K16Y -11.BÖLÜM

15.4K 843 143
                                    

Keyifli Okumalarr 🫶🏻

Yazım yanlışları varsa affola 👉🏻👈🏻

Bu bölüm yeni gelen, bir sürü destek olan tüm okurlara ithafendir.

Bu arada bu şarkıyı çok severim. El kadar bebeydim, çocuktum dinlerdim. O yaşta acısını hissettirdi melodisi falan...

    (İlker ve İkra)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


(İlker ve İkra)

Yorgunluk bedenime küçücük bir çocukken işlenmişti. Küçücük bir çocukken büyümüştüm, küçücük bir çocukken vazgeçmiştim ve yine küçücük bir çocukken bırakmıştım bazı şeyleri.

Bazı şeyler... Sevilmeyi beklemekti, aileleri izlemekti, hayatıma giren üç arkadaş ve iki komşu dışında kimseyi özlememekti. Bazı şeyler aslında o kadar çoktu ki, ben o çokluk içinde kaybolduğum için önemsemeden bazı şeyler derdim.

Buna şükür ederdim ama, en azından benim kardeş gibi gördüğüm insanlar beni kardeş gibi görüyor derdim. Bir komşum var, kızıyla bana aile gibi hissettiriyor derdim. Bunlar bile yeterdi ve yetiyordu. Şimdi ailesine, bıraktığı kızında aklı kalan, öz annem olan ama hala samimi olamadığım kadına bakarken de yetiyordu. İlker'den kaçarken de, Tuygar'la o yemeği yediğimizde de yetmişti. Ama eksikti de.

Eksikti, çünkü ne kadar vazdageçsen bazen vazgeçtiğin o hisler seni çok derinden gelen bir sızıyla acıtıyordu.

Kalp diyordun, his diyordun. Ben ona özlem diyordum, kimsesizlik diyordum,annesizlik diyordum, ailesiz kalmak diyordum.

Aşsan da aşamıyordun, çünkü büyümeyen o çocuk sana kendini hep hatırlatıyordu. Acılar geçmiyordu, acılar kendisine alıştırıyordu.

Sabah kalktığımda kamelyada değil, bana verilen odadaydım. Beni kimin getirdiğini bilmiyorum ama üstüm sıkı sıkıya örtülmüştü. Yataktaki, kullanmadığım yastık benim yastığımın tam dibinde yamuk duruyordu. Biri mi benimle uyudu diye düşünmüştüm ama sonra bu düşünce çok saçma gelmişti.

Odadan üstümü giyinip aşağı inmiştim. Kahvaltı masasında oturan Uyar'ı gördüğümde şaşırmıştım. Daha çok şaşırdığım şeyse, sürekli konuşkan olmasıydı. Geldiğim bir haftada ne kadar sesini duymuştum diye düşündüm? Üç, beş? Hiç?

Kahvaltı, kendi aralarında ettikleri sohpetle geçmişti. Tuygar, Batur ve Tuğrul Bey benimle de konuşmak için sürekli sorular sorup sohpete dahil etmişlerdi. Farklıydı, bir aile masasında oturmak ve konuşmak.

Huzurdu. Kimsenin fark etmediği ve önemsemediği bir şanstı.

Ben o şansa yıllar sonra kavuşmuştum ve ne kadar çekingen de olsam ne kadar korksam da bunu kaybetmek istemiyordum. Çünkü yıllar sonra çok güzel bir andı benim için.

Kayıp 16 Yıl Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin