Merhabalar herkese. Yeni bölüm geldi 🤗 keyifli okumalar ☺️☺️
Multimedya: Yalınla Yeniden diyoruz 😂 Alışveriş şarkımız olsun, tam da bizimkilere göre.
★★★Bölüm 13: Kalp atışları ★★★
Evimizin bahçesinde çayımı yudumlayarak Yusuf'un kitabını okuyordum. Yasemin kokusu burnumu dolduruyor, hafif esen rüzgar saçlarımı okşuyordu. Kitabın bir sayfasını daha çevirdim. Savaş kendini Derine affettirmek için kırılan bardağı yapıştırmıştı, hatta kırık yerlerine boncuklar, taşlar dizmişti. Kitabı kapatıp düşünmeye başladım. Yusuf bu hikayeyi daha beni tanımadan yazmışdı, fakat hikaye o kadar benim için yazılmış gibiydi ki, buna inanamıyordum. Bazen affetmek gerek, geçmişteki acıları geleceğe taşımamak için.
Peki ben? Ben Yusuf'u bağışladım mı?
Cevap koca bir hayırdı.
Ama yine de geçmişe göre daha sakin, daha ılımlı tepkiler veriyorum. Kendime değişmiş diyemem, sadece eski benliğimi azda olsa geri getirmiştim. Artık küçük bir kız çocuğu davranmayı bırakmış, olgun bir kadın olarak hayata bakış açımı değiştirmiştim.
Yusuf'u sevmiyordum, fakat artık onu benim kocam olduğunu kabullenmiş, ona göre davranmaya başlamıştım. Gözlerim artık Zaur'u aramıyordu. Onun olmadığını, artık aramızda bir şeyler olmayacağını da kabullenmiştim. Kalbim artık onun için atmayı bırakmıştı. Banuyla evlenip evlenmemesi bile umrumda değildi. Belki de çoktan evlenmiş, birlikte tuttuğumuz o eve taşınmıştı. Bunu düşününce kalbimde bir sızı bile oluşmuyordu.
Evim dediğim yer, tam da burası, yani olduğum yerdi. Burası bizim evimizdi. Bizim... Artık biz diye bir şeyler vardı. Bunu da kabul etmiştim, kaderime boyun eğip, kötünün içinde iyiyi aramaya çalışıyordum. Kendi kendime hep şunu tekrar ediyordum "belki de mutluluk pencerededir, kapanan kapıya çok fazla takılı kalma. Evet. Şimdi tam da öyle yapıyordum. Aynı Savaş'ın yaptığı gibi parçalarımı birleştirip kesiklerin üzerini mutlulukla örteceğim. Bu mutluluk o kadar etkileyici olacak ki, kesiklerin acısını bile hissetmeyeceğim. Ve o kesikler yavaş yavaş iyileşecek, farkında olmadan kapanıp gidecek. Görmeyecek, duymayacak, hissetmeyeceğim, çünkü mutluluk gibi güçlü bir ağrı kesici kabul edip öyle devam edeceğim hayatıma. Tekrar kitabı elime alıp başa çevirdim. Orada takılı kaldığım cümleyi tekrar okudum.
Şöyle diyordu "hayat nefes aldığın anlar değil, nefesini kesen anlardır. "
Nefesimi kesen anlarım... Nefesimi kesen o anlar... Bu kelimeler aklımı karıştırmıştı. Böyle bir anım var mıydı? Diye düşünmeden edemedim bir süre.
Dün... Neyse düşünmek istemiyorum, şimdi değil. Kitabı okumaya devam ettim. Derin'in sözleri aklımı kurcalayıp duruyordu. İkinci şans vermiyorum, ilkini düzeltmeye çalış diyordu. Evet, aynı Yusuf'un yaptığı gibi... O hiçbir zaman benden ikinci şans istememiş, hep bir şeyleri düzeltmeye çalışmıştı. Aslında kitaplarda kendimizden bir şeyler bulmamızın sebebi aslında onu yazanın kitaba kendinden bir şeyler katmasıdır. Evet... kesinlikle doğru cümle buydu. Yusuf kitabına kendinden bir şeyler katmıştı ve bu kitabı okudukça sanki onun ruhunu tanıyordum, kişiliğini değil ruhunu... Evet, yine doğru kelimeyi bulmuştum, ruhu... Onun ruhunun inceliğine şimdi tanık oluyordum. Hızlıca sayfaları çevirdim. Bugün kitabı bitirmeden rahat etmeyecektim.
Yusuf'un "Hadi yemek vakti." Diye seslenmesi beni sanki hayal dünyamdan çekip aldı. Derin ve Savaş'ın aşkına kendimi o kadar kaptırmıştım ki, bir anlık dünyadan kopmuştum. Kitap ayracını güzelce araya sıkıştırıp kitabı kapattım. Bir yanım hâlâ devam etmek istiyor, sonra ne olacak diye merak ediyordu. Acaba Derin Savaş'ı affedecek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu affetmek mümkün mü?
Roman d'amourKimine göre kolay, kimine göreyse zordur affetmek. Bazense imkansızdır. En çokta katilini affetmek zordur. Hayallerinin, umutlarının, geleceğinin katilini... Ben bahtsız bir prenses olarak, savrulan yaprak misali rüzgara teslim olmuşken, o kaderimiz...