Haberlerin ve olanların ardından üç hafta geçmişti, iletişim ağları kesilmiş, dışarıda sadece izdiham denilecek bir trafik vardı. En son bir hafta önce büyükbabanların size gelmek için yola çıktığı haberini almış, bir haftadır yarım saatlik yoldan gelmelerini bekliyordunuz. Kendi mahallenizde o şeylerden çok az görebilmiştin, sebebini bütün mahallenin o trafik izdihamına karıştığı için olduğunu düşünüyordun.Elektrikler ve sular kesilmişti ama baban sayesinde uzun süre yetecek yiyecek ve içeceğe, hatta duş almak içinde suya sahiptiniz. Bu iyi bir şeydi, hiç olmadı, yaşayacağınız zorluğu biraz olsun uzakta tutmaya yarıyordu.
Randall'ı becerikli bir şekilde üç haftadır evin içerisinde saklayabilmiştin. Her gün farklı saatlerde yanına gidiyor ve oluşabilecek şeyler hakkında konuşuyordunuz. Tuhaflığı hiç değişmese bile, konuşabilecek farklı bir insan sana iyi geliyordu.
"Maggie nasıldır sence?" sorduğu soru ile Randall'a döndün, "Sana ne," Randall gözlerini devirdi, "Hadi ama hiç mi haber yok?" ona yan bakış atıp, "Babam, bay Hershel ile konuşmuş, iyiler, bir sıkıntı yok diyorlar. Hem endişelenmen gereken kişiler biziz, onlar değil. Şehirden uzak bir çiftlikte yaşıyorlar." dedin.
"Öyle mi?" dediği şeye şaşırdın, kıza takıktı, nasıl bilmezdi. "Bilmiyor muydun?" kafasını hayır anlamında salladı.
"Ash?" liv'in bana seslenişi ile hızla ayağa kalktın, Randall hızlıca dolaba ilerledi, dolabın kapağını kapamasyıla, odanın kapısı açıldı ve liv içeriye girdi. "Ne yapıyorsun? Kendi kendine mi konuşuyordun yoksa ben mi yanlış duydum?" güldün, "Hayır hayır, şarkı mırıldanıyordum. Ne oldu?" iç çekip yatağına oturdu, "Ash, evin içinde olmaktan sıkıldım. Ne zaman normale döneceğiz?"
Son üç haftadır liv'in "inanç dolu" sızlanmalarını dinliyordun, her gün kurtulacağınızı söylüyor ancak gece olduğunda, bu tarz sorularla sana dert yanıyordu.
"Bilmiyorum liv, bir gün, elbet," diye geçiştirdin, istediğin son şey, liv ile birlikte umutsuz hayallere dalmaktı. Normal diye bir şey kalmamıştı, biliyordun, korktuğun tek şey, bir gün buradan çıkmak zorunda kalacağınızdı. Dışarısı nasıl bir hale bürünmüştü, eğer çıkarsak ne yapacaktık, o şeylerden nasıl kaçacaktık diye düşündün.
Ancak son üç haftada öğrendiğiniz bir şey vardı, aslında net bir bilgi değildi ancak bir fikirdi. Ölüler sadece kafadan yok edilebiliyordu, nasıl bu fikre sahip oldunuz dersek, liv o gün adamı kafasına geçirdiği çapayla, haberdeki ölüleri de kafasına sıkılan mermilerle, Randall ise arkadaşının kafasına geçirdiği bir metalle öldürebilmişti. Ancak belli bir şey yoktu, bilinmezlik, durumu daha da kötü yapıyordu.
"Eskiyi özledim," liv yatağına uzanırken söyledi, "Daha doğrusu, bir kaç hafta öncesini. Ayrıca, Caleb'i özledim. Nasıldır sence? Birde Beth ve Claire'i de, okulumu da, hatta dersleri bile." diyerek güldü, "Eskiye dönmek için bir inek olmayı bile göze alırsın," diyerek alay ettin. "Sen? Hiç kimseyi ya da hiçbir şeyi özlemedin mi?"
"Özledim ancak benim özlediklerim bir kaç hafta önce de uzaktaydı." liv gülümsemeyi bıraktı, "Ne zaman bitecek?" diyerek elini elinin üzerine koydu. "Bitmeyecek." başını yere eğdin, mumların aydınlattığı ortam, duygularımı geçiştirmene pek yardımcı olmuyordu. "Bitmeli Ash, o gideli çok oldu. Biliyorum, sevdiğin bir insanı kaybetmek zor olabilir ama devam etmelisin. Hayat budur, yaşamak budur. Kaybettiğimiz insanlar için yaşayalım hiç olmadı."
"Ayrıca, onu kaybettikten sonra kendini çok yalnızlaştırdın, en yakın arkadaşına bile sırtını döndün. Bu doğru gelmiyor, Ash," haklıydı, yeniden. "Maggie'ye olan tavrım aptalcaydı, biliyorum. Ona kızgındım, benim onunla bir başlangıç yapmama sebep veren oydu diye." diyerek ayağa kalktın. "Kesinlikle saçmalıktı ama biliyor musun? Babam Maggie'nin seni sorduğunu söyledi," dediği şeyle liv'e döndüm, "Gerçekten mi? O kadar şeyden sonra bile mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kayıp - daryl dixon
Fanfiction"Seninle düşündüğünden daha çok benziyoruz." "O halde nasıl hissettiğimi de anlayabilirsin, bırak peşimi." daryl dixon fanfic. uyarılar: bazen ağır bir dil kullanılabilir.