*22.BÖLÜM* NOT.

613 54 3
                                    

ILGIN'DAN

Rüyadan uyandığım andan beri şok içerisindeyim. Bu rüylar bana acı veriyor. Fakat bana yardımcı olan tek şey şu gördüğüm rüyalar. Kendimi toparladıktan sonra hızla telefonumu çıkarıp bizimkilere benim odama gelmelerini anlatan bir mesaj yazdım. Umarım gelirlerdi. Çünkü en son feci tartışmıştık. Onları beklerken üstümde ki ter kokan şeylerden kurtulup en sevdiğim eşofmanlarımı giydim. Yaklaşık beş dakika sonra Berkan hariç hepsi odama geldi.
"Ne oldu?" dedi Barlas. Tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Onu özlemiştim, sesini özlemiştim. Onunla vakit geçirmeyi, bana sarılmasını, 'ben yanındayım Ilgın,' demesini özlemiştim. Gözlerim buğulandığında bakışlarımı hızla diğerlerine çevirdim.
"Yine bir rüya gördüm," dediğimde nihayet hepsinin ilgisini çekmiştim çünkü onlarda gördüğüm rüyaların gerçek olduğunu biliyordu.
"Ne ile ilgili?" Enes'in sorusuyla bakışlarımı ona çevirdim.
"Uzay... Uzay bize bir not bıraktı. O notu... O notu İzem'in mezarına gömdü."
Hepsinin gözleri şokla açılırken hızla müdahale ettim.
"Hayır hayır... Tam olarak İzem'in yanına kadar değil. O kadar derin kazmıyordu çünkü. Not daha üstlerde, İzem'in cesetinin yanında değil."
"Hadi o zaman," dedi Barlas. "Gidelim."
"Hayır, Berkan yok. O olmadan gitmeyelim," dediğimde Efsa hemen lafa atladı.
"Berkan hepimize sinirli. Kütüphanede ders çalışıyordu. Asla gelmez, hem onu bekleyerek vakit kaybedemeyiz. Bu iş Berkan'dan daha önemli," dediğinde sessizce kafamı salladım.
"Hadi o zaman..." hepimiz odadan teker teker çıktık. Ben ve Barlas arkadan yürüyorduk. Tam öndekilere yetişmek için hızlanacakken Barlas elini omzuma attı. İnanın bana, o an dedim ki şurada ölsemde gram umurumda olmaz. Bu desteği o kadar özlemiştim ki... Herkesin bana sırt çevirdiği şu dönemde Barlas'ın desteği çölde su bulmak gibiydi. İyi ki dedim o an, iyi ki Barlas benimle. Ağlamamak için kendimle savaş verirken ona daha fazla sokuldum. Kimsenin duyamayacağı, sadece benim duyabileceğim bir sesle fısıldadım.
"Teşekkür ederim..."

***

"Kim kazacak?" diye sordu Enes.
"Tabii ki siz," diyerek yanyana duran Enes ve Barlas'ı gösterdim. İkisi aynı anda yere çömelip elleriyle kazmaya başladılar. Çok derine gömmemişti, rüyada görmüştüm. Tahmin ettiğim gibide oldu. Yaklaşık iki dakika kadar kazdıktan sonra bir kağıt göründü. Enes hızla kağıdı çekip çıkardı.
"Okusana!" diye bağırdı Efsa. Enes kağıdı açıp seslice yutkundu.
"Sır saklı sırrın içinde,
sırrı bulmanız gerek önce.
Güvenmeyin kendinize bile,
deryaları aşmaya gerek yok,
bir hain var içimizde."
Önce birkaç saniye yazılanları kavramaya çalıştım. Güvenmeyin kendinize bile.
"Şaka mı bu?" dedi Barlas bıkkın bir ses tonuyla.
"Böyle şiir yazacağına direkt isim verseydi ya..."
"Saçmalama Barlas," dedim sinirle.
"Uzay notu başkasının eline geçme ihtimalini düşünürek böyle yazmış."
Barlas sessizce bir küfür savurup bakışlarını gözlerimden çekti.
"Sizce kim olabilir?" dedi Efsa yumuşak bir ses tonuyla.
"Hiçbir fikrim yok. Ama bildiğim tek bir şey varsa o da bu kağıttaki her kelimenin bir anlamı var. O anlamlarıda bu kafayla çözebileceğimizi hiç sanmıyorum."
"Bencede," dedi Efsa kafasını sallarken.
"Biraz kafamızı dinlememiz gerek. Herkes odasına gitsin," dedi Barlas. Kimse bir şey demeden sessizce arşiv odasından çıktı. En son ben çıkacaktım. Son anda kazdığımız toprak aklıma geldi.
"Durun!" dedim. Hepsi durunca odaya geri dönüp kazdığımız toprakları yeniden yerine taşıdım. İşimi hızla hallettikten sonra ellerimi silkeleyip kalktım ve "Gidelim," dedim. Arşiv odasından çıkar çıkmaz yüzüme vuran sıcak rüzgâr gülümsememi sağlamıştı. Normalde bu zamanlar tatilde eğlenmem gerekiyordu. Şimdi ise uğraştığım seylere bakın... Gerçekten hala nasıl kafayı yemedim, anlamıyorum. Okulun şu son zamanlarında kimse kalmamıştı. Bizim grubun yanında, okulda ki hizmetliler ve sayısı 10'u geçmeyecek kadar öğrenci kalmıştı. Ve bu durum okulu daha korkunç gösteriyordu.
Okul binasına gelince yurt bölümüne ilerlemeye başladık.
"Biraz dinlendikten sonra okulun arka bahçesinde buluşup bu konuyu konuşalım," dedi Enes. Zayıflamıştı, gözlerinin altında mor halkalar oluşmuştu. Uyumadığı her halinden belli oluyordu. Ona bakıp burukça gülümsedim. "Uyumalısın Enes," dedim koluna dokunurken.
"Deniyeceğim," dedi samimi bir şekilde gülümserken. Kafamı tamam anlamında salladım.
"O zaman bir iki saate haberleşiriz?" dediğimde hepsi onayladı. Ben ve Efsa kızlar yurduna girerken onlar erkek yurduna girdi.
"Sonra görüşürüz," dedi Efsa odasına girerken. Ona el sallayıp odama ilerledim. Kapımı açarken biraz uykunun iyi geleceğini düşündüm. Odamın kapısını arkamdan kilitlerken biraz korkuyordum. Çünkü... Aslında bir nedeni yok, sadece korkuyordum. Gerçi daha ne kadar nedeni olabilir? Gördüğüm rüyaların gerçek olması en basit nedenlerden değil mi? Kendimi yatağa atarken odanın serin oluşu yüzümü gülümsetti. Kendimi uykunun kollarına bırakırken huzurlu hissediyordum.
***

"Bacaklarını ve kollarını daima arabanın içinde tut."
Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde sinirle inledim. Bu o her zaman gördüğüm, bana işaret veren rüyalardan değildi. Bu rüya başkaydı. Her ne ise bana fazlaca acı veriyordu. Dizlerim sızlarken iç çektim. Yapacak bir sürü şeyim vardı ve ben saçma sapan bir rüyayla uğraşıyorum!
"Sakın ölme. Daha seninle çok şey yapacağız."
Ses tam arkamdan geliyordu ve yakın oluşu sinir bozucuydu. Derin bir nefes alarak arkamı dönerken oldukça yavaştım. Tam olarak döndüğümde yine kimse yoktu ve sinirle bağırdım. O sırada birisi arkamdan omzuma dokundu. Refleks olarak arkamı döndüğümde hayatımı mahveden o şerefsizi görünce gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi açıldı. Kalbim tekliyordu.
"Bir daha arkana bakma."
Söylediği şeyden sonra gözlerim karardı ve soğuk zemine yıkılırken birazdan uyanacağımı anladım.
Yataktan nefes nefese fırlarken ter içinde kalmıştım. Uyanır uyanmaz Barlas'ı karşımda görmek beni daha da korkutmuştu. Elleri omzumda bana korkmuş bir ifadeyle bakıyordu.
"Ne oldu Ilgın?" dediğinde yutkunarak "Rüyaydı... İyiyim," dedim.
"Bu defa ne gördün?"
"Bu o rüyalar gibi değildi. Kürşat şerefsizi vardı." Onun adını tükürürcesine söylemiştim. Yüzüme birkaç saniye baktıktan sonra beni kendine çekip sarıldı. Kollarımı boynuna dolarken daha iyi hissediyordum. Saçlarımı öptü. "Beni korkutuyorsun." kaşlarımı çattım. Onu neden korkutuyordum ki?
"Neden?"
"Sen bizden farklısın Ilgın. Bu rüyaları görmen normal değil. İnanıyorum, bizi sen kurtaracaksın."
Kaşlarım sanki mümkünmüşçesine daha fazla çatıldı. Saçmalıktan başka bir şey değildi ama yinede onu üzmemek adına konuşmadım.
"Hadi," dedi son kez saçlarımı öpüp benden ayrılırken. "Bizimkiler bahçede bizi bekliyