Bölüm 25: Şövalye prensese aşık oldu

7 1 0
                                    

Selamlar herkese. Yeni bölüm geldi, keyifli okumalar dilerim🤗🤗

Multimedya:

★★★Bölüm 25: Şövalye prensese aşık oldu★★★

Yüz yıllık ömrü de olsa insanın yine de annesini yanında ister. Kimse annesiz, babasız, bir ailesiz yaşayamaz. İyi ya da kötü farketmez, insanın bir ailesi olmalıdır. Onu arayan, soran, onu koşulsuz şartsız seven birileri... Yusuf'un tam da böyle birilerine ihtiyacı vardı. Elbette ben onun hep yanındaydım, fakat ben bir anne olamazdım. Onun anne şefkatine, merhametli kollara ve anne yüreği gibi büyük bir kalbe ihtiyacı vardı. Duyduğu anne özlemini silecek, yaralarının üstüne çiçekler ekecek kadar güzel seven birine ihtiyacı vardı. Onun annesine ihtiyacı vardı, yıllardır onu arayan, kalbi evlat hasretiyle yanıp tutuşan o kadın ve yıllarca anne özlemi çekmiş bu yaralı çocuğun bir birine ihtiyacı vardı...

Yusuf haberi duyduğu an artık beklemeyi bıraktı. Yüreğinin götürdüğü yere, annesinin yanına koştu.

Her daim onun yanında olacağıma söz vermiştim. Ama artık tutamayacağım sözler vermeyeceğim. Ömrüm yettiği kadar yanında olacağım... Bunu aklımın bir köşesine not etmiştim.

Doktor hafızanın hepsi olmasa da bir kısmının geri geldiğini söyledi. En önemlisi Yusuf'u, Gönül hanımı hatırlıyordu. Kriz geçirmesinin sebebi babamın ona herşeyi anlatması olmuştu, bu yüzden babam çok üzgündü. Ona destek olmak için elimi omzuna koydum.

"Baba, sen en doğrusunu yaptın. Zaten bunları bir gün hatırlayacaktı, sen süreci hızlandırdın o kadar. "

Başını salladı, ama söylediklerimin onu etkilemediğini biliyordum. Hâlâ içinde bir yerlerde kendini suçluyordu. Onu anneme bırakıp kocamın yanına gittim. Halamın odasına girmek istiyordu, fakat buna bir türlü cesaret edemiyordu.

"Sen içerdeyken ben de tam burada kapının önünde olacağım." Dedim elini tutarak. Başını yerden kaldırıp bana baktı. Hiçbir şey söylemese bile gözleri bana minnettar gibi bakıyordu. Onun yanında olduğum için bana minnettardı. Ama ben minnettar olsun istemiyordum.

Yusuf annesinin yanına girerken ben dışarı da tam da kapının önünde bekledim. Onlar konuşurken ben de küçük aralık kalan kısımdan onları izliyordum. Yusuf oldukça çekingen görünüyordu, halamsa ağlıyordu. İkisi de tek kelime etmiyordu. Bazen birşeyleri anlatmak için kelimeler gerekmez, gözler birine çok şey anlatır. Dil susar, fakat kalp durmadan konuşur. Onlar yıllarca hasret çekmiş bu hikâyedeki en masum kişilerdi. Belki de halamın yaptığı bir hataydı, belki de babamın yaptığı çok büyük bir hataydı ancak Yusuf hata değildi. Yusuf bu dünyaya gelmeyi hakk eden bir nefesti.

Sadece bir birilerine sarılmalarını ve hasret gidermelerini istiyordum. İkisi de ilk adımı atmaya korkuyor gibiydiler. Hani derler ya elimi uzatsam ulaşacak kadar yakın bir kadarda uzak diye, işte tamda o lafın söylendiği yerdeydiler. Nihayet bu çekingenliğe son noktayı halam koydu. Aralarındaki o küçücük mesafeyi aşıp oğlunu bağrına bastı.

Yüzü bana dönük olduğu için bir anlık göz göze geldik. Gözlerinde tanımlayamadığım bir şeyler vardı. Bir az sevinç, bir az korku ve keder karışımı bir şeyler. Belki de doğru cevap endişeydi. Onlar adına mutluydum. Onları daha fazla rahatsız etmeden çekip sandalyelerin birine oturdum.

Yusuf dışarı çıktığında gözleri kıpkırmızıydı.

"Annemi evimize götürelim mi?" Dedi.

Onu affetmek mümkün mü?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin