Merhabalar herkese. Yeni bölüm geldi 🤗 keyifli okumalar ☺️☺️
Multimedya: Gripin Belki çok da şey yapmamak lazım
★★★Bölüm 16: Bedelini ödemen lazım ★★★
Dalıp gitmiştim öyle. Unuttum sandığım ne varsa, teker teker önüme dizilmiş beni boğuyordu. Sanki çok güzel bir masaldan uyanmıştım. Uyuyan prenses gözlerini açmıştı, fakat onu öpen bir prens değildi, prensesi korumaya and içmiş bir şövalyeydi. Bu masalda ters giden birşeyler vardı, doğru olmayan, yalnış bir şeyler...
Günay "Yusuftan çok güzel baba olur." Diye fısıldadı kulağıma. Buruk bir gülümseme yerleşti yüzüme. Böyle bir şey olmayacak diyemedim, diyemezdim de zaten. Nilay yemek bitene kadar inmedi Yusuf'un kucağından. Yusuf hiç şikayet etmeden yemeğini yedirdi küçük prensese. Onlara bakarken içime oturan hüznü bastırıp gülümsemeye çalıştım. Ve bunu yaparken Yusuf'a bakmadım, içimi okuyan o gözlere bakmaya korkuyordum, bakarsam içimdeki hüznü anlardı. Anlasın istemiyordum. İlk defa duyulmak istemiyordum. Anlamasın, o da benim gibi mutsuz olmasın istiyordum. Uzun zamandır ilk defa bu kadar gülerken yüzü solmasın. Garipti, normalde hep canını acıtmaktan zevk aldığım bu adamın şimdi parmağına diken batsa oturup ağlayacak kadar çok seviyordum onu.
Hayat büyülü bir oyundu. Sen tüm büyüleri bildiğini zannedersin ama hayatın senden sakladığı gizli büyüleri hep vardır. Yusuf benim hayatıma saklanmış olan gizli bir büyüydü ve ben her geçen gün onun büyüsüne kapılmıştım. Şimdi o büyü kalbimi ele geçirmişti, artık kaçış şansım yoktu. Ancak teslim olmakta bildiğim bir şey değildi. Ama şunu da çok iyi biliyordum sınavda hep bilmediğimiz yerden gelen bir soru mutlaka vardı. Cevabı bazen sallar, bazende boş bıraktırdık. Sadece tek kişi olan bir sınavda kopya çekmek mümkün olmadığı için bu şıkkı konuşmaya bile gerek yoktu. Sadece kendimizle olan sınav bir gün bitecek, kilitli olan tüm kapılar açılacaktı. Her kapıda farklı bir dünya vardı ve her dünya bizden bir şeyler taşıyordu. İşte o şeyler bizi biz eden, kendimizi bulmamızı sağlayan yapbozun parçalarıydı. Biz tamamlanmak için o parçaların hepsini bulmak zorundaydık, eğer bulamazsak sonda tamamlanmadan kaybolup giderdik. Kimse böyle olsun istemez, hiç kimse kaybolmak istemez, çünkü dünyada kaybolmaktan daha acı bir şey yoktur.
Yemekler bittiğinde çocuklar odalarına çekildi. Günay ve ben onların yatak odasına geçip sohbet ederken erkekler salonda çay içiyordu.
Günay bana Şahin ile tanışma hikayesini anlatıyordu. Bizimkinin aksine çok romantik bir hikayeydi onların ki. Günay Şahin'i uniformayla gördüğü ilk anda vurulmuştu. Şahin de öyle. Fakat Şahin çok çekingen bir çocuk olduğu için yanına gelip konuşamamıştı. Günay çok beklemiş, ancak Şahinden ses çıkmayınca karşısına geçip ondan hoşlandığını söylemiş, sonra da numarasını istemişti.
Günay şöyle demişti "Her gün seni görmek için başımı belaya sokmaktan yoruldum. Eğer sende benden hoşlanıyorsan, numaranı ver konuşalım, ya da hayır de, çekip gideyim bir daha da karşına çıkmayayım." Buna çok gülmüştüm, aynı zamanda da göğsüm kabarmıştı. Böyle cesur, ne istediği bilen kızlar görmek beni mutlu etmişti. Ben asla onun kadar cesur olamazdım. Hep ilk adımın karşı taraftan gelmesini beklerdim. Naz yapmak bana öğretilmiş bir şeydi. Annem kızlar asla ilk adımı atmamalı demişti bana. İlk adımı sen atarsan erkeklerin gözünde kolay lokma olursun, ama ağırdan alırsan, onu peşinden koşturursan o zaman elde edilmez olursun, değerin artar. Onun sözleri benim için bir nasihattan daha emr gibiydi. Abilerim hep babamdan korkup anneme sığınırken, ben annemden korkup babama sığınırdım. Ona beni korumasını isterdim. Babam annemin karşısına geçip beni korurdu. O benim kahramanımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu affetmek mümkün mü?
RomantikKimine göre kolay, kimine göreyse zordur affetmek. Bazense imkansızdır. En çokta katilini affetmek zordur. Hayallerinin, umutlarının, geleceğinin katilini... Ben bahtsız bir prenses olarak, savrulan yaprak misali rüzgara teslim olmuşken, o kaderimiz...