🌷🌷🌷🌷🌷🌷
Hüma büyük salona yere öyle bir sofra hazırlamıştı ki bu imkanlar içerisinde böyle bir sofra kuran kıza bakarak şaşkın bir şekilde" bulguru nereden buldun Hüma ?" dedi Ayşe.
Rabia ekledi sevinçle " ayyy! Nereden bildin sen bunun en sevdiğim şey olduğunu özellikle cevizle Hüma. Allah razı olsun..." dedi.Hüma kocasına bakarak " bugün dört çuval un ve 20 kilo mısır unu, üç büyük çuval da buğday aldırdım ve kaynattım... Aklıma geldi çayın yanında güzel olur diye..." deyince Şadiye teyzesinin gelini Sultan " kız nerede bu bulgur hiçte gözükmüyor evin önünde?" dedi. " Yağmur yağar belki, hem de temiz olsun diye aşağıya sermedim balkona serdim gözümün önünde olsun daha iyi Sultan abla ".
" Kapısı kapalı olunca biz balkona bakmamıştık" diyerek başlarını uzattı kadınlar divanın üzerinden " evet bak sofraların üzerinde... Helal olsun bunu da düşünmüşsün ama iyi yapmışsın daha ekonomik olur size de bayağı bir yeter... Sonbaharda tekrar yaparsınız..." dediler.
"Yeter Allah bereket versin, ağız tadıyla yedirsin... İki çuvalını pilavlık bir çuvalını da köftelik ve kısırlık çektireceğim... Daha erişte keseceğim makarnalık ve çorbalık, reçeller, kahvaltılık soslar yapayım diye düşünmüştüm ama ancak yeni işlerimizi bitirebildik... Şimdiden sonra yavaş yavaş yapacağım... Rabbim'in izniyle kuruluyor düzenimiz yavaş yavaş..."
Şadiye teyze ve Fadime Teyze memnun olmuş bir şekilde kafa salladılar
" iş bilenin kılıç kuşananındır derler kızım. Ne diyelim bu azmin hep devam etsin hayatının her alanında..." dediler.
Hüma'nın hazırladığı çorbayı, gözlemeyi, helvayı, buğdayı, cevizle birlikte yanında da çayla sohbetler eşliğinde yediler içtiler. Tuğrul bu tarz anlara çok uzaktı. Çünkü genellikle gelen misafirler Beyaz kadının ve Canan'ın akrabaları olduğu için hepsi bir değişikti ve Tuğrul mümkün mertebe yanlarında oturmazdı, zorunlu olarak oturduğu zaman da böyle bir muhabbet göremezdi. Hangi mağazada ne satılıyor, kim ne giymiş, kim ne yemiş, kimin oğlu kimin kızıyla konuşmuş onu konuşurlardı ama burada ki kadınlar ve misafir erkekler ne ektiğini ve diktiğini, ne iş yaptığını konuşuyordu gördüğü kadarıyla. Karısı da sanki hiç yabancı değilmiş gibi hanım hanımcık tavırlarıyla uyum sağlıyordu komşularına.Komşularından 50 yaşındaki Kiraz teyze " Hatun, senin haberin olur şayet benim keçilerden birazını alan olursa satacağım. Maşallah çifter çifter doğuruyorlar çoğaldılar peşlerinden koşamıyorum yaşlandım artık. Çocuklar da şehirde adam da satalım Kiraz yetişemiyoruz çoğalıyorlar diyor. Biliyorsun ki sütleri de güzel veriyorlar türlerinden dolayı, tavuklardan ve kazlardan da beşer altışar tane satacağım... Senin kulağın delik olur alan olursa bana yönlendir... Hatta iki üç haşa saman da vereceğim hediye olarak..." dedi.
Hüma düşünmeye başladı " bu keçileri ve tavukları kazları alsam bakabilir miyim" diye " bakarım niye bakmayayım ki, köyde amcamlarınkine bakmıyor muydum ki... Hem de koca sürülere bakıyorduk, sağıyorduk... Pahalı mı ki, evin yanında ki bahçeler ve diğer bahçeler hep otlak, arada alsam köyün merasına da götürsem gütsem, yazın tarladaki otları da biçsem, arpa ve mısır da ekmiştik, evden çıkan yiyeceklerden artanlarla bile beslenir bunlar. Birkaç çuvalda yem alsak bayağı gider bize. Süt ürünlerini kullanırız yumurtaya para vermeyiz çoğaldıkça da satarız... " diye düşündü ama diyemedi.
Tüm akşam aklında ölçtü tarttı düşündü en sonunda dayanamayarak " Kiraz teyze kaç tane keçi satıyorsun ve ne kadara ?" dedi." Ne o alacak mısın gelin?"
Tuğrul kaşlarını çatarak karısına bakıyordu. Hüma kocasının yüzüne bakarsa bu işi bitiremeyeceğini bildiği için yönünü çevirip" yani pek paramız yok olduğu kadarına yeterse bakacağım..." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sabr-ı Sükut 7. Seri ( Kaymakam Beyin Küçük Yari )
SpiritualNOT:ÇALINTI VEYA EN UFAK BİR KOPYALAMA DURUMUMDA AVUKAT KUZENİM VE ABLAM TARAFINDAN GEREKEN TÜM YASAL İŞLEMLER YAPILACAKTIR... KURGUMUN HİÇ BİR KURUM VEYA KURULUŞLA ASLA VE ASLA EN KÜÇÜK BİR İLGİSİ YOKTUR TAMAMEN HAYALİDİR... " Ve rüzgar dinince f...