Bölüm 1: Kibir mi yoksa gurur mu?

20 3 33
                                    

Merhaba arkadaşlar 😊😊 Giriş bölümü okuduysanız hadi şimdi ilk bölüm zamanı. Ben çok heyecanlıyım, umarım sizde beğenirsiniz, keyifli okumalar... Bölüm sonunda görüşmek dileğiyle 🤍

Multimedya: Hakan Ki bencil

★★★Bölüm 1: Kibir mi yoksa gurur mu? ★★★

Hastane odasında yalnız olmak çok sıkıcıydı. Hiç kimsenin bana acımasına katlanamazdım, bu yüzden hepsini kovup yalnız kalmak istediğimi söylemiştim. Fakat yalnız kalmak istemiyordum, biriyle sohbet etmek, içimi kemiren tüm düşünceleri onunla paylaşmak istiyordum. Ama gururum buna izin vermiyordu. Beni zayıf olarak görsünler istemiyordum. Onların hafızasında hep güçlü biri olarak kalmak istiyordum. Bu yüzden susuyordum işte... Bu yüzdendi çok konuşan bir kızın ağzını bıçak açmaması... Ama kimse görmüyordu. Kimse anlamıyordu. Anlasınlar istiyordum. Sustuklarımı duysunlar. Ama gerçek hayatta hiç kimse susulanları, söylenmeyen cümleleri duymazdı. Burası dünyaydı, masallar ülkesi değil...

Bu kaza bana çok şey öğretmişti. İlk öğrendiğim şeyse hiçbir gerçek arkadaşımın olmamasıydı. Evet bir sürü arkadaşım vardı, fakat gerçek dost dediğim, en kötü zamanlarda bile beni yalnız bırakmayacak biri yoktu. Kaza günü bir sürü insan gelmişti. Ben onları kovduktan sonraysa kimse gelmedi. Eğer gerçek bir arkadaşım olsaydı, kovsam bile gitmeyeceğini bilirdim. Onları kovdum ve onların da işine geldi. Gittiler... Bense bu hastane odasında yapayalnız kaldım... Ne kadar da dramatik ve acıklı... Yapayalnız kalmak nedir bilmeyen, etrafında bir sürü insan olan benim için herşey kabus gibiydi. Sanki uyansam geçecek ancak uyanmak imkansız. Sanki labirentin içinde kaybolmuşsun da çıkışı aramak için biçare dolaşıyorsun, fakat unuttuğun bir şey var. Çıkış yok! Sen bu labirentin içine mahkumsun. Ben bu kabusa mecburdum. Ölene kadar devam edecek olan...

Bir haftadır ağlamayı bırakmıştım. Gözyaşlarım kurudu, derler ya bana da öyle olmuştu. Artık dökecek gözyaşım kalmamıştı. Bir tek yalnızlık kalmıştı. Ona da alışırsan hiçbir şey beni yıkamazdı. Güçlü kadınlar böyle yapmalıydı. Çünkü... Çünkü başka çareleri yoktu... Aynı benim gibi...

Saata baktım. Akşama daha çok vardı. Telefonla oynamaktan sıkılmıştım. Başka ne yapabilirim, onu da bilmiyordum.

Kendime oyalanacak bir şeyler bulmalıyım, ama ne ? Ne severdim ben? Hobilerim nelerdi? Tüm günü ne yapardım ki ben?

Bunu düşününce bir anlık ürperdiğimi hissettim. Ben hiçbir şey sevmezdim. Gezer dolaşır, tüm günümü kızlarla sohbet ederek geçirirdim. Hava atmak için spora gider bir az yaptıktan sonra sıkılır, yine aynı rutinle dolaşmaya devam ederdim. Bakü'nün tüm kafe ve restoranlarını tanıyordum. Bir günde üç tanesine falan girip çıktığım olmuştu.

Başka? Başka ?

Başka yok. Ben hiçbir şeyi doğru dürüst yapamam ki. Annem beni resim kursuna yazdırmıştı, iki gün sonra sıkılıp bıraktım. Müzik desen hiç denemedim.  Hiçbir müzik enstrümanı çalamıyorum.

Başka? Başka?

Gerçek şu ki, ben hiçbir şey beceremeyen bir kızım... İçimdeki ses durmadan bu kelimeleri tekrar edip duruyordu ve haklıydı. Ona kızamıyordum. Çünkü aksini iddia edemezdim.

Sadece baba parası yiyen şımarık bir zengin kızıydım ben. Arada yardımlar yaparak vicdanımı temizlemek dışında hiçbir şeyde iyi değilim. Üniversite diploması bile evde duruyor, sözde işletme okudum ancak hiçbir şey bilmiyorum. Babam para basıp diplomamı satın aldı. Sınavlarda bile boş kağıt verip çıkardım. Babam yurtdışında mastır yapmamı istediğinde evlenmek istediğimi, okumak istemediğimi söyledim. Babam önce itiraz etse de düzgün bir adamla evleneceğimi duyduğunda izin verdi. Zaur bana bir ömür bakacak kadar para kazanıyordu. Benim çalışmama gerek olmadığını, benim yorulmamı istemediğini söylüyordu. Bu tam olarak benim hayal ettiğim hayattı. Ben oldukça üşengeç bir kızdım, çalışmayı oldum olası hiç sevmezdim. Saat 11'den önce asla uyanmazdım. Günümün 4 saati yardım derneğinde geçiyordu, benim için bu dört saat çalışmak bile çok fazlaydı. Tabi bu haftada sadece üç gündü. Zaten insan haftada üç günden fazla çalışmamalıydı. Kendine vakit ayırmalı, bol bol gezip dolaşmalıydı. Benim hayat felsefem buydu.

Onu affetmek mümkün mü?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin