8. Bölüm

2.9K 187 17
                                        

Yeni bölümden merhabalar canolar 💁🏼‍♀️
Geçen bölümden sonra hoop giriştim.
Ama sonra hoop durdum. Kafamda oturmayan bazı kısımlar oldu. Birkaç ilerleyiş hatasıda yapınca sinirlendim kendime ara verdim.
Ama pes etmek yok dewamke.

Neyse uzatmayayım. Oy ve yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Bu sefer tersten yapayım dedim bütün tuşlara basıyorum
emeğe saygı babacım😂

Hadi bölüm sonunda görüşürüz.
Keyifli okumlar 🙏🏻




———————————



"Aile."
Kimi için bir sığınak, kimi içinse bir çatlak.
Bazen ince ince dışa sızdırır. Yavaş yavaş.
Zamanla. Farkettirmeden.
Bazense o çatlaktan su alır. Direne direne. Zamanla. Giderek büyüyerek.

Mühim olan içe aldığı ya da dışarıya sızdırıp sızdırmadığı değildi. Asıl olan o çatlağı kimseye farkettirmemekti. Kendine bile.
Çünkü o çatlağı farkeden sen bile olsan, meydana gelecek hasarı durduramazsın.
O çatlağı açan sen bile olsan, yıkımı durduramazsın.

Mühim olan durdurabilmek değildi.
Mühim olan başlamasını engellemekti.







Bizim çatlaklarımız içtendi. Derindi. Tamir edilemez, öngörülemezdi. Kim annemin ölümüyle babamın kendi canından, kanından olan çocuklarına düşman olacağını tahmin edebilirdi ki? Onlardan tüm hücrelerine dek nefret edeceğini kim tahmin edebilirdi?
Bunu yıllar önce ona biri söylese o bile güler geçerdi.

Fakat yaşananlar şaka değildi. Yaşananlar gerçekti. 2 saatten fazladır yıkanmama rağmen üzerimde hissettiğim dokunuşları gerçekti. Hissettiğim çaresizlik gerçekti.
Parmağımdaki yüzük gerçekti.


Onun yanından ayrılalı çok olmuştu. Kuyumcudan sonra beni eve bırakmasıyla doğrudan kafedeki işime geçmiştim. Eğer eve gitseydim aklıma dolan düşüncelerin esiri olurdum. Fakat saatler geçmişti. Kafedeki işimde bir yere kadardı. Kaçtığım yere ayaklarımla dönmüştüm.

Uzun süreli duştan sonra çıkıp üstüme kalın bir kazakla eşofman altı giymiştim. Fakat faydasızdı. Boğazıma kadar çektiğim yorgana rağmen sıtmaya yakalanmışçasına titriyordum. Sıkıca bastırmama rağmen dişlerimin tangırdamasına engel olamıyordum.

Bir fırtınanın ortasında kalmıştım.
Rotam belirsiz, yönüm belirsiz..
Fırtınayla beraber gelen soğuk ciğerlerimi yakarken nefes almak için inat ediyordum.
Dümeni zaptetmeye çalışırken, amansızca direniyordum.
Fakat her direniş zaferle sonuçlanmazdı.
Benimki de öyle oldu. Şimdi amaçsızca fırtınaya ayak uydururken tek temennim benim olan son şeyi de benden almamasıydı.


Aklıma dolanlarla mümkünmüş gibi titremelerim arttı. Nefesim daralırken elim faydası olacakmış gibi boynuma sarıldı.
Anında pişman oldum.
Nefesim düzelmek bir yana kesildi.
Elimi boynumdan çekip yorganın altından çıkardım. Hayatıma atılan zincirlerin en somut hali parmağıma dolanmışken sanki ilk kez görüyormuş gibi ürperdim.

"Varlığını belli eden."
O adam istediğine ulaşmıştı. Çevresini kastediyor sanmıştım fakat her konuda olduğu gibi bunda da yanılmıştım. Benden bahsediyordu. İçten içe kabullenmeyişimi bastırmak için bir servet ödemişti. Şimdi geriye ona her baktığımda içimdeki sesleri susturmak kalıyordu.
Kim olduğumu hatırlamak.

"Sadece Kartal Alatan'ın karısı. Bu kadar."
Başımı iki yana sallayarak kulağıma dolan sesini boşa bir çabayla dağıtmaya çalıştım.
Parmağımdaki yüzüğü çıkarıp yere fırlattım. Birkaç tur yuvarlandıktan sonra durdu.
Hayır. Hayır. Değil. Güneş'im ben. Güneş.
Annemin ilk göz ağrısı. Arkadaşı. Sırdaşı. Sevgisiyle büyüttüğü. Canavarların onu korkutmaması için türlü hikayeler uydurduğu.

ZemherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin