Tunç Kesit Gelecekten

1.7K 215 120
                                    

Yorumlarınızı merak ediyorum. Sizce yeni bir kitap mı olmalı bunlar Tuğrul ve Hüma final yapınca...

🌷🌷🌷🌷

Avukat Tunç Kılıçaslan mesleğinin zirvesinden 29 yaşında genç ve başarılı, gözü kara, yiğit, yüreği de bileği de pehlivan gibi güçlü kuvvetli bir genç adamdı. İki yıldır, çocukluk aşkı olan ve aynı zamanda da komşularının kızı olan Nevin' le deliler gibi bir aşk hikayesi yaşamışlardı. Tunç yaşlı ve cefakar annesi Cevriye ve iki tane genetik hastalıkla doğan ablasını düşünerek evlilik işlerine uzaktı Nevin'e olan aşkını da kalbine gömmüştü. Ama Tunç artık, yakışıklı ve zirvelerde bir avukat ve hukuk bürosu sahibi olunca genç kızlar hiç rahat vermiyordu. Tunç ailesi için bir mucize çocuktu. Genetik hastalıkla doğan iki ablasından sonra doktorlar ' siz daha çocuk yapmayın aynı olur...demişler anne ve babasına. Ama yıllar sonra hiç ummadıkları bir anda Tunç'a hamile olduğunu öğrenmiş annesi... Çoğu kişi aldırın bir hasta çocuk daha nasıl bakacaksınız... deseler de, Allah'ın verdiği bir cana kıymaktan korup, Allah bize verdiyse vardır bir hikmeti diyerek aldırmadırmamışlar... Sonra Tunç bir mucize gibi doğmuş hemde sağlıklı iri yarı bir oğlan çocuğu olarak çokta zeki çıkıp dereceleri kazanan bir çocuk ve genç olup çıktı... Ailesinin elim kolu desteği oldu yıllardır... Babası öldü öleli evlerinin erkeği kaldı, hayırlı evlat ve kardeş oldj... İşini de kurdu ismi de kazandığı davalar yüzünden duyuluyor tanınıyor oldu simdilerde ise zirvelerde... Annesi, evlen dedikçe evlenmiyordu... Ama annesi biliyordu ki onları düşünüyordu... " Ya evlendiğim kız sizi incitirse, ya sizle kalmak istemezse" diye dert ediyordu... "Sorun değil oğlum zaten evde yardımcımız Muazzez kızım var sen bize yakın oturursun..." diyordu ama işte yine cesaret edemiyordu. Ama Tunç'un peşinde de bir sürü eksik etek vardı ve korkuyordu yaşlı kadın birgün biri oğlunun aklını çelecek diye. O yüzden yıllardır farkında olduğu olaya el attı. Zaten son yıllarda Nevin ve annesi, babası çok yakın davranır olmuştu Cevriye hanıma ve iki kızına. Eskiden kapı bir komşu iken bu kadar yakın değillerdi. Ama sanki villaya taşıdıklarından beri daha bir yakın olmuşlardı. Yaşlı kadın bunu " sanırım uzak olunca özlüyoruz birbirimizi..." diye düşündü. Çocukluktan bildiği Nevin'le oğlunun arasını yaptı. Öz abi gibi sevdiği kaymakam Tuğrul ve karısı Hüma'nın da fikirlerini aldılar. Tunç tam iki yıldır bazı işleri için nişanlı kalmayı tercih etmişti Nevin ve ailesinin hemen düğün ısrarlarına rağmen... Ve nihayet düğün günü gelip çalmıştı ama Tunç delirmek üzereydi " yemin ediyorum ki Nevin o dediklerini birbir ödeyeceğim sana...! Göreceksin bu Tunç kim..." diyordu.

*****

Düğün günü salon tıklım tıklım doluydu hatta kapının önleri dahi doluydu. Ee ünlü ve gariban dostu avukat Tunç Kılıçaslan evleniyordu. Nevin ve ailesi sevinçten havalara uçmuştu adeta... Nikâh kırılmaya başlayınca memur ilk olarak Nevin'e sordu " siz Nevin İnal Tunç Kılıçaslan'ı eş olarak kabul ediyor musunuz?" Diye. Nevin tüm güzelliğiyle kocaman gülümseyerek " evet! " Dedi Tunç'un gözlerine bakarak. Tunç imalı imalı başını sallayıp memura baktı.
Memur aynı soruyu Tunç'a da sordu.
Tunç mağrur bir şekilde başını kaldırıp tok sesiyle adeta salonu ileterek
" hayır!" Der demez herkes şoka girmişti.

