Hikayede geçen kişi ve olaylar Osmanlı tarihinden esinlenerek oluşturulmuş tarihi fantastik bir kurgudur. Kurguda geçen karakter, olay ve zamanların gerçek kişi ve olaylarla hiçbir ilgisi yoktur.
Beni bekleyen odaya girdiğimde tarifi zor duygular içerisindeydim. Bir tarafım hissizdi bir tarafım heyecanlı. Bir yanım Mirza'yla aynı yerde olmanın heyecanını yaşarken diğer yanım heyecanımı yok edecek düzeye gelip benim hiçbir şeyi hak etmediğimi fısıldıyordu. Çok derinlerde kalan bir yanım ise her şeyin belki de olması gerektiği gibi olduğunu söylüyordu.
Geçmiş değişecekse bir şeyler farklı olmalıydı.
Kalfa beni odada yalnız bıraktıktan kısa bir süre sonra yanıma gelen ve bundan sonra benim hizmetimde olacağını söyleyen iki kızla tanıştım. Esmer olanın adı Nilüfer'ken sarışın olan diğerinin adı ise Esma'ydı.
Tuhaf geliyordu ama alışıyordum.
Kızlar odadan çıktığında etrafı inceleyerek çekingence yatağın üstüne oturdum. Büyük bir oda değildi. Kapıdan hemen girince oda sağ ve sol olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Sağ kısım da duvarda oldukça geniş bir alanın ortasına duvara bitişik yerleştirilen bir yatak varken hemen karşıda sedirlerle oturma alanları bulunuyordu. Orta alan ise boştu. Yine bazı yerlere duvarlarda nişler yapılmış, çeşitli çiniler yerleştirilmişti.
Sedirlerin hemen üstünde olan pencereler dikkatimi çektiğinde içimde oluşan heyecanla gidip baktım. İstanbul... Ne de güzel şehirsin sen. Tüm İstanbul'u göremesem de gördüğüm kısmı anlamaya yetiyordu. İnsanların yıllar içinde yıprandığı gibi şehirlerde yıpranıyordu.
İstanbul... Çok şeye şahit olmuştu. İsyanlara, kıyımlara, savaşlara ve pek çok şeye. Haksız öldürülen şehzadelere ve sultanlara, taht kavgalarına...
Saraya geldiğim ilk günü daha doğrusu şifahaneden çıktıktan sonraki ilk günümü odamda geçirdim. Dışarı çıkmak istiyor çıkamıyordum, birileriyle konuşmak istiyor konuşamıyordum. Yaptığım her hareketin yanlış olma ihtimali varken rahatça hareket edemiyordum. Gitmek istediğim tek bir yer vardı, oraya da gidemiyordum.
Ertesi gün duyduğum bir cümle ise derin bir nefes almama, yüzümün gülmesine neden oldu. Beklemediğim anda gelen bu istekle heyecanım tüm bedenimi sardı.
"Şehzademiz Mehmet bu akşam sizi dairesinde bekliyor."
Hazırlanmam için bana sunulan elbiselerden mor olanı seçtim ve hazırlanmaya başladım.
Kızlar üstümü giymeye yardım ederken arada onlarla da konuşmaya çalıştım. Bir görevliden çok bir arkadaşa ihtiyacım vardı, hizmetten çok konuşmaya ihtiyacım vardı. Nilüfer Esma'ya göre biraz daha konuşkan olduğu için onunla daha çok sohbet edebiliyordum. Arada benimle konuşuyor fikirlerini de söylüyordu.
Hiç alışık olmadığım kıyafetlerden birinin daha içine girdikten sonra saçlarım yapılmaya başladı. Saçlarıma ısıttıkları demir çubuklar ile hafif dalgalar yapıp sağ tarafıma küçük bir taç takmışlardı. Saçlarımda bittiğinde kendime aynada baktım ve derin bir nefes aldım. Aynadaki yansımamda alışık olmadığım beni görünce gülümsedim. Gerçekten tahmin edemeyeceğim kadar güzeldim. Bugün giydiğim elbisenin yanında dün giydiğim sıradan kalıyordu.
Kendimi hep böyle kıyafetler içinde hayal ettiğimi hatırladım. Okuduğum kitaplardan, izlediğim dizi ve filmlerden... Tabi ki ama bu hayallerimin de üstüydü. Topkapı Saray'ında bu kıyafetleri normal bir şekilde giyiyordum. Herhangi bir tiyatro veya film setinde değildim. Üstümdekiler köstüm değildi. Gerçek kıyafetlerdi.
Odadan çıktığımda koridorda yanımda kalfa ile yürürken nefes almakta zorlanıyordum. Geçmişe yolculuk yaptığıma, aileme, onları kaybettiğime yeni yeni inanmışken bu saraya alışmak ve birilerinin emri altında yaşamak en zoruydu. Her an bir yanlış yapma ya da yanlış anlaşılma ihtimalim vardı. Yapmam gerekenler veya yapmamam gerekenler vardı ama bunların hiçbirini kesin olarak bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hükm-ü Kader
FantasyYıl 1521. Askerlerin, halkın ve dahi onu tanıyan herkesin tahta çıkmasını beklediği Şehzade Mehmet. Bir elinde adaleti bir elinde merhametini kendisine kalkan olan kullanan Şehzade Mehmet hain bir tuzak sonucunda sancağa çıkmadan önce öldürülür. Ka...