Makkov, Ashley'in bürosundan çıktı. Kapıyı çekip arkasına döndüğü zaman, yandaki koridorlardan birinden Uh'ie'nin geldiğini gördü. Uh'ie, henüz kaptanın karşıdan geldiğini görmemişti.
Uh'ie sırtında siyah bir kıyafet, boynunda da havlusu vardı ve muhtemelen Buck'ın ısrarları ile gittiği eskrim salonundan geliyordu. Kolunun altında, ucunda koruyucu başlık bulunan bir talim meçi yani kılıcı vardı.
Hayatından memnun görünüyordu ve emirsiz olarak görev yerinden ayrılmış olduğunu umursamaz bir hali vardı.
Uh'ie koltuğunun altındaki meçi kaldırdı ve ucu tavana gelecek şekilde tuttu. Sonra avucunun içinde kaydırdı. Ucu gözlerinin hizasına gelince tekrar tuttu.
Bir dakika kadar inceledi ve yapmaması gereken şeyi yapıp sivri uçtaki koruyucu başlığı çıkardı.
"Uh'ie!" Kaptan kendini ne olur olmaz emniyete almak için biraz geriye doğru sıçradı ve gard pozisyonu aldı.
Uh'ie ise rahat bir tavırla kılıcı ikisi arasına alarak eğlenir bir tavırla küçük daireler çizmeye başladı. Neşeyle, "Aha!" dedi. "Şovalye Buck'ın mı yoksa benim adamlarımdan mı? Kendini tanıt."
Makkov, durumu anlamaz şekilde kollarını iki yana açtı. "Ha? Bu ne demek şimdi be? Senin şu anda görevinin başında olman gerekirdi."
Uh'ie Buck'tan öğrendiği, eskrim adımlarıyla bir adım ilerledi. "Sözlerinle beni oyalamak, ha? Kılıcını çek!"
Makkov sert bir sesle, "Bu kadar oyun yeter artık," dedi. "Hemen revire git."
"Ve seni hainliklerinle bırakayım, öyle mi? Hayır, daha iyi bir fikrim var..." Uh'ie, birden hamle yaptı.
Makkov, geriye sıçradı ve fazer tabancasını çekti, parmağının ucuyla silahı bayıltıcı moda ayarladı. Fakat o bir kaç saniyelik boşluktan Uh'ie daha hızlı faydalandı.
Birden, güverteler arasındaki dar geçitlere giden merdiven deliğine atıldı ve gözden kayboldu. Şimdi boş bulunan delikten sesinin yankısı duyuluyordu. "Hem hain hem korkakk!"
Kaptan Makkov, hiç vakit kaybetmeden kontrol köprüsüne gitti. Kontrol odasına girerken, Yüzbaşı Rusto'nun, yönetim koltuğundan kalkıp yerini Travis'e bıraktığını ve kendinin çıkışa doğru yürüdüğünü gördü. Uh'ie'nin koltuğunda da başka biri vardı.
Makkov, "Wini nerede?" diye sordu.
Travis, oturmakta olduğu kaptan koltuğundan kalkarken, "Dışarı çıktığını görmedik," dedi. "Hatta görev yerine hiç gelmedi. Sadece dış güverteden sorumlu olan Çavuş, onun odadan çıktığını fark etmiş. Yine de görüntü sistemlerinden Wini'yi arıyorum Kaptan."
Körk, dümende oturan Buck'a, "Rusto çıkıp gitti resmen. Belirtiler nedir?" diye sordu.
"Sinirli hali falan yoktu, Kaptan. Wini'nin ya da Uh'ie'nin nerede olduğunu sorduğum zaman şarkı söylemeye başladı." dedi ardından lafına devam etti. "Sonra, Eurolunalı olmadığına üzüldüğünü söyledi..."
Makkov, ona anlamaz şekilde baktı. Buck, "Oysa Rusto zaten oralı, Kaptan. Euroluna... Daha sonra da odasına çekileceğini söyledi."
Kaptan Makkov kısaca, "Uh'ie ve Wini de aynı durumda olmalı," dedi. "Hatta iletişim uzmanımız ona öğrettiğin numaralarla ikinci güverte, üçüncü koridorda beni kılıçla kovaladı, sonra gövde arasındaki delik boşluğuna dalıp gözden kayboldu."
Buck, bakışlarını kaçırırken, "En azından hızlı öğrenmiş." dedi kendini gülümsemeye zorlarken.
Makkov, bıkkın bir tavırla Travis'e döndü. "Travis, güvenlik personeline ikisini de bulmalarını söyleyin. Onlarla temas eden bütün personelin revire gidip muayene olmalarını da istiyorum."
Travis, kaptanı onayladı. "Psikiatrik bir muayeneden geçirilmeleri doğru olur, Kaptan," dedi.
"Daha ayrıntılı açıkla." Makkov, kollarını göğsünde birleştirdi.
"Gözlemlerim sonucu Kaptan, bu davranışlar, bilinçaltına yerleşmiş bazı duyguların yüzeye çıkmasından doğmuş olabilir. Olie, içine kapanık bir kişiydi, sonunda bilinçaltındaki duyguları yüzeye çıktı ve sonucu hepimiz biliyoruz. Rusto, kendisini Euroluna'dan saymakta güçlük çekiyor, oraya ait olduğundan şüpheli. Uh'ie de öğretilenlerden etkilendiği için orta çağ şovalyesi olma isteği, arzuları arasında."
"Pekâlâ. Sirius'un şimdiki durumu nedir?" diye endişeyle konuştu Makkov.
Travis, "Tahminlerin üstünde bir hızla dağılıyor. Şu anda, yüzde iki bir dağılım tespit ettik. dedi.
"Kayıtlara devam edilsin." Makkov, koltuğuna oturmak üzereyken bir anda Buck'ın sesi yükseldi.
"Kaptan, dümen kontrolümden çıkıyor, manyetik alan izin vermiyor gibi duruyor."
Makkov, kumanda odasına göz attı. Şuan aklı başında olan bir kendisi, bir de Buck ve Travis kalmıştı. Diğerleri ise burada bile değildi.
"Ventral verniyerlerini çalıştırın. Daha sonra yörünge düzeltmesini yaparız." diye emir verdi Makkov.
Buck, aldığı emir üzerine şalteri indirdi, fakat şalter istenen cevabı vermedi. "Verniyerler de çalışmıyor, Kaptan."
Körk, endişeli bir tavırla dahili iletişim hattından makine dairesine seslendi, "Ana makineler, hızı bire çekin!" dedi.
Travis, çok sakin bir sesle, "Bu hız bizi sistemin dışına atacaktır, Kaptan," dedi.
"Başka çaremiz yok, Travis." Makkov, makine dairesinden emrin alındığına dair bir cevap bekliyordu.
Buck, "Makine dairesi... Onlardan da cevap alamıyoruz, Kaptan," dedi, umutsuz bir yüz ifadesiyle dümeni bırakıp arkasını dönerken.
O an kumanda odasında olan iki kişi geminin akıbeti ile ilgili endişelenirken Travis, hala kendini bağladığı kamera sisteminden hem Hayden ve Harper'ın emniyetinden emin olmak için onları izliyor hem de Wini'yi aramaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzay Yolu {Ara Verildi}
Ficção CientíficaBxB Android, genç olana döndü. "Yaklaşık yirmi dakika sonra gezegeniniz imha edilecek," dedi, "Haydi, bir şeyler yemeye gidelim." #11 uzay WattpadScifiTR ♡ WattpadLGBT-TR ♡