XVIII

283 31 12
                                    


Birini kaybetmeyi hissedemiyordun.

Rick'in grununun göz yaşları içerisinde, sevdiği birini an be an kaybetmesini izlemiştin ancak onların ne hissettikleri hakkında bir fikrin yoktu. Olmasını da istemiyordun çünkü şu an, bu berbat dünyada yaşamanın tek sebebi ölmediğine inandığın iki kişiydi.

Onları bulacağını biliyordun, bu yüzden onların yaşayıp yaşamadıklarını düşünmek bile istemiyordun. Kötü düşüncelere bu sefer kapılmayacaktın, bu sefer Liv'in sözünü dinleyecektin.

Dale'in ölümünün ardından Randall konusunda esir alma kararı almışlardı, bu yüzden gitme konusunda kararlıydın. Burada kaldığın her dakika, o iğrenç herifin sizinle yaşadığını, hatta direkt olarak hâla hayatta olduğunu hatırlatacaktı. Bu yüzden burada kalman senin için sadece bir eziyet olurdu.

Düşüncelerine kısa bir ara verip, yatağında doğrularak etrafına bakındın, burayı özleyeceğini söyleyemezdin. Burası artık eski Greene'lerin çiftliği değildi. Burada artık mutlu hissedemiyordun, belki de Randall gitmek için sadece bir bahaneydi.

Dışarıdan gelen gürültü ile düşüncelerinden ayrılıp, neler olduğuna bakmak için açık pencerene doğru ilerledin. Rick'in grubunun kamp alanında, Rick, Hershel, Maggie ve Shane, aslında neredeyse herkes oradaydı. Eşyaları topluyorlar ve eve taşıyorlar gibi gözüküyordu. Buraya mı yerleşeceklerdi?

Hızlıca pencere kenarından ayrılıp, sandalyeye bıraktığın kıyafetlere baktın. Kargo pantolonun ters çevirip fırlatılmış ve kareli gömleğin neredeyse sandalyeden düşmek üzereydi. Dağınık bir insan değildin ama artık düzenin ne önemi vardı ki? Kıyafetlerini giyip, saçını at kuyruğu yaparak, kapı kenarında dünden hazırlamış olduğun çantanı ve silahlarını alıp odadan ayrıldın.

Ara kata inerken, merdivenlerden yukarı çıkmaya hazırlanan Maggie ile karşılaşıp, "Günaydın," diyerek gülümsedin. Maggie, seni süzüp, "Günaydın," dedi, kafası karışmış gözüküyordu. "Nereye?" sorarken, parmağı ile gitmek için hazırladığın eşyaları işaret ediyordu. Derin bir nefes alıp, merdivenleri yavaşça inmeye başladın. Maggie, sana çatık kaşlarla bakmaya devam ederken, tüfeğini omzuna atarak, ellerini onun kollarına koydun. "Gidiyorum," dedin, nasıl bir tepki vereceğini biliyordun. Bu yüzden tartışmaktansa, kabullendirip, vedalaşmayı tercih ettin.

"Nereye?" bakışları daha sert bir biçimde bakıyordu, onun net hayır cevabını yumuşatmak için bir bahane uydurmalıydın, "Eve geri gidip, kontrol edeceğim, belki Liv oradadır." dediğini yapacaktın ama geri dönmemek şartıyla. "O kadar uzak yere tek başına mı gideceksin, Ashley?" dedi Maggie.

Giriş kata gitmek için merdivenlerden yavaşça inmeye başlayıp, "Gideceğim, geldiğim gibi." dedin, "Hayır, gidip gelmen çok uzun sürer, olmaz. Ayrıca tehlikeli," Maggie peşinden inerken konuştu. "Dönmeyeceğim." merdivenin basamakları bittiğinde durdun, arkandan inen Maggie söylediğin sözlerle basamak inmeyi durdurarak, "Ne?" diye bağırdı. "Dönmeyeceğim, Maggie," Girişe ilerlerken, arkanı dönüp sana yaklaşmakta olan Maggie'ye, "Randall burada iken burada kalamam, ayrıca Liv dışarıda bir yerde beni arıyor, onu bul-"

"Kendini ölüme mi itiyorsun yani?" dedi, Maggie. "Liv buraya gelebilir, eminim gelecektir, Randall'ı ise hiç göremeyeceksin, o bir esir." diye ekledi. "Maggie, anlamıyorsu-" dedin, "Neyi anlamıyorum? Sen anlamıyorsun, kendini ölüme götürmene nasıl izin verebilirim? Sen benim en yakın arkadaşımsın," dedi, söyledikleri seni üzse bile, artık dayanamıyordun. Kalabalığın içindeki yalnızlığın seni öldürüyordu. "Kardeşim dışarıda iken ben burada öylece duramıyorum, Maggie. Her dakika onu düşünmekle geçiyor, hiç olmadı onu ararken bu düşüncelerim arasında işkence çekmeyeceğim." diyerek dış kapıdan çıktın.

kayıp - daryl dixonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin