Yeni bölüm geldi 🤗🤗 keyifli okumalar herkese.
Multimedya: Ferah Zeydan$Burak Donat olmazdı bizden ( tam olarak Aynur ve Zaur için ve tabiki bu bölüm için yazılmış bir şarkı sanki.)
★★★Bölüm 9: Güneş ve Ayın aşkı ★★★
Gözlerimi açıp kapayana kadar geçip giden günler ömrümden eksilen birer yapraktı. Bugün takvimin bir sayfasını daha çevirdim. Şubat ayının sonu Mart ayının ilk günüydü. Kasvetli kış yerini mutluluklar saçan ilk bahara vermek üzereydi. Nevruz Bayramı sonrası ilk bahar kokusu tüm ülkeyi saracak, toprak yeniden canlanacaktı. Oysa ki ben bir bitki gibi yaşamaya devam edecektim. Çünkü ben ilk baharda çiçek açan, yeşillenen bir bitki değildim, ben kökü toprakta fakat kendisi kurumuş bir ağaçtım. Sadece bedenim yaşıyor, ruhum ise ölüden farksızdı. Gülmüyor, eğlenmiyor, hiçbir şekilde mutlu olmuyordum. Eski hayatımı çok özlüyordum. Her gün bu lanet eve mahkum edilmek canımı çok sıkıyordu.
Yusufla uğraşmak tek eğlencem haline gelmişti. Ortalığı dağıtıp, hazırladığı hiçbir şeyi beğenmiyordum. Bazen sırf ona zorluk çıkarmak için beni bahçeye çıkarmasını söylüyor, daha yarım saat bile olmadan geri gelmek istiyordum. Arada bana dergi, kitap getirse de yüzlerine bile bakmadan atıyordum. Bazı zamanlar onunla uğraşacak bir şey bulamıyor, tüm gün düşünüyordum. Gündüzleri Zaur'u düşünmeyi bırakmıştım. Geceler... Geceler işte bildiğiniz gibi tek yıldızı bile olmayan simsiyah bir gökyüzüydü... Bazen kendime zülm ettiğimi düşünüp umursamamaya, bu hayata alışmaya çalışmaya karar veriyordum. Ertesi gün verdiğim kararı unutup tekrar karamsar ve üzgün oluyordum.
Yusuf'a alışmıştım, o evde olmadığı anlar sıkılıyor, hatta ne zaman eve gelecek diye dakikaları sayıyordum. Çok dakik bir insandı, bir saate geleceğim dediyse tam olarak bir saat sonra evde olurdu, bir dakika bile gecikmezdi. Onu beklediğimi düşünmese bile ağzından çıkan her söze uyuyor, asla yalan söylemiyordu. Bilerek mi yapıyordu yoksa hep mi böyleydi, emin değildim. Soracak kimse de yoktu, ne annesi, ne babası, ne de bir kardeşi vardı. Sadece yakın arkadaşı Şahin hariç hiç kimsesi yoktu. Tabi bir de Naila... Şahin biz evlendiğimizden beri hiç bu eve gelmemişti. Yusuf onunla dışarı da görüşmeyi tercih ediyordu. Bunun sebebinin ben olduğumu anlıyordum. Benim ona olan davranış şeklimden utanıyor olmalıydı. Ama unuttuğu bir şey vardı, eğer biri evimize gelirse, o kişinin yanında Yusuf'a gerçek kocammış gibi davranacak, insanları aramızdaki ilişkinin gerçekliğine inandıracaktım. Ama bunu ona söyleyip şımartmak istemiyordum. Belki bir gün arkadaşını ve karısını yemeğe davet edelim diye bilirdim. Belki...
Yusuf market alışverişine gittiği için evde yanlızdım.
"Hadi gidip Yusuf'un odasını karıştıralım." Dedi küçük şeytancık.
Yine başladık. Bu doğru olmazdı. İnsanların özel eşyalarını karıştırmak bana yakışmazdı. Kendi kendine konuşsun dursun işte. Ona cevap vermeyeceğim.
"Hadi Aynur mızıkçılık yapma. Yusuf gelene kadar eğlenelim biraz. "
"Yapmayacağım. Git başımdan"
"Sadece bakıp çıkacağız. Çok uzun sürmez. Bak sıkılıyorum boş boş oturmaktan."
"Olmaz. Kesinlikle olmaz."
"Olur canım. Bal gibi olur."
"Olmaz diyorum."
"Senin de istediğini biliyorum. Hadi..."
Bu konuda yalan söyleyemezdim. Odasına bakmayı çok istiyordum. Ancak bunu o küçük şeytancığın bilmesine gerek yoktu.
"Yusuf yarım saat sonra burada olur. Hadi gidelim. Lütfen diyorum, bak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu affetmek mümkün mü?
Lãng mạnKimine göre kolay, kimine göreyse zordur affetmek. Bazense imkansızdır. En çokta katilini affetmek zordur. Hayallerinin, umutlarının, geleceğinin katilini... Ben bahtsız bir prenses olarak, savrulan yaprak misali rüzgara teslim olmuşken, o kaderimiz...