Zalımın Gızı / 35

3K 322 281
                                    

🌷🌷🌷🌷🌷🌷

Sabah olunca hepsi kalktılar. Hüma ahıra gideceği için " Hare abla kendi evin gibi gir mutfağa çocuklara güzelce kahvaltı hazırla, süt pişir... Herşey var ve doğallar çocuklara şifa olsun... Banyoda da misafir havluları var rahatça girebilirsiniz... Siz rahat ederseniz bizde rahat oluruz..." deyince Hare gülerek " Allah razı olsun canım benim... Sen akşamleyin ekmeğim bitti yapacağım diyordun birlikte yapalım bugün, benim için de çok iyi bir motivasyon olur... Ramiz ve Tuğrul abi çocukları gezdirip hayvanlarla oynatacaklarmış..." deyince Hüma tebessüm ederek " tamam o zaman... Ben Sultan ve Güllü yengemi, Ayşe ve Rabia, Esma'yı da çağırayım... Hem sende ekmekten götürürsün
İstanbul' a..." deyip ahıra gitti.

Hare çocuklarının kahvaltılarını yatırıp üzerlerini giydirdi. Hüma ahırdan gelince Hare'yle birlikte evi süpürüp sildiler Ramiz ve Tuğrul balkonda oturmuş karılarını izliyorlardı. Evde ki işleri bitince avluyu hazırlayıp iki koca leğen hamur yoğurdular. Sultan ve Güllü, Esma, Rabia, Ayşe gelince ekmek yapımına başladılar. Kalabalık olunca iki tane ateş yakıp saç koydular Sultan ve Güllü pişirip, Hüma ve Hare, Esma yufka açıyordu, Rabia ve Ayşe' de hem beze yapıp hemde tabak büyüklüğünde açıp üçüne veriyordu. Kısa bir süre sonra çeşmeye gelen köylü kadınlar ve Selime'de gelmişti çok eğleniyordu hepsi.

Ramiz ve Tuğrul'da bahçedeki otlayan hayvanların yanında çocuklara bakıp ilkbaharın güzel havasının ve doğanın iç açıcı manzarasının tadını çıkarıyorlardı ama iki adamında gözleri karılarındaydı. Ramiz karısının giydiği yeşil çiçekli şalvarla ve yeşil penyeyle yine yeşil çiçekli oyalı yazmalı güzel ve zarif hallerine bakarak geçmişte dere kenarında daha 16 yaşındayken gördüğü ve vurulduğu Hare'yi görmüş gibi hissederken iç çekerek yaptığı hatalara ve geçip giden onca yıla yanıyordu. Tuğrul zaten farkında bile değildi ama kara sevdanın en ateşlisinde yanıyordu. Akşama doğru ekmek işi bitince çeşit çeşit patatesli, peynirli, ıspanaklı, kıymalı, patlıcanlı, kabaklı gözlemeler yapıp köz ateşine çaydanlıkları koydular. Bol tereyağlı ve irmikli, peynirli birde helva yaptılar. Salatalar da yaptılar. Sonra hep bir elden ortalığı toparlayıp, yıkadılar, temizlediler. Fadime teyze ve Şadiye teyzeleri, tüm aileleri de geldiler. Avlunun bir tarafında erkekler bir tarafında kadınlar iftarlarını yaptılar. Kasım ve Zeynep'te çocuklarla çok eğlenmişlerdi.

Ramiz ve Hare'ye de çok iyi gelmişti bu ortam. Erkekler teravih namazına gidince kadınlar da yorgun olunca evlerine gittiler. Hare ve Hüma'da namazlarını kıldılar. Hare çocuklarını yatırıp " Hüma ben bir duş alsam sen Kasım'ın ağrısı olursa " der demez
" tamam Hare abla ben bakarım
Kasım' a... Sen gir sonra bende yapacağım..." deyince Hare çabucak banyoya girip erkekler gelmeden diye düşünerek çıktı. Peşinden de Hüma girip çıktı. Yorgun olunca sıcak su ikisine de iyi gelmişti.

Erkekler de camiden gelince yorgun oldukları için hemen yattılar. Hare yine kocasının yatağına yatmamıştı bu defa da kızının yanına yatmıştı. Ramiz nemli kızıl uzun saçları beyaz yastığa dağılmış uyuyan karısına bakarak " bunu ben böyle yaptım yıllar önce şimdide böyle uzaktan tutkuyla izliyorum kızıl afet karımı..." dedi içinde ki ilkel erkeklik duygularıyla.

Tuğrul Seyhanlı' da çapkın bir şekilde penye gecelik takımı giymek için eline alan karısına bakarak " boşunaya giyme çıkaracağım zaten..." deyip hızlıca kendine çekip dudaklarından öpmeye başladı. Hüma kocasının gözlerine bakarak nefes nefese " ama misafir " der demez Tuğrul sabırsız bir şekilde
" birşey olmaz dün gece de boş geçti
gitti " deyince Hüma utanarak " ne diyeyim Allah gözünü doyursun hiç mi bir gecemiz boş geçmeyecek?" Dedi nazlı bir şekilde.

Tuğrul gülerek " geçmeyecek, yari güzel olanın gözüne uyku girmezmiş bilmez misin Hüma kuşum " der demez Hüma işveli ve cilveli bir şekilde " yorgundum ama neyse " deyip tebessüm etti. Tuğrul karısının bu hallerine bitiyordu yanıyordu cayır cayır " ah ulan zalımın gızı o yoğurduğun hamur gibi yoğuruyorsun beni de, o yüzden seni kendime katmak için can atıyorum..." deyip kucağına alıp yatağa götürdü " mis gibi çiçeklerden bile daha güzel kokan Hüma kuşum " dedi nemli saçlarını okşayarak öptü. Hüma kocasının yakışıklı yüzünü okşayarak " sen ne kadar da doyumsuz bir kocasın böyle? " dedi edalı edalı bakarak ve kıkırdayarak. Tuğrul tutkuyla
" benim doyumsuz olmamın sebebi sensin hatun !" Deyip tekrar öpmeye başladı.

Sabr-ı Sükut 7. Seri ( Kaymakam Beyin Küçük Yari )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin