Keyifli Okumalarr 🫶🏻
Yazım yanlışları varsa affola 👉🏻👈🏻
Bu kitapta İkra ve İlker'i bir şarkısı varsa ve olacaksa, duygusal olarak, Cem Adrian - Duymak İstiyorum olur. Geçen dinlerken aklıma bir onlar geldi. 🥹🤧
⏳
Bazenleri düşünürüm, insanlar büyüdükçe merhametini neden kaybeder ve bazenleri düşünürüm, merhameti kaybetmenin haklı bir sebebi var mıdır?
Düşünürüm, Allah'ın yarattığı bir kalbe kötülüğü aşılamak büyük bir cesaret değil midir ve düşünürüm, kalbindeki kötülükle nasıl yaşar bir insan?
Cevap bulamadığım sorulardandır bunlar. Düşünürüm ve bulamam. Şimdi gitsem ve bağırsam o hemşireye, değdi mi diye? Alacağım cevap koca bir sessizlik. Şimdi gitsem ve hesap sormak istesem birilerine bana verecekleri hangi cevap bir on altı yılıma değebilirdi? Hiçbir şey, hiç kimse. Hiç. Koca bir hiç.
Araba eskiden kaldığım evin önünde durduğunda bakışlarımı camdan çekerek boğazımı temizledim. "Eşyalarımı alıp, geliyorum" Ayşegül Hanım bende geleyim mi, sorularına olumsuz yanıt vererek arabadan indim. Gözlerimi büyüdüğüm sokakta gezdirirken gözlerimin dolduğunu hissettim. Hava kararmak üzereydi. Güneş batmaya başlamıştı çoktan, gökyüzündeki kızıllık yavaş yavaş siyaha bırakıyordu kendisini.
Birkaç adım atarak bahçe kapısından içeri girdim. Sırtımda hissettiğim gözlerle yutkundum. Gelmişler miydi? Kızlarına benim odamı mı vermişlerdi? Umarım, eşyaların hala yerindedir. Umarım.
Kapının zilini çalmak için kalkan elimi yumruk yaparak indirmeden önce burnuma dokundum. Babam ne güzel öğretmişti kapıyı çalmamayı.
Babam. Bana bu hayatta en uzak gelen kelime. Eskiden de, şimdi de.
Cebimdeki anahtarı çıkararak kapıyı açtığımda kapının yanındaki ayakkabıları gördüm. Evdelerdi. Toz pembe bir topuklu ayakkabı da hemen orada, onların ayakkabısının yanındaydı. Gülümsedim. Benim ayakkabım ya dışarda olurdu, kapının önünde, ya da hemen benimle odamda, dolabın içinde.
İçeriden yükselen konuşma seslerine doğru yürümekten vazgeçerek yukarı çıktım. Odamın kapısının önüne gelene kadar tüm evde sesler yankılandı. Bunlar benim geçmişinin önüme sergilediği yaşanmışlıklardı.
Kapının kolunu aşağı indirdiğimde odama göz ucuyla dışarıdan baktım. Burası soğuk olurdu, Peri'yi burada oturtmazlardı. Ya da babası onun için buraya ısıtma sistemi kurardı. Isı yalıtımı.
Siyah bir ranza, üzerinde kalın iki tane battaniye. Krem ve kırmızı karışımı bir halı, bir küçük ahşap dolap. Yuvarlak iki küçük pencere, önünde benim koyduğum iki saksı. Biri kaktüs, diğeri unutmabeni çiçeği. Herhalde ne olursa olsun bu evde en sevdiğim yer bu odayı, en sevdiğim kısım bu camların önüydü. Camdan dışarıyı izlerken arabadan inmiş olan İlker'i gördüm. Gözleri önünde bulunduğum camdaydı. Gözlerimi kaçırarak dolabın üstündeki siyah çantamı aldım. İçine aldığım romanları, yazdığım anı defterlerini ve kalemlerimi, diş fırçamı koyduktan sonra küçük kırmızı valize de kıyafetlerimi, botumu koydum. Etrafıma bakarken masamın üzerindeki Mahmut'un ve Melike'nin bana aldığı hediyeleri yerleştirdim valizdeki kıyafetlerin üzerine. Üçümüzün olduğu, çocukluk ve şimdiki halimizin fotoğrafları, anılarımızı biriktirdiğimiz kutu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp 16 Yıl
Teen FictionKaybettiğim şey bir eşya değildi. Bir bileklik, bir toka, bir para. Kaybettiğim şey on altı yıldı. Şimdi her şeye yeniden başlamam isteniyordu. Hiç bilmediğin insanlarla yeniden başlamak. Kırılan bir güvenin yokmuş gibi, sanki şimdi yeniden doğmuşum...