VIII

400 35 4
                                    

Son iki haftadır, calix, sen ve marco av için dışarı çıkıp, dave'in kampını inceliyordunuz. Şu ana kadar liv'den bir haber alamamış hatta onu bir kez bile görememiştiniz. Bu seni ürkütsede, yeni arkadaşların, senin kötü düşüncelere yem olmaman için uğraş gösteriyor ve sürekli içeride bir yerde olduğunu söylüyorlardı.

Aslında onlara alıştığını da söyleyebilirdin, calix sayesinde daha iyi hissedebiliyordun. Fern ve marco sana ilk günlerde mesafeli olsalarda, aranızdaki bu güvensizliği aşmış ve yakınlaşmıştınız. Marco, liv'in yaşlarında bir gençti, sarı saçlıydı ve sürekli gülümseyen biriydi. Birbirinize karşın kardeş gibi davranıyordunuz. Sana olan davranışını calix, kaybettiği ablasına bağlasa da, marco sadece seni sevdiğini söylüyordu.

Fern ile aranızda marco ve calix kadar yakınlık olmasa bile, anlaşabiliyordunuz. Aslında sen ve fern yalnız kaldığınızda çok eğlensenizde, calix geldiği anda fern değişiyor ve soğuk davranıyordu. Fern'ün ondan hoşlandığını biliyordun ancak aralarındaki yeni üye olarak pek bir etkin olmuyordu.

Son bir kaç gün haricinde ise sage senden hep uzak durmuş ve gruba alışmanı sağlamıştı. Ancak son günlerde seni onlardan uzaklaştırmaya, ayrı tutmaya ve kaba olmaya başlamıştı.

"Cal ile bir daha kardeşine bakmaya gitmeyeceksin." sage'in dediği şeye karşın sandalyeden kalkarak ona baktın. "Ne? Ne saçmalıyorsun? Gideceğim." senin dediğin şeye gülerek karşılık verip, "Kardeşini çoktan öldürmüşlerdir, Ashley, boşuna yorulmanı istemiyorum." dediği şeye karşın durdun, dudaklarının iç kenarlarını ısırarak ona baktın. "Ölmedi,"

"Ölmediğine karşın bir bilgin var mı?" diyerek sana bilmiş bir bakış attı. "Öldüğüne karşın bir bilgin var mı, Sage?" diye sorup kollarını birleştirdin. "Ne zamandan beri hayatını kurtaran insana karşı gelmeye başladın, Ash?" dediği şeye gülerek, "Beni kurtaran kadın kardeşimi kurtamaya da yardım edeceğini söylemişti."

Konuşmanızın ortasında içeri doğru büyük bir hücümla giren Calix, "dışarısı, çok fazla çürüyen var." dediği şey ile kapı girişine bıraktığın kılıcınla beraber dışarı çıktın ancak gördüğün görüntü, tamamen bir hiçlikti.

Hiç yaratık yoktu, sadece sizin gizli grubunuz ve bir kaç kişi harici, diğer grup üyeleri bağlı duruyor, sizin grubunuz silahlar ile birlikte, hazırda bekliyordu. Calix seni hızlıca yan tarafa çekerek, silahını dışarıya yavaşça çıkan sage'e doğru nişan aldı.

Sage, yavaş adımlarla, her bir gördüğü karede yavaş bir ritimde alkış tutarak, yüzündeki gülümseme ile sizlere bakıyordu. "Büyük plan buydu demek çocuklar, beni öldürmek, öyle mi?" gülerek konuştu, "Bunu hak ediyorsun, Sage." dedi calix. Sage, calix'e dönerek, "En çok sana şaşırdım, Calix, bana cidden sadıksın zannetmiştim. Özellikle de evini ve aileni yok ettikten sonra." dediği şey, calix'i sinirlendirmişti, nefesi ağırlaşırken silahını daha sıkı kavradı.

O sırada, aklına gelen fikirle ortaya doğru yavaş adımlarla ilerledin, "Sage, biz katil değiliz. Senin için daha iyi düşüncelerimiz var." dediğin şey ile grup arkadaşların sana döndü, "Ne?" diye sordu fern. Sana uymasını söylercesine ona bakıp, başını salladın. Fern, seni görmezden gelerek, "Yere yat," dedi.

Sage, fern'e bakarak güldü, "Pekala, hanımefendi." diyerek dizlerinin üzerine çöktü. "Ash, bağla," diyerek sana ipleri fırlattı. Attığı ipleri yerden aldın, gitmeden önce önün kesildi, "Kılıcını ver," dedi marco, kaşlarını çattın, dediğini anlamadın.

"Senle alakası yok, onun yanına silahla gitmesen iyi olur." dediği şeye kafa sallayıp kılıcını uzattın ve sage'in yanına ilerledin. Dizlerinin üzerine çökmüş kadının kollarını arkasında birleştirip, babanın sana öğretirken kriz geçirdiği izci düğümünü attın. Daha sonra ise onu yavaşça kenara iterek ayak bileklerinden bağladın. İşin bittiğinde ayağa kalkıp, calix'in yanına gidecektin ki, fern seslendi.

kayıp - daryl dixonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin