir zorunluluktan ibaret olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum.
Babam annemden farklıydı, iyi niyetliydi, beni sever benimle oyun oynardı. O gülünce kısılan gözleri aklıma geldiğinde gözüm buğulandı. Keşke daha fazla yaşasaydı diye düşündüm. Ben o kadar küçükken beni yalnız bırakmasaydı her şey daha farklı olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hükm-ü Kader
FantasyYıl 1521. Askerlerin, halkın ve dahi onu tanıyan herkesin tahta çıkmasını beklediği Şehzade Mehmet. Bir elinde adaleti bir elinde merhametini kendisine kalkan olan kullanan Şehzade Mehmet hain bir tuzak sonucunda sancağa çıkmadan önce öldürülür. Ka...