Bilseydim / 57

1.9K 281 245
                                    


🌷🌷🌷🌷🌷

Tuğrul binbir dert ve kederle korumalarıyla birlikte makam aracıyla dağlık yolda giderken, Yüzbaşı Mehmethan Dağdelen komutan da özel askeriye aracında, özel kuvvet komando askerleriyle birlikte gidiyordu. Ortalık puslu ve ihanet kokan bir sonbahar havasıydı. Yüzbaşı Mehmethan Dağdelen bu havayı hemen anlamıştı. Tabii ki Tuğrul'da fark etmişti. Haydar ve ailesinin, bağlantılı oldukları terör örgütü devamlı olarak tehdit ediyordu Tuğrul ve Mehmethan komutanı o kadar iyi biliyorlardı ki zaaflarını aileleriyle, karısıyla ve çocuklarıyla tehdit edilmişti ikisi de ayrı ayrı. İkisi de güvenlik önlemlerini had safhada tutuyordu ailelerini koruyabilmek için ama kendileri daima sahadalardı.

Mehmethan Dağdelen Yüzbaşı tüm azametiyle telsizle arayarak
" kaymakamım sanırım bizi pusuya düşürdüler..." der demez Tuğrul kaşlarını çatarak " aynen öyle oldu Yüzbaşım... Rabbim yardımcımız olsun..." dedi. İkiside sanki pusuyu sezmemiş gibi yaparak yola devam ettiler ama gerekli yerlere bilgileri de verdiler. Biraz ilerleyince havan topuyla saldırıya uğradılar. Tuğrul ve üç polis korumaları, Yüzbaşı Mehmethan komutan ve 20 askeri araçlardan inip siper aldılar ama dere yatağında kalıyorlardı ve teröristler tepelerdeydi.
Tuğrul Seyhanlı'nın aklında sadece ve sadece karısı ve kızı, sevdiği kadının karnında ki daha doğmamış yavrusu vardı. Ama yiğitçe de çalışıyordu dilinde tekbirle.

Yüzbaşı Mehmethan Dağdelende, Tuğrul'dan kalır değildi. Cebinde ki karısının yazmasını çıkarıp bileğine sararak " Azize'm seni ve çocuklarımızı Rabbim'e emanet ettim... Sanırım biz burada şehit olacağız..." dedi.
Sanki tepelerinden yağmur gibi mermiler yağıyordu. Şehit olan iki askeri görünce Tuğrul ve Mehmethan, diğer askerler yürekleri yanarak
" bu intikam kalmaz bilesiniz kefereler...!" Diye bağırdılar.
Kaymakam Tuğrul'un ve Mehmethan Yüzbaşının, askerlerin, polislerin işleri çok zordu daracık bir dere yatağında kaldıkları için ama yine de saatlerce mertçe mücadele ettiler.

Haydar ve yanındakiler" bu böyle olmayacak...! Bu kaymakam ve yüzbaşı bize sağ lazım rehine olarak...! Ölüleri işimize yaramaz ama dirileri bize kurulan planları bir bir öter işkence edince..." dediler ama bilmedikleri bu yiğitler bu yola baş koymuşlardı.
" Gaz bombası atalım çok sayıda ve kaymakamı ve yüzbaşını rehine alalım..." deyip peş peşe fırlatılar. Türk askerleri ve polisleri, kaymakam ve yüzbaşı boğulma tehlikesi ile karşı karşıdakardı. Ne gözlerini açabiliyorlardı ne de nefes alacak mecalleri kalmıştı, bedenleri de aşırı gazdan dolayı yanmaya başlamıştı.
Mehmethan Yüzbaş son gücüyle
" geliyor kefereler hemde çok yaklaştılar kaymakamım..." dedi.
Tuğrul acı çekerek " e-evet yüzbaşım bunlar bizi öldürmek istemiyor çünkü rehine alacaklar... Ama tam üç tane şehidimiz de var..." dedi.
Yiğitlerin hepsi daha fazla dayanamayıp bir bir bilinçleni kaybederek yere düşmeye başladı.

*****

Hüma'nın telefonu çalıyordu ama öylece ruh gibi bakıyordu. Hare dayanamayarak " canım bak şu telefonuna " diye ısrar edince güçsüz bir şekilde açıp " efendim " dedi.
Sonra " Tuğrul! Tuğrul'um!" Diyerek yerinden fırladı. Deli gibi ağlayarak
" Tuğrul'um!" salondan çıkıp bahçekapısına ulaştı. Hare kucağında Hacer peşinden koşarak
" Hüma nereye ?!" Der demez, duydukları seslerle Ramiz ve Tunç, Sabri Bey ve üç oğlu, eşleri ve Beyaz, Canan dışarıya çıktılar. Hüma öyle bir ağlıyordu ki, hepsi dehşete düşmüş gibi ağlayan Hüma'ya baktılar.

Sabri Beyin yüreğine bir ateş düşmüştü. Ağlayarak " sen koru oğlumu Allah'ım!" Dedi. Ramiz ve Tunç birbirlerine baktılar " Allah korusun! " deyip hızlıca Hüma'nın yanına varıp " Hüma sen dur biz gidip bir bakalım Tuğrul'a..." dediler.
Ramiz yıllar yılı gizli polis olarak böyle olaylarda görev aldığı için ve ölümden döndüğü için dostu ve askerler için yüreği yanmıştı.

Sabr-ı Sükut 7. Seri ( Kaymakam Beyin Küçük Yari )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin