İyi OkumalarLalisa
Choo'yla konuştuktan sonra Jennifer'dan hiçbir ses gelmediğini fark ettiğim için Jane'in odasına sessizce girmiştim.
Aynı zamanda da Choo'nun dediklerini düşünüyordum, ölmeden önceki planıyla ilgili.
Ne planlıyordu bu?
Jane'in odasına girmemle birlikte sallanan koltukta kucağındaki küçük bebekle uyuyakalmış Jennifer'ı görmüştüm.
Bu görüntü gülümsememi sağlamış ve onların yanına adımlayıp koltuğun kenarına oturmuştum.
Jane'i göğsüne bastırmış onu her şeyden korumak isteyen bir anne gibi gözüküyordu, kendi gözleri de huzurla kapanmış boynu ve köprücük kemikleri boydan boya gözüküyordu.
Elimi saçlarına atıp önüne gelen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırmış ve mükemmel yüzüne bakmaya devam etmiştim.
Nefesimi genişçe dışarıya verip gözüken dövmelerini incelemeye başlamıştım, boynunda ve köprücük kemiklerinde kırmızılıklarla birlikte gözüken siyahlıklar şu an bebek gibi uyumasına kanmamamı söylüyordu.
Boynunda kırmızılıklarla birlikte daha önce o kadar dikkat etmediğim kabarık bir morluk gördüğümde kafamı boynuna yakınlaştırmıştım.
Eskiden haç şeklinde bir dövme olduğunu düşünürken biraz daha yaklaştığımda bunun sıcak bir demir parçasıyla yapılmış bir sembol olduğunu fark etmiştim.
Parmağımla bu kabartmaya dokunacakken bir anda boş olan eliyle bileğimi kapmış, ayılmıştı.
Ve bana kesinlikle çok sinirli bakıyordu.
Ruby Jane
"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum sinirle ve elini savurdum.
Ne hakla bedenime benden izinsiz dokunabilirdi, özellikle hassas yarama.
Onun bilmesini istemediğim yarama.
"O ne Jennifer?" diye sordu merakla, şu merakı beni bitirecekti.
Ona hiçbir şey demeden ki ben bile şaşırmıştım Jane'i alıp beşiğine yatırdım ve odadan çıkmaya çalıştım.
Ama beni daha da sinirlendirecek bir şey yapmış ve kolumu tutarak çıkmamamı sağlamıştı.
"Bırak." dedim çenemi sıkıp gözlerinin içine bakarak.
"Bana bir şeyler anlat artık Jennifer, senin hakkında küçük bir şey de olsa öğrenmek istiyorum." dediğinde derince nefesimi dışarıya vermiştim.
"Ben anlatmak istemiyorum ama." dedim, şu an oldukça sakin davranıyordum fakat birkaç saniye sonra öyle olmayacaktım.
"O zaman hiçbir yere gitmiyorsun." dedi ve kapının önüne geçip kapıyı kitledi.
"Eğer o kapıyı açmazsan seni de o kapıyı da kırarım Lalisa ve hiç istemeyeceğin sözler duyarsın ağzımdan." dedim.
Ya da yanında kriz geçiririm ve yanımda ilaçlarım olmadığından ikizimin öldüğü hastalıktan ben de geberip giderim.
"Ne söylemek istiyorsan söyle Jennifer, yeterince kırdın döktün zaten. Seni görmek istiyorum, bu kadar korktuğun şeyi görmek istiyorum." dediğinde işaret parmağımı ona doğru sallayarak onu duvara yapıştırmıştım.
"Bir sikten korktuğum yok." diye bağırdım yüzüne doğru.
Jane'den birkaç ses çıktığında onu kolundan yakalamış ve balkona doğru çekiştirmiştim, kapıyı da kapatıp ne istediğini sorar gibi bakarken o hâlâ şaşkındı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hurt you
Fanfiction"Kimi öldürdün?" diye sordu sanki normal bir şeymiş gibi. "Sevgilimi." dedim yutkunarak. "Ne istediğini iyi bilir misin Pranpriya?" diye sordu ellerini motorun iki yanına koyup üzerime eğilerek, beni kesinlikle bu kısa süre zarfında deli edivermişt...