Keyifli okumalarrr 🫶🏻
Yazım yanlışlarım varsa affola 👉🏻👈🏻
⏳️
Bir hafta geçmişti hastaneden çıkalı. Tuygar abinin aldığı tokaları saçıma takmak istiyordum ama eşofmanların üstüne ne kadar olurdu? Olmazdı. O yüzden de takamıyordum. Ama yine de bugün takmak istediğim için giydiğim geniş paça, ince kot pantolonun içine beyaz tişörtü koymuştum. Etek veya elbise değildi üzerimdekiler ama saçlarıma tokayı takınca sırıtacağını sanmıyordum.
Saçlarım. Buraya geldiğimden beri, üç aydır, kesmediğim için artık omuzuma geliyordu. Altı hafiften dalgalıydı, saçlarımı toplamadan, önlerden aldığım biraz saçı arkada birleştirerek tokayı taktım. Saçlarıma aynadan bakarken gülümseyerek kendimi süzdüm. Ben buydum. Sürekli eşofman giyip, saçlarını kısa kesen İkra değildim. Ben, saçlarını uzun seven, etekler ve elbiseler giymek isteyen, giydiği pantolonun bile naif bir duruşu olsun isteyen İkra'ydım.
Bana, kendim olma hakkını veren de,bu aileydi. Üç ay gibi kısa bir sürede, beni dinleyerek, düşüncelerimi bölmeden, bağırmadan yanımda olduklarını hissettirerek, ilk günlerin aksine yanımda olarak kendimi bulmamı sağlayan insanlardı.
Odadan çıkarak, aşağı indiğimde, herkesin masada olduğunu gördüm. "Günaydın kızım." Ayşegül Hanım'ın yüzüne bakarak gülümsedim. "Günaydın." Toplu olarak verdiğim cevaptan sonra oturduğumda Merter yanımdaki sandalyeye oturmuştu. Merter'e dönerek, göz kırptığımda, "çok güzel olmuşsun annecim." diyen Ayeşgül Hanım'a döndüm. Gülümseyerek Tuygar'a kaçamak bakışlarla baktığımda gözlerinin saçlarımda olduğunu ve gülümsediğini gördüm. "Teşekkür ederim."
"Kızım bugün başka bir güzel gerçekten de ve bunun şerefine bugün seninle baba kız günü yapacağız." Gözlerimi Tuğrul Bey'in yüzüne sabitledim. Baba kız günü.
O nasıl oluyordu?
"Ha yani, başka güzel olmasa yapmayacaktın baba?" İlker'in cümlesini bitirmesiyle aynı anda kafasına iki yanında oturan abileri tarafından birer tokat yedi. Gülmemek için yanağımı ısırdım içten.
"Kızımla, yedi yirmi dört baba kız günü yapardım ama birbirinden eşek beş oğlumdan ve bir küçük sıpadan sıra gelmiyor. Haftanın kalan bir gününü de annesi kapıyor. Kızımı bir akşamları bir de yanına uğradığım anlarda görebiliyorum maalesef."
"Kahvaltı masalarını unutma hayatım."
"Unutur muyum hiç hayatım? Sağol hatırlattığın için." İmalı sesiyle Ayşegül Hanım'a dönünce herkes güldü.
"Ama neyse ki,"diyen Tuğrul Bey'e bir daha baktığımda bana bakıyor olduğunu gördüm. Hepsinde gözlerini tek tek gezdirip bana sabitledi gözlerini. "Kızım sizden gelmeyen fırsata rağmen en çok beni seviyor, çünkü benimle geçirdiği hiçbir anın yerini tutamıyorsunuz, tüm gün yanında olmanıza rağmen."
"Pardon?"
"Tuğrul?"
"Baba, bu ne özgüven ya?"
"Şakacı biri oldun iyice baba."
"Böyle kendini teselli etmen harika bir şey baba."
"Öyle mi İkiz?"
"Abla?"
Aynı anda yükselen seslerle hepsine tek tek baktım. Tuğrul Bey, arkasına yaslanmış, çayını içerken göz kırptı.
Ona bakarken, dudaklarından çayı ayırarak güldü. "Söyle kızım,söyle ben arkandayım." İlker'in evin içinde herkesi bir şeyler yaptırmaya çalışırken, bir haftadır söylediği cümleyi söyleyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp 16 Yıl
Teen FictionKaybettiğim şey bir eşya değildi. Bir bileklik, bir toka, bir para. Kaybettiğim şey on altı yıldı. Şimdi her şeye yeniden başlamam isteniyordu. Hiç bilmediğin insanlarla yeniden başlamak. Kırılan bir güvenin yokmuş gibi, sanki şimdi yeniden doğmuşum...