IX

372 33 26
                                    


Gün batımına doğru evinizin olduğu bölgeye ulaşabilmiş ancak motoruna veda etmek zorunda kalmıştın. Tamir etmekle ya da benzini ona harcamakla uğraşmak istemiyordun, bu yüzden olabildiğince hızlı bir şekilde, elindeki benzin bidonlarıyla yürüyor, çevredeki yaratıkların dikkatini çekmemeye çalışıyordun.

Adımlarını hızlandırarak, daha öncesinde, her şeye veda ettiğiniz benzin istasyonuna yaklaşıyor, bisikletlerinizin orada olması için dua ediyordun.

"Lütfen," diyerek benzin istasyonuna hızla ilerledin, durduğunuz bölgeye ilerleyerek yere bıraktığınız bisikletlere baktın. Derin bir nefes verip, hızla bisikletinin yanına geldin, çantanı sırtından çıkarıp, içindeki bütün eşyaları çıkartıp, bidonlardan birisini içine koydun.

Eşyalarına bakarken, ileride, yerde uçmak üzere olan plastik poşete doğru koştun. Yerdeki çamurlu ve kanlı plastik poşeti elinle alıp, silkeledin, bisikletinin yanına gelerek, önemli olan eşyalarını, poşetin taşımasını dileyerek doldurdun. Çantanı sırtına takarak, bisikletini yerden kaldırıp, bindin. Poşetini bisikletin tutamaçlarından birine koyarak, evinize doğru ilerlemek için pedala bastın.

Bisikletle ilerlerken, poşetin ağırlığından dolayı bazen sarsılsanda, dengeyi bulabiliyordun. Çıkardığın sesten dolayı çevredeki bir kaç yaratık sana doğru gelmeye başlasa bile, onlar harekete geçene dek, aralarından sıyrılmış oluyordun.

Yorucu bir saatin ardından, mahallenize ulaşabilmiştin. Mahallenin sonunda bulunan evine ilerlerken, çevreden birisi, "Hey, Ashley!" diyerek seslendi. Duyduğun sesle beraber pedala basmayı durdurdun, bisikletinin üzerinden etrafına bakarken, sağ tarafındaki evden çıkan raphael, sonunda yaşayan birini görmenin mutluluğu ile koşturuyordu. "Yaşıyorsun," diyerek sana sarılması ile, bisiklette dengeni kaybedecek gibi oldun.

Geri çekildiğinde yüzünde oluşan geniş gülümseme ile, "Sizin evinizi gördüm, içine giremedim bile, neler oldu?" diyerek sordu, gülüşü solarken. "Yaratıklar saldırdı, o yüzden o halde," dedin, kısık bir sesle. "Büyükbaban peki, onu buraya getirmiştim ama--" sözünü keserek, "Başaramadı." dedin. Dediğin şeyle sustu, kafasını eğdi. "Seni görmek güzeldi, gitmeliyim ve teşekkürler, bğyükbabamı buraya getirdiğin için." diyerek buruk bir gülümseme verdin.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu, merak ederek. "Kardeşimi ve babamı bulmaya," dediğin şeye kaşlarını çattı. "Kayıplar mı?" diye sordu, "Evet, hayır. Yani, bir yere gittiler, bir tanıdığımıza, onlara ulaşmam lazım, yanlarına gideceğim." dedin, gülümseyerek. "Anlıyorum, yardım etme--" sözünü kestin, "Gerek yok, tek başıma halledebilirim, hoşça kal, Raphael." diyerek başınla selamlayıp, bisikletinle evine doğru ilerlemeye başladın.

Yaşayan birilerini görmek seni mutlu etse de, yaşadıkların, birilerine güvenmeni engelliyordu. Ancak fern ve diğerleri gibi insanlarında olduğunu da biliyordun, bu yüzden, bu konu kafanı çok karıştırıyordu. Sadece istediğin tek bir şey vardı, çiftliğe, babana ve kız kardeşine ulaşmak. Bu yüzden olabildiğince hızlı olmalıydın.

Eve vardığında, kapı girişinizin ve duvarlarının rengine karışmış kuruyan kanlara baktın. O gece, diye düşündün, her şeyi o gece başlatmıştı. Çevredeki yaratıkların dikkatini çekmiştin, hızla bisikletinden inip kapıya yöneldin. Açık olmasını umarak, evin kapısını itekledin. Kapının açık olması, seni mutlu etse de, yağmacıların eşyalarınızı alma ihtimali de ürkütüyordu.

Ancak düşündüğün gibi korkutucu bir şey olmamıştı, her şey yerli yerindeydi, yağmacılar evin çevresini görüp vaz geçmiş olabilirler diye düşündün. Kapıyı kapatıp içeriye yöneldin, hızlı adımlarla garaja ilerleyip, arabaya yöneldin.

kayıp - daryl dixonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin