Hayal Kırıklığı! / 60

2.5K 312 257
                                    

Bu aralar yoğun olduğum için ancak yazabildim... Soranlara toplu olarak cevap vermek istedim.

🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷

" Adil olmayı bir değer olarak rehber edinmiş kişi, tanıdık bildik olsun olmasın, kim haklı ise onun hakkını savunur..." demiş Dogan Cüceloğlu. Tuğrul Seyhanlı da adil bir şekilde görevi yerine getiriyordu. Öyle ki, süper kaymakam lakabı hızla yayılıyordu. Haydar ve ailesi o olaydan sonra yurt dışına kalmışlardı. Ama Tuğrul Seyhanlı ve yüzbaşı Mehmethan Dağdelen komutan yine gereken neyse en güzel şekilde bu görevin temizliğini yapmaya devam ediyorlardı ama adeta zehirli bir yılan yuvası misali olduğu için öyle hemen olmuyordu bazı şeyler. Yine de çok büyük işlere imza atmışlardı.

Canan ve diğerlerini Tuğrul hiç taviz vermeden İstanbul'a göndermişti. Canan binbir oyun yapmıştı ama Tuğrul geçit vermemişti " bir sıkıntın olunca beni arama ama çok gerekirse de karımı ara... O bana bildirir gerekeni..." dese de Canan yüzsüz bir şekilde sürekli arayıp duyurdu. Sabri Bey onlar gittikten sonra biraz daha kalmış " oğlum bende gideyim artık... Sağolun sende karın da çok iyi baktınız... Torunum Hacer'im de adeta yaşlı bedenime ve ruhuma ilaç gibi geldi... Ben yine gelirim izniniz olursa..." demişti. Hüma ve Tuğrul
" her zaman kapımız açık..." deyince mutlu mesut gitmişti içinde ki acılara rağmen. Ama ahir ömründe ölmeden önce yapmak istedikleri vardı.

Tuğrul işlerini ayarlayayıp Aralık başında ailecek Yalova'ya gitmek için yola koyuldu. Hüma'nın da akşam sabah doğumu olacaktı. Uçakla ilk olarak İstanbul'a geldiler. Burada Ramiz ve Tunç'ları da ziyaret ettiler. Kasım yine Hacer'in peşinden ayrılmamıştı ve Tuğrul ister istemez çok geriliyordu.
Kasım açık açık " Hacer benim..." diyordu ve Tuğrul kıskançlıktan ölmek üzereydi artık.

Hare ve Ramiz' de çok mutlulardı. Öyle ki Sami bey ve Samiye hanım bu durumdan çok barikatlardı. Yıllar yılı istedikleri olmuş oğulları karısına ve çocuklarına tam bir baba, koca olmuş kendilerinin de istediği gibi artık daima yanlarındaydı. Samiye hanım oğlunun artık yatak odalarına kimseyi almayışına da ayrı mutluydu. Yatsı namazından sonra oğlu adeta karısıyla odalarına çekilebilmek için can atıyordu farkındaydı.

Hüma ve Tuğrul Yalova'ya gelince köylüler ve teyzeleri büyük bir özlemle karşıladılar. Tuğrul ve Hüma'da onları çok özlemişlerdi. Tuğrul zeytinlerini işçi tutup hemen toplattırıp zeytin yağı fabrikasına satmıştı. Birazda kendilerine zeytin ve hakiki zeytin yağı almıştı yine. Oradan aldığı parayı da yine teyzelerine ve dayısına vermişti borcu olduğu için. Mehmethan Dağdelen Yüzbaşı aracılığıyla da Afrika'da bir su kuyusu artırmıştı annesinin ve kaynanasının ve kayınpederinjn hayrına. Hüma duyunca çok mutlu olmuştu " Allah senden razı olsun Tuğrul'um... Benim annemi ve babamı da ayırmamışsın..." deyince
" onlar bana böyle, kendi güzel huyu ve ahlakı güzel bir kız dünyaya getirip büyütüp, eşsiz bir eş bırakmışlar... Teşekkür etmek istedim... Bir kuyuda çekirdek ailemiz için açtırmak istiyorum ileriki zamanda..." demişti.

*****

Ramiz'in huzuru yerindeydi. Koynunda güzel karısı yan taraftaki odanın birinde anne ve babası, birinde iki evladı vardı. Hare kocasının gözlerinin içine bakarak
" haftalardır çok farklı bir hayatım oldu Ramiz " deyip yutkunarak " keşke geçip giden onca yıllarımız da böyle olsaydı " der demez Ramiz hüzünlü bir şekilde
" benim aptallığım yüzünden Hare'm..." dedi ve sustu. Acı çekerek " ben rahmetli şehit kuzenim Miraç yüzünden öyle yaptım " dedi.

Hare kocasının koynundan çıkıp sırtını, siyah deri ve taş işlemeli yatak başlığına dayayarak " Miraç ne alaka ki?" Dedi.
Ramiz utanarak " Miraç seni seviyordu" der demez Hare dehşete düşmüş bir şekilde " olmaz! Olamaz çünkü biz kardeş gibiydik " dedi. Ramiz karısının güzel gözlerine bakıp " sen kardeş gibi görmüş olsan da o seni hep çok sevdi... Ve dere kenarında seni ilk gördüğüm zamanda bana sevdiğim kız abi diye seni göstermişti..." diye herşeyi anlattı.

Sabr-ı Sükut 7. Seri ( Kaymakam Beyin Küçük Yari )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin