Canan Doğum Yapıyor / 66

2.3K 315 326
                                    


🌷🌷🌷🌷🌷🌷

Günler sadece gelip geçmiyordu Hüma ve Tuğrul kaymakam için. O kadar zordu ki içinde bulundukları durum geçip giden her günde adeta bir sel misali çok şeyler alıp götürüyordu hayatlarından ve ruhlarından. Çünkü Canan hiç rahat vermiyordu. Ama herşeye rağmen birbirine her yeni günde daha da sevdalanan bu meftun karı ve koca birbirlerine tutunarak yıkılmamak için yuvalarını insan kılığına girmiş şeytanlardan korumak için mücadele ediyorlardı. Hangisi düşecek gibi olursa diğeri eşinin elini tutup kaldırıyordu dostun düşmanın içinde  her koşulda el ele, omuz omuza veriyorlardı. Tabii ki bu durum Canan ve diğerlerini daha da bir kıskançlık krizine sokuyordu.

Sabri Bey kalkıp Urfa'ya oğlunun evine gelmişti. Hüma ve Tuğrul evlatlık görevlerini yerine getirmişti yine en güzel şekilde. Bu durum Sabri Beyi daha da kötü ediyordu ve adeta yerin dibine girmiş gibi hissettiriyordu. Hüma yine akşam yemeği için masayı çeşit çeşit yemeklerle donatmıştı. Tuğrul işten yeni geldiği için haberleri izlerken dinleniyordu. Sabri beyde iki torunu ile oyun oynuyordu. Hüma tebessüm ederek " yemek hazır buyurun " deyince Tuğrul karısının güzel gözlerine bakıp
" eline sağlık canım " deyip kızını kucağına alıp mama sandalyesine koydu. Babasının kucağında ki oğlunu da alıp " ver baba hadi yemeğimizi yiyelim " deyince Sabri Bey bu huzurlu aile ortamında içi ferah bir şekilde ayağa kalkıp " torumun bende kalsaydı ya oğlum " dedi.

" Rahat durmaz bu baba o yüzden aldım" deyip gülerek ağzından oyun yaparak " puppp " diyerek sesler çıkarıp dil çıkaran oğlunu öperek ve ağzından çıkan salyasını silip " bu böyle işte dedesi... Birazdan da masada ki tabakları eline almak için ağlar durur " deyip baş köşeye babasını oturtup yan tarafına da kendisi oturdu. Hüma kocasının yakışıklı yüzüne bakarak
" ben alayım oğlumu babası sen yorgunsun yemeğini rahat ye" der demez Tuğrul kaşlarını kaldırıp
" benim yorgunluğum evlatlarımla geçer Hüma bilmiyor musun? Sende yoruluyorsun iki küçük çocukla tüm gün ve gece... " deyince Hüma oturdu kızının yanına ve yemeğini yedirmeye başladı.

Sabri Bey tüm yaptıklarına rağmen daima hanım hanımcık tavrıyla her defasında kendine daha da bağlayan güller güzeli karısı Hacer'ini düşünerek ağzında ki lokmayı dahi yutamadı
" gelin kaynana toprağı olurmuş Hacer'im... O Canan senin toprağın değildi ama Hüma tamda senin toprağından ve karakterinden... Ben doyamadım sana ama inşallah oğlumuz ve gelinimiz koca bir ömür boyu birlikte olurlar..." dedi içinden.
Boğazını temizleyip " oğlum geliş nedenim sizi ve torunlarımı özlediğim için " deyip yutkunarak " ama bir sebebim daha var..." dedi.

" Hayırdır baba?"

" Oğlum biliyorsun Beyaz yaptığı alçak suç yüzünden yüklü miktarda kefaret olarak çevrilmiş suçunun parasını ödedi... Kardeşinin birisi iflas etti... Birisi de bankada olan bir yolsuzluk yüzünden işten atıldı. En küçük serseri de bir üniversite kazanamadı... Tamam kazanamaya bilir ama çalışmaya da yüzü yok... Kolay yoldan para kazanacakmış... " deyip akan gözyaşlarını silerek " evde ne kadar para varsa gizlice alıp Gürcistan'a kaçıp gitmiş... Malum oraya pasaporta gerek yok... " der demez Tuğrul " bilmiyordum bunları... Allah yardımcıları olsun..." dedi.

Hüma baba ve oğlun arasına girmeden sadece dinliyordu. Sabri Bey ağlayarak
" ben annene ve sana yaptıklarımı en ağır şekilde ödüyorum... Hepsi yıllar yılı benim ve senin emeğiyle günlerini gün ettiler hazıra kondular... Hele senin emeğin benden de çoktu... Hepsi onca varımızı yoğumuzu mahvettiler... Arabalar gitti, dükkanı sattım... Sadece daireler kaldı onlar da senin hakkın o yüzden hepsini sana vereceğim o yüzden geldim..." dedi.

Tuğrul başını sallayarak " sakın baba böyle birşey yapma... " der demez
" neden oğlum senin hakkın ve emeğin onlar..." dedi.

" Benim onca emeğime mundar bulaştırdın baba... Önceden düşünecektin tüm bunları... Ve sen sudan sebeplerle o çok güvendiğin karın ve Canan yüzünden herşeyi benden alıp bir nevi gözdağı verdin... Bende sizinle uğraşmamak için haklarımı Allah'ıma emanet edip, yıllardır uğradığım yıkımlarla, Hüma ile birlikte cebimde iki ay geçirecek kadar az miktarda ki parayla çekip gittim ana yurduma... Karım nelerle mücadele etti... Ben ders çalışayım diye nelere katlandı... Arı misali mücadele verdi bağdan bahçeden ekip dikip rızkımızı çıkarmak için... Bir sürü hayvana da baktı etti... " deyip gözleri dolu dolu " en acısı da ne biliyor musun kaç ay rahmetli ninemden kalan kıyafetleri küçülterek giydi de ağzını açıp tek kelime dahi etmedi... Ben karıma bir altın yüzük dahi takamadım gümüş yüzük alabildim, annemden kalan tarlayı mehir olarak verebildim... Kuzenimin bindallısı ve gelinliğiyle mütevazi bir köy düğünüyle evlendik..." deyip yutkunarak " senin karın ve oğlanların benim onca iyiliğime karşılık bana nispet yapar gibi karılarının kollarını ve boyunlarını altınla doldurup, lüks düğün yapıp, üzerine de gittikleri lüks balayından paylaşım yapıp altına da beni enayi yerine koyup metinler döşerlerken de benim emeğimdi..." dedi.

Sabr-ı Sükut 7. Seri ( Kaymakam Beyin Küçük Yari )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin