17. Bölüm

4.5K 192 239
                                        

Hellööö
Arkadaşlar bir küfür silsilesi yiyebilirim gibi ama yine de korkunun ecele faydası yok.
Tükürükleri tam şuraya💁🏼‍♀️
Küfürleri de buraya alayım 👉🏻

Bir deşarj olduysak bölümümüze geçelim.
Şaka bir yana yaşattığım bekletmeden ötürü herkesten tek tek özür dilerim. Cidden olmadı bu. Arayı çok açtık 🫠

Lafı fazla uzatmayayım. Çok uzun zamandır birbirinize hasret kaldınız. Bugünki bölümümü desteğini benden hiç esirgemeyen güzel okurlarıma armağan ediyorum.
Onlar kendilerini biliyorlar djks
Yorumlarda buluşak 😉

Hadi tutmayayım sizi bebeklerim.
Keyifli okumalar ♥️

Bölüm şarkısı cuk oturacak yine müqoyum biliyorum teşekkürler 😂

Ahmet Kaya- Nereden bileceksiniz?

_____________________



Bir şeyleri hata yaparak öğrenir insan.
Her yeni yanlışta, yeni bir ders.

Herbir düşüşte, yeni bir yara.
Ama mutlaka bir kar var ortada.
O yaranın izi, ömür boyu kalır insanla.
Kiminin aklında, kiminin ise ruhunda..

Onun yaptığı hatanın çıkarılacak bir dersi yoktu. Telafisi yoktu. Dönüşü yoktu.
Yalnız sonuçları vardı.
Etini, kemiğini lime lime eden sonuçlar.
Ruhunu, bedeninden ayıran sonuçlar...

Yeşilin birbir tonu vardı bu kara gecenin ziftiyle aydınlattığı bahçede.
Bahçenin ötesinde..
O göremiyordu sadece.
Ama oradaydı. Biliyordu.

Kışın etkisiyle solan her bir yaprağın iziyle dimdik duruyordu köklü ağaçlar.
O tümden savrulmuşken onlar, bütün ihtişamıyla göklere uzanıyordu.
Havayı her bir karışında hissediyordu.
O ise sadece izlemekle yetiniyordu.
Ona verilen, layık görülen, buydu.





Hızla açılan kapıyla cama yaslı kafasını kaldırdı. İrkilmişti. Ona doğru dönmedi.
Bu evde bu odaya ondan başka kimse bu şekilde giremezdi.
Hoş, bir süredir kimse giremiyordu.

Yanına doğru gelip yüzünü ona çevirmesini bekledi genç adam. Aldığı sesli nefeslerden sabrının sonunda olduğunu anlıyordu Güneş.
Gülmek istedi. Sabır?
Ona hiç göstermediği bir şeydi.
Genç kadını yanıltmadı.

Hoyrat eli çenesinden tutup yüzünü kendine
doğru döndürdü.
"Bayılıyorsun değil mi? Beni sinirlendirmeye bayılıyorsun. Kaç defa daha söyleyeceğim? Ben odaya girdiğimde yüzüme bakacaksın."
Sertçe ittirdi Güneş'i. Alışmıştı.
"Kimden yüz buluyorsun he? Kime güveniyorsun." Kime mi güveniyordu? Kimseyle görüşmesine izin vermezken bu nasıl bir soruydu?

Cevap vermemesi daha çok sinirlendirmiş olsa gerek genç kadının saçlarına asıldı.
"Ne o? Yine her zamanki gibi cama yapışmışsın." Daha kuvvetli çekince dayanamayarak inledi.
"İyi izle. Dışarda geçen, akıp giden bu hayatı iyi izle. Çünkü sana bu evden, bu odadan başka yer haram." Gergin çehresini kızın solgun yüzüne yaklaştırırken fısıldadı.
"Ama sakın hayallere kapılayım deme. Çünkü her gece o hayalleri başına yıkmaktan büyük mutluluk duyarım."

Sözleriyle bir şey demek istedi Güneş. Ağzını açıp cevap vermek istedi. Ama yapardı biliyordu. Yapıyordu çünkü. Artık onu tanıyordu. Hayallere kapıldığını biliyordu.
Her gece ona kim olduğunu gösterip
dünyasını başına yıkıyordu.
Aldığı solukları boğazına diziyordu.
Kaçış yoktu.

Başını iterek elini üzerinden çekti. Haftalar birbirini kovalarken o, bu dört duvarın ardına hapsolmuştu. Dediğini yapıyordu. Her hatasında kafesini daha da daraltıyordu.
Bu kez tümden kilitlemişti yollarını.
Odadan dışarı çıkamıyordu.
Ne odası? Balkona dahi çıkması yasaktı.
O hapı içtiği her bir günü burnundan fitil fitil getirmeye yeminliydi.

ZemherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin