Merhabalar arkadaşlar.
Önsöze geçmeden önce yanlış anlaşılan bir şeyi düzeltmek istiyorum müsaadenizle.
Geçen bölümün sonundaki sahneyi çoğu okurum sanıyorum yanlış anlamış.
Kartal Güneş'i hedef göstermiyor. Zaten hedef haline geldiği için onun ağzından dişini gösteriyor ki zayıf halka olduğunu sanıp da saldırıya geçmeye cesaret edemesinler.
Bu konuyu aydınlığa kavuşturduk.Yine iki haftayı dolu dolu geçirip son günlerde paylaştım. Abi artık gün mün vermeyeceğim djkskd yazıp bitirdikçe yayınlama modumu an itibariyle açıyorum, bir de böyle deneyelim. Bunu da hallettiğimize göre bölüme geçerken oy ve yorumlarınızı beklediğimi hatırlatır keyifli okumalar dilerim efenim..
————————-
Mavilerimi zeminden alamıyordum.
Gerçek miydi bu?
Titreyen elim şakaklarıma bastırırken düşüncelerimi susturmak ister gibiydi.
Yerlere saçılan demir parçaları değildi zihnimde uğuldayan.
Kapıya yanaşan adım sesleriydi.
Ve çok geçmeden ardına dek açıldı.Gözlerim kayıtsızca bana bakan kahvelere dönerken başımı usulca iki yana salladım.
"Hayır.." ona değildi bu itiraz. Artık değildi.
Kaderin benimle olan derdineydi.'Hayır.' Dedim. 'Savaşmak istemiyorum.'
'Hayır.' Dedim. 'Kaybetmek istemiyorum.'
Ve 'Hayır.' Dedim. 'Oynamak istemiyorum.'1 HAFTA ÖNCE
_____________Zayıflıkları vardır insanın.
Biri mutlaka hisseder.Yumuşak karnı vardır insanın.
Biri mutlaka görür.Yaşar çünkü insan.
Hiç durmadan yaşar.Ve belli eder zaaflarını.
Biri mutlaka faydalanır.
Biri mutlaka, kullanır.Yüzüme çarptığım soğuk suyla istemsizce nefesim kesilmişti. Derin solukları içime çekerken kusmanın etkisiyle hızlanan nabzımı düzeltmekti niyetim. Kirpiklerimden akan su yanaklarıma düşerken aynadaki aksimle göz göze geldim.
Bu kadın ben miydim?Sol elim bu eve geldiğimden beri yüzümden eksik olmayan izlerde dolaşırken gözlerim üzerimde gezindi. Yarı çıplak aksim kendimden iğrenmeme sebep oluyordu.
Bundan önce de bedenimi sevmezdim.
Ama artık nefret boyutuna ulaşmıştı.
Bu beden bana ait değildi çünkü.
İçten içe biliyordum.Burnumu seslice çekerken dizlerimin üzerine çöktüm. Lavabonun altındaki kapakları iki yana açmış, muhtemelen bir hata eseri olan gider borusunun yarattığı boşluğa sakladığım şişelerden birini elime almıştım. Her geçen gün birer birer azalırlarken bittiğinde yenilerini nasıl alacağım bir muammaydı.
Ama şimdilik buna kafa yormak istemedim.
Şu an önemliydi. Geleceğimi göremezken, önümü göremezken, yalnız şu an önemliydi.Bir hapı ağzıma atarak şişeyi aldığım yere geri yerleştirmiştim. Dolabın kapaklarını kapatmış doğrulacakken titreyen dizlerimle yere yığıldım. Bulanık gözlerim fırtınaya ev sahipliği yaparken omuzlarım şiddetle sarsılıyordu. Nasıl bir suç işlemiştim?
İki koca hafta geçmişti. İki haftadır
gündüzleri cenneti yaşarken, geceleri cehennemde yanıyordum. Kardeşimin varlığı ruhuma şifa üflerken onunla geçirdiğim hen an oluk oluk kanıyordum. Bir insan hem cenneti hem cehennemi yaşayacak kadar nasıl bir günah işlemiş olabilirdi ki?Gözyaşlarımı elimin tersiyle silerken titreyen bedenime zorlukla söz geçirip doldurduğum küvete yöneldim. Üstümdeki ince sabahlığı çıkararak sıcak suyun içine girmiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemher
General FictionHızla açılan kapıyla cama yaslı kafamı kaldırdım. İrkilmiştim. Ona doğru dönmedim. Bu evde bu odaya ondan başka kimse bu şekilde giremezdi. Hoş, bir süredir kimse giremiyordu. Yanıma doğru gelip yüzümü ona dönmemi bekledi. Aldığı sesli nefeslerden...