I

1.4K 65 45
                                    


Bir dünya, yaşam ya da durum, her biri son buluyor. Her biri farklı başlangıçlara sebebiyet veriyor ancak bizlere bıraktıkları duygular ve anılar asla silinmiyor.

Bu da bunun gibi bir şeydi. Bir kaç gün öncesine kadar normal olan yaşantının, gelecekte yapmayı istediğin şeylerin, endişelerinin, beklentilerinin hiçbir anlamı kalmamıştı. Şu an herkesin aklında aynı sorular vardı. Ne olacaktı? Yaşadığımız şey tam olarak neydi? Kurtulabilecek miydik? Yaşayabilecek miydik? Normale dönebilecek miydik?

"Ölü bir adamın canlanıp polise saldırması, nasıl mümkün olabilir?" annenin dediği şeyle ona döndün. "Bilmiyorum," diyebildin sadece. Gerçekten bilmiyordun, ne düşüneceğini bile bilmiyordun. Korku bütün bedenini sarmıştı, aslında şu an olduğun durum seni korkutan şey değildi, iki gün önce yaşadığın olay gözlerinin önünden gitmiyordu.

"Baba, daha ne kadar yürüyeceğiz? Yoruldum." kardeşin liv derin nefesler vererek ayaklarını yere vurdu. "Haklı, aralıksız iki saat boyunca yürüdük, dinlenmeliyiz." baban arkasında yorgunluktan bitik düşmüş iki kızına döndü. "Az kaldı, dayanın."

"Bizi tam olarak nereye götürüyorsun anlamadım? Normalde avcılığı aşağı tarafta yapardık." adımlarını ona yetiştirmeye çalışarak dedin. "Ben eve gitmek istiyorum, bir şey avlamak istemiyorum." liv'in dediği şeyle baban tekrar size döndü. "Neden?" diye sordu. Baban sorgulayıcı bir şekilde liv'e baktı, liv tam konuşacakken araya girip, "Yoruldu çünkü, ilk defa bu kadar uzak bir yere götürüyorsun bizi. Değil mi liv?" bakışlarınla sana uymasını işaret ettin. "Evet, evet.."

"Size göstermek istediğim şeyin ne olduğunu bilmiyorum, sadece görmenizi istiyorum, dünya iyiye gitmiyor, sadece bazı şeylerin farkına varın."

Babanın dediği şeyi anlamaya çalışırken liv yanına gelip fısıldadı, "Ash, ne demeye çalışıyor? Daha fazla hayvan avlamak, hatta ormana gelmek bile istemiyorum. Bıktım, normal bir genç kız hayatı yaşamak istiyorum." dediğine hak veriyordun, küçüklüğünüzden beri avcılık ve kendini savunma eğitimleri alıyordunuz. Hayatınızın bu tuhaf taraflarını sürekli saklamaya çalışıyordunuz. At biniciliği yapıyorsunuz diye bile dalga geçilen bir okul hayatında, avcılık ve diğer şeyleri öğrenirlerse ne olurdu düşünemiyordun bile.

Sen yine de güvendeydin, okulun bitmişti ve şu an sadece bir restoranda garsonluk yapıyordun. Ancak liv hâla lisedeydi ve bu durum, onu zora sokuyordu.

"Yaklaştık, şuradaki kulübede." düşüncelerinden babanın sesiyle ayrıldın. Kulübe mi?

"Kulübe mi?" liv'in dediği şeyle baban size döndü. "Evet, buradaki şeyi görmenizi istiyorum." dedi. "Nasıl yani? Avladın ve göstermek mi istiyorsun?" kafasını salladı, "Hayır, avlamadım, yakaladım. Ayrıca, bunun bir hayvan olmadığına eminim." dedi ve kulübeye yaklaşıp kapısını açtı. Daha sonra kulübenin içerisine girip, elinde zincirle bir insanı çekmeye başladı.

Liv gördüğü şeyle beraber çığlık attı, "Baba! Ne yapıyorsun? Neden?" diye bağırdı. Baban liv'in bağırışlarından dolayı tuttuğu zinciri düşürdü ve bir anda insan dediğiniz şey, babanın üzerine doğru çullandı ve babanı yere düşürdü. Adam, babanı ısırmaya çalışıyordu. "Yardım edin!"

Söylediği şeyle eline bir çapa alıp sopa kısmıyla adamın vücuduna vurmaya başladın. Ancak hiçbir etki ediyor gibi gözükmüyordu. Daha sert vurmaya devam ettin ancak bir etki etmedi. Çapayı bırakıp babanın yanına koştun ve adamı babanın üzerinden kaldırmaya çalıştın. Baban, elleriyle son kez adamı iterek üzerinden atmayı başardı. Adam yere doğru yalpalandı ve ayağa kalktı.

kayıp - daryl dixonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin