Jungkook'dan
Sabah uyandığımda kalkamayacağımı bilerek tavanla bakıştım bir süre.
Telefonumu komidinin üzerinden alıp ezbere bildiğim numarayı tuşlayıp aradığımda karşı odadan uykulu sesle bir küfür savrulmuş daha sonra ise aramam yanıtlanmıştı.
"Bebeğim günayd-"
"Kim Taehyung. Beni aşağıya indirmeniz için 10 saniyeniz var. 1...2..."
Telefonun ucundaki hat kesilince yine karşı odadan bir patırtı gelmiş, daha sonra ise hızla kapı açılmıştı. Taehyung bana çözemediğim bir ifade ile bakıyordu.
"Ne?"
"Öpüşmemiz gerek"
"Hayır gerek değil? Kucakla beni şimdi."
Yorganımı açtığında kalçamda hissettiğim ellerle gülümsemiş ve kollarımı buruşturduğum yüzümle boynuna yerleştirmiştim.
"Acıyor mu güzelim?"
Sorduğu soru ile elleri -daha doğrusu parmakları - şortumun üzerinden tam da deliğimin üzerinden baskı uygulamıştı.
"H-hm.."
"Krem sürelim mi miniğim?"
"Sürelim. Ama ilk bir kahvaltı etmemiz gerek..."
"Edelim bakalım"
Boynuma konan sıcak dudaklar ile karnımdaki kelebekler, karnımın guruldaması ile uçmayı kesmişti.
"Anlaşıldı, bugün kahvaltı benden.."
Kahvaltımız bittiğinde şu demirlerle yapılan boşluklu aptal, sert sandalyeden bir an evvel kurtulmak istediğime karar vermiştim çünkü demirler popoma batıyordu...
Ağzındakini yutan Taehyung sandalyesine yaslanmış ve benim kıpırdanmam, daha sonrasında hemen inlemem ile bana bakmıştı.
"Bebeğ-"
"Teyung.. acıdı! K-koltuklara oturmak istiyorum!"
"Güzelim benim."
Beni kucağına tekrar aldığında tekrar boynumdan öpmüştü.
Salona geldiğimizde koltuğa oturtulmayı beklerken yüzüstü bırakılmıştım.
"Bebeğim sen böyle uzan. Hatta lütfen şortunu da indir. Ben kremini alıp geliyorum güzelim."
"Tamam Teyung."
Saçlarımı okşayıp öptüğünde gitmişti. Ben de o sırada şortumu indirmeye çalıştım ama kalçamı kaldırmamla ardı sıra sızıların bir ok gibi saplanması kaçınılmazdı, bilmiyordum.
"Bebeğim. Geldim."
"Teyung.. indiremedim çok sızlıyor"
"Dur bebeğim sen sakin ol. Kıpırdama."
Sıcak parmakları soğuk belimin iki yanından şortuma girdiğinde adeta ısınmıştım. Usulca şortum, kalçamın altına indiğinde daha utanmaya fırsat bulamadan elleri iki kalçamı da resmen kavramıştı.
"T-teyun-"
"J-jungkook... s-sen çok g-güzelsin.."
"T-tey-"
Kalçamda hissettiğim dudaklardan sonra burnu ve dudakları etimden ayrıldığında kalbimi durdurmak için deneyeceğim her yol, faydasızdı...
Tanrı şahidim olsun ki, belimden yukarı doğru çıkan dudakları yeni hissediyordum..
Taehyung'dan
Beyaz ve dolgun minik kalçası ellerim altındaydı... o kalça zaten bana aitti ama normal bir zamanda böyle bir güzelliğin gözlerimi kamaştırması tabii ki kaçınılmazdı.
Beli, ellerimin dinlenmeyi en çok sevdiği yerdi.. ince, kavisli ve sütten daha beyaz olan beli...
16'sı bitmek üzere olan bu çocuk 17 yaşında olsa da sırtı, bu kadar biçimliyken bakmamak imkansızdı. Boynundan belini geçerek kalçasına kadar uzanan sırtının ortasındaki o boşluk, her omuzları geriye gittiğinde daha da içeri göçüyordu ve ben, bu beyaz ten karşısında öpmeden duramadım...
Dudaklarım benden bağımsız beyaz kalça yanaklarına yaklaştığında pes edip dudaklarımı bastırdım.
Uyuşmuş gibi hissediyordum... sol elimde tuttuğum krem zerre umrumda değildi...
Dudaklarım birbirinden ayrıldığında sağ belinin kenarını hafifçe dişlerim arasında ezdim. İşe dilim de karışmak istedi, karşı çıkmadım.
Jungkook saniye saniye ellerim arasından kayıp giderken daha da sıkı tuttum onu. Işin sonunda parmaklarımın teninde iz bırakacak olduğune bilsem de uçurumun kenarıydamış gibi sıkı sıkıya sardım onu...
Kürek kemiklerinin olduğu yere geldiğimde, vazgeçip sırtının tam da ortasındaki o taptığım boşluğa bastırdım dudaklarımı. Burnum, beni cennete kadar uçuran kokusu ile dolduğunda daha da mayıştım... göz kapaklarım kendiliğinden kapandığında omuzlarındaydım.
Omuzlarına bastırdığım dudaklarım, hızımı alamamandan dolayı şekillerini beyaz tene bırakmışlardı...
Ilerlediğim yol boyunca ardımda ıslaklıklarımı bırakıyordum...
En sevdiğim yere geldiğimde biraz soluklandım. Boynundan yayılan o kokusu, bir tek boynunda bu kadar yoğundu. Sanki tüm kokusu boynundan salgılanıyordu bedenine...
Beyaz boynu bana "durma!" Diye bağırıyordu sanki... "Durma! Morluklarla kaplansın beyaz teni..." Duramadım... Daha dün dudaklarım arasında olan teni tekrar dudaklarım arasında sıkıştı kaldı. Sanki kendisi dudaklarım arasına giriyormuş gibiydi , vazgeçemedim.
Zaten benim olan bedenini, bir kez daha keşfettim.. Bedenlerimiz olmasa da ruhlarımız bir kere daha karıştı ve ben, o an Jungkook'un üzerine eridim... Yorgun düşen bedenimin, Jungkook'un bedeninin üzerinde dinlenmesine izin verdim...
Çıplak göğsü göğsüme değerken pürüzsüz kollarını sırtımda birleştirdi.
Ve ben, bir kere daha erimeden önce burnumu boynuna dayayıp derince çektim kokusunu içime. Dudaklarımı bir kere daha değdirdim tenine, teninin alev olup beni bir kere daha yakacağını bile bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
이복 형제 |+18|
Fanfiction"Yıldızlara dokunalım mı Teyung?" "Dokunalım Jungkook.." Jungkook yalnız bir çocuktur. Taehyung ise, kendi dertleri arasında aile evinde üniversite sınavına hazırlanmaya çalışan bir gençtir. Jungkook sonunda Kim ailesi tarafından evlat edilinir ve...