Nikah şahitleri olan Tuğrul ve Hüma'da şoktalardı. Tuğrul Seyhanlı tüm haşmetiyle ayağa kalkıp " neler oluyor koçum!" Dedi. Nevin ağlayarak " Tunç şaka yaptın değil mi?!" Dedi. Babası Vedat bey ve annesi " bizim kızımıza nasıl yaparsın bunu sen ?!" Dediler. Davetliler Tunç'u suçluyordu " yazıklar olsun bir genç kızın onurunu gururunu incitiyorsun... Birde gariban ve fakir fukara, mazlum destekçisi koskocaman bir avukatsın... Bizde seni adam sandık..." dediler.

Tunç ağlayan annesini ve iki ablasını göstererek " ben suçluyum öyle mi? Peki içten pazarlıklı bu Nevin ve ailesine ne diyeceksiniz... Bunlar benim imkanım için bu evliliği istiyorlarmış... Kulaklarımla daha bir hafta önce duydum ama sabrettim bugün için... Benimle evlenince annemi ve ablalarımı bakım evine atacakmış... Benim imkanlarımla hayatlarını ve hayallerini yaşayacaklarmış ailecek... Ben de kolay kolay boşanmayı göze alamazmışım ismim zedelenir diye... Daha neler neler dediler de terbiyem müsade etmiyor... Benim anneme işe yaramaz köpek çanağı dediler, benim iki tane zararsız bir o kadar da masum ablama hastalıklı ayak bağları dediler...! Buyurun bu kızı bu iğrenç düşünceleriyle kendine kadın ya da oğluna gelin almak isteyen varsa...! Ben de aldım intikamımı ki hem bunlara hemde başkalarına ibret olsun diye...! Bana pahalıya patlayan bir intikam oldu ama olsun değdi...! Aleme ibret olsun...!Çok şükür Rabbim'e ki bu evlilik olmadan gerçek yüzlerini gösterdi bana bunların...! Benim annem ve ablamlar hastalar... Nevin'i bana ve kendilerine şifa olacak sandılar o kadar çok sevdiler ki... Bizim evimizde bakıcımız Muazzez abla var tek istedikleri sevgi ve saygıydı birde benim mutluluğumdu...! Ama bize şifa olmayı geçtim de benim yüreğime yara oldu bu kız..." dedi. Tuğrul ve Hüma üzgün bir şekilde ağlayan aileye baktılar.

******

Olaylı bir şekilde iptal olan düğünden sonra Tunç bir türlü kendini toparlayamaz olmuştu. Tuğrul ve Ramiz de çok endişe içindelerdi Tunç için ve ellerinden geleni yapıyorlardı.
" Ben seni çok sevdim hemde çocukluğumdan beri... Neden Nevin neden böyle kötü oldun sen...! İki yıldır nasılda oynadın bana tebrik ederim ki oscarlık bir oyuncusun...! Ama artık insanlara olan iyi niyetimi kaybettim...!" Dedi.

Tunç'un arkadaşı Ergün çok çapkındı
" oğlum sana dedim senin gibi iyiler ezilir... Yakışıklı adamsın elini sallasan ellisi... Bak bana yaşıyorum hayatımı... Gel seninle bu gece alemlere akalım... Benim sürekli gittiğim Tülay'ın evine gidelim... Çok güzel kadınlar var... Yeni bir kız gelmiş daha toymuş 18 bilemedin 19 yaşında dediler... Beni aradılar biliyorlar benden iyi para alırlar... Bende o kızı senin için beklettim daha el değmemiş bir gül..." diyerek kanına girip götürdü.

Tülay kapıyı açtı ve eve aldı Tunç'la Ergün'ü. Tunç bunlara, buralara yabancıydı ama şeytan aklını çekmişti bir kere.
İzbamdut gibi adamlar vardı koruma olarak. Tülay kırıtarak " şu yeni kıza talip sensin sanırım Tunç bey... Biraz yabani ve ürkek... Bizi çok yıprattı... Ama alışacak O'da diğerleri gibi... Zaten ilkte hep böyle olur... Biraz sabırlı ol..." deyip yanında ki kadına bakıp " bunu o Afet'in yanına götür..." dedi.

