Bölüm 12: En güzel özür

12 2 20
                                    

Merhabalar herkese. Yeni bölüm geldi 🤗 keyifli okumalar ☺️☺️

Multimedya: Elçin Şirinov və Nicat Eşqin "itirdim"

★★★Bölüm 12: En güzel özür ★★★

Benimle konuşması, tekrar o eski Yusuf'a dönmesi için neler vermezdim. Ona böyle somurtkan haller hiç yakışmıyordu. Yaptıklarında sonuna kadar haklıydı, hatta ben olsam daha fazlasını yapardım. Beni affetmesi için ne yapabilirim, bilmiyorum. Üç gündür durmadan düşünüyor, türlü türlü bahaneler yaratarak onunla konuşmaya çalışıyordum. Ben yemek yerken o bahçe de oluyordu. Ben bahçeye çıktığım da yemek yapmam gerek diyerek kaçıyor, ya da salona geçip televizyona bakıyormuş gibi yapıyordu, ama gözleri televizyona baksa da, aklı başka yerdeydi. Artık kaç gündür sevimli dizimiz olan Kan Çiçeklerini bile izlemiyorduk. Ben izlemek istediğimde odasına kaçıyor, yorgun olduğunu söylüyordu. Nedense hep dizi başladığında yorgun oluyordu, ya da ben bahçeye çıktığımda yemek yapması gerekiyordu. Aslında bunların sebebi gayet açıktı, benimle konuşmak, bir arada olmak istemiyordu. Mecbur olmasa aynı evin içinde bile kalmazdı.

Ona kendimi affettirmek için kendi ellerimle çerçeve yapmak istiyordum. Belki kendi ellerimle yaparsam kırdığım çerçevenin bir anlamı olurdu. Bugün markete gideceğini söylemişti, o evde yokken çerçeveyi yapmaya başlardım, zaten el işlerinde çocukluğumdan beri çok iyiydim.

"Aynur ben çıkıyorum, bir saate dönerim." Diye bağırdı çıkmadan önce. Zaten nereye gitse bana haber verirdi, meraklanmamı istemezdi.

"Tamam, gelirken bana her zaman aldığın o çikolatalardan al." Dedim.

"Alırım."

Onun çıktığından emin olduktan sonra malzemeleri alıp odama götürdüm, fotoğrafı Yusuf'un odasından alıp kendi odama getirdim. Bu fotoğrafa uygun güzel bir çerçeve yapmak için işe koyuldum. Çerçeve tahtan değil kartondan olacaktı. Dün gerekli tüm malzemeleri abimden istemiştim. Sağolsun akşam işten çıkar çıkmaz getirmişti. Yusuf ne getirdiğini sormadı, sormayacağını biliyordum. Güzelce çerçeveyi yapıştırdıktan sonra onu kızılı renge boyadım. Diğer çerçeve siyahtı, bence siyah kasvetli bir renkti, kızılı tonları daha güzel, daha iç açıcıydı. Sprey boya olduğu için hemen kuruyacaktı.

Yusuf çoktan gelmişti, fotoğrafı içine yerleştirip çerçeveyi elbisemin altına sakladım. Akşam yemeğinden sonra vermeyi planlıyordum. Özür dilemek benim gibi kibirli bir kız için çok zordu. Yusuftan özür dilemek ise ekstra ekstra zordu.

Mutfağa geçtim, Yusuf aldığı şeyleri buz dolabına yerleştiriyordu.

"Çikolatamı aldın mı?" Diye sordum.

Poşetten çıkarttığı çikolatalardan birini bana uzattı. Bu Alpengo markasının beyaz çikolatasıydı. Beyaz çikolataya bayılıyordum.

"Teşekkür ederim." Dedim. Başını kaldırıp şaşkın şaşkın baktı. Sonra tekrar işine geri döndü. Teşekkür etmemi garipsemişti anlaşılan. Gülümsedim. Çikolatayı açıp bir parça kopardım.

Kopardığım çikolatayı ağzıma attım. "Yemek birazdan hazır olur. Karını çikolata ile doldurma." Dedi. Aynı annem gibi söylemişti.

"Tamam anne." Dedim gülerek. Dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı, çabukta soldu. Buz dolabının kapısını kapatıp yemek yapmak için patates aldı. Rahat rahat gülsün diye mutfaktan çıktım. Ben oradayım diye gülüşünü bastırsın istemiyordum.

Salona geçip televizyonu açtım.

"Yusuf bak dizimiz başlamış." Dedim. Gelmeyeceğini, türlü türlü bahaneler üreteceğini biliyordum. Ama yine de söylemek istemiştim.

Onu affetmek mümkün mü?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin