Hikayede geçen kişi ve olaylar Osmanlı tarihinden esinlenerek oluşturulmuş tarihi fantastik bir kurgudur. Kurguda geçen karakter, olay ve zamanların gerçek kişi ve olaylarla hiçbir ilgisi yoktur.
Mehmet'in odasından çıkıp kendi odama döndüğümde üzerime birden bir ağırlık çökmesiyle kendimi çok güçsüz hissettim. Aniden başımın dönmeye başlamasıyla gözlerimle sediri bulmaya çalıştım. Ayakta zor duruyor, dengemi zor sağlıyordum. Görüş açım ise gittikçe bulanıklaşıyordu.Kısık çıkan sesimle ve burada olmasını umarak seslendim. "Ni-Nilüfer." O an aklıma günlerdir doğru düzgün yemek yiyemediğim ve şu an midem ne kadar boş olduğu aklıma geldi. Çok bile dayanmıştı vücudum. Tekrardan seslenmeye çalıştım. "Nilü-fer."
Bacaklarım vücudumu taşıyamayacak düzeye geldiğinde kolumdan birden destek verilmesiyle yere düşmekten son anda kurtuldum. "Akça hatun. Neyin var senin?" Gözlerimi açmaya çalışarak Nilüfer'den destek aldım.
"Bilmiyorum Nilüfer. Birden başım döndü. Beni yatağıma götürür müsün?" dememle birlikte yavaşça yürümeye başladı. Kendimi çok yorgun ve bitkin hissediyordum. Gözlerim kapanmak için can atıyordu. "Az yatayım, iyi olurum."
Yatağa vardığımda kendimi daha fazla tutamadan küçük bir nefes aldım ve gözlerimin kapanmasına izin verdim. Uyumadan önce son duyduğum ses ise Nilüfer'in sesiydi. "Ben hekim kadını çağırayım, bir baksın."
Kendime gelirken gözlerimi kırpıştırdım. Gözkapaklarım bile bana direnirken kendimi hala çok yorgun ve bitkin hissediyordum. Gözlerimi zorlukla açtığım karşımda Nilüfer ile karşılaştım.
"Akça hatun, iyi misin?" Sorusuna karşılık başımı sallamakla yetindim.
"Hekim kadın baktı. Güçsüz düşmüşsün." Yataktan kalkarken tekrar başım döndüğünde Nilüfer yanıma gelip yatmam için yardım etti.
"Dinlenmeniz gerek." Kafamı sallayıp tekrar yattım. Kendimi gerçekten hiç iyi hissetmiyordum.
"Mehmet nasıl?" dedim tekrardan yatarken. Uyanır uyanmaz o gelmişti aklıma.
"İyiler, merak etmeyin." Hava tam kararmamıştı ama güneş tepede de değildi. Neredeyse batmak üzere olduğundan dolayı uzunca bir süredir uyuduğumu anlamıştım. Kapı aralanma sesini duyduğumda merakla kapıya döndüm. Esmehan Sultan'la göz göze geldiğimizde endişeyle bana doğru geldi.
"Sultanım..." Elini kalkmamam için bana doğru uzatırken yanıma gelip destek olurcasına eliyle koluma dokundu.
"Akça, rahatsızlanmışsın. Neyin var?"
"Önemli bir şey değil Sultanım. Yorgunum sadece, iyiyim şimdi."
"Çok yoruldun tabi. Güçsüz düştün."
"Merak etmeyin sultanım, iyiyim şimdi. Şehzademiz nasıl?"
"İyi maşallah, hekim başı gördü. Bir sorun olmadığını söyledi."
"Şükür." dedim gülümserken. O da aynı şekilde karşılık verdiğinde başımı salladım.
"Ben seni yalnız bırakayım, dinlen." Başımı sallayarak onu onayladım. "Geçmiş olsun tekrardan."
"Sağ olun Sultanım." dediğimde de gülümseyerek odadan çıktı.
Bir süre sonra Nilüfer'in getirdiği yemeğimi yemeye başladığımda kendime geldiğimi fark ediyordum. Bu geçen günlerde yemek yemek benim için o kadar zorlaşmıştı ki ne kadar güçsüz düştüğümü bile fark edememiştim şimdiye kadar. Şimdi ise rahatça yemek yiyebiliyordum. Özlemişim diye düşündüm, bir şey düşünmeden özgürce yemek yiyebilmeyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hükm-ü Kader
FantasyYıl 1521. Askerlerin, halkın ve dahi onu tanıyan herkesin tahta çıkmasını beklediği Şehzade Mehmet. Bir elinde adaleti bir elinde merhametini kendisine kalkan olan kullanan Şehzade Mehmet hain bir tuzak sonucunda sancağa çıkmadan önce öldürülür. Ka...