Ah yaralı Şifa odada ağlıyordu günlerdir olduğu gibi " Allah'ım yardım et bana... Benim tesettürümü aldılar benden bu açık saçık kıyafetleri giydirdiler...! Benim canımı al hemen ne olur...! Şimdi de namusuma göz diktiler...! Düştüm bir karanlığa çıkamıyorum...! Sabep olanlar Allah'ımdan bulsun...! Ben kendi halimde bir kızdım... Benim adım ŞİFÂ BİNTİ AVF (R. ANHÂ)'nın ismi olarak konulmuş annem ve babam tarafından...
Şifa Hatun (r. anhâ), Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz'in dünyayı teşrifleri sırasında hizmetiyle tanınan bir hanımefendi... Hazreti Âmine annemize ebelik yapan bir hizmet eri... Allah Rasûl'ünün nur bedenlerini yeryüzünde ilk olarak görme şerefine eren bir bahtiyar hanım... Abdurrahman İbni Avf (r.a)'ın annesi. O Mekke'de doğdu. Babası Avf İbni Abd İbni el-Haris'dir. Annesi, Selma binti Âmir'dir. O, Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in dünyaya geldiği gece Hazret-i Âmine annemizin yanında kaldı. İki Cihan Güneşi Efendimiz'in nuruyla ilk defa o tanıştı. Efendimiz'in dünyayı teşriflerini ilk olarak o gördü. Harikulade yaşanan hallere bizzat şâhit oldu. Şifa Hatun akıllı, zeki ve feraset sahibi bir hanımdı. O gecede yaşanan hâdiselerin manasız, boş olmadığını anlamıştı. Doğacak çocuğun büyük ve değerli bir insan olacağı, insanlığın kurtuluşuna vesile olacağı kanaati kalbine kesin olarak yerleşmişti. Bu beklentiler içinde günlerini geçirmekteydi." Deyip hıçkırarak
" Ey Allah'ım bende günlerdir bu bataklıktan tertemiz kurtulmak için beklenti içindeyim... Sana olan inancım tam... Medet ey Allah'ım! Medet ey Rasûlullah! Medet ey Allah'ım!" Dedi.

Tam o esnada kapı açılınca Şifa korku içinde oturduğu köşeye iyice sinip üzerini çarşafla örttü. Tunç'la birlikte odaya giren kadın kızgın bir şekilde üzerini açıp " kalk bakalım! Seni süsledik püsledik ne bu halin yine?! Bak Tunç bey senin için geldi" diyerek ağlayan kızın kolundan tutup adeta savurdu yatağın üzerine doğru. Tunç ruhsuz bir şekilde gördüğü güzel ve bir içim su misali olan kıza ve giydiği dekolteli kırmızı elbiseye bakarak yutkundu. Kadın kükreyerek " o vahşi hallerin olmayacak artık...! Tunç bey memnun kalmazsa başına neler gelir tahmin dahi edemezsin...!" Deyip odadan çıktı.

Şifa ağlayarak ve yarı çıplak haliyle utanarak uzun saçlarını yüzüne siper ederek ayağa kalkıp " yalvarırım beyim yapmayın bunu bana... Ölürüm yaşayamam ben bu şekilde... Beni buradan kurtarın bir ömür boyu çalışıp ödeyeyim borcumu... Ben bilmem bu hayatı, bilmekte istemiyorum... Çünkü bana ters... Günlerdir kurtulmak için neler neler denedim ama olmadı... Dayak yedim, aç kaldım... Allah korkum olmasa kendimi çoktan öldürürdüm ama böyle birşeyi bana yaparsanız artık bunu yapacağım..." dedi hıçkırarak.

Tunç eskiden olsa bu kıza üzülürdü ve burayı yıkardı ama artık eski Tunç değildi ki. Kocaman kolunu uzatıp Şifa'nın narin kolundan tutup hızlıca kendine çekip " sakın beni delirtme ve uğraştırma...! Zaten canım burnumda kadın...!" Dedi. Şifa sızlayarak " bırakın Allah aşkına!" Dedi. Tunç içinde bir ilkti bu yaşananlar ama artık eskisi gibi değildi ki, Adeta ruhsuz bir adam olup çıkmıştı. Kızgın bir şekilde Şifa'nın kolundan arka taraftaki yatağa itti.

🪻🪻🪻🪻🪻

Sizce bundan sonra neler olacak?

Şifa Hatun, kimlere Şifa olacak , kimler onun yüreğine yara olacak...
Rabbim kimselere böyle bir şey yaşatmasın yazarken bile çok kötü oldum...😢😭

Sabr-ı Sükut 7. Seri ( Kaymakam Beyin Küçük Yari )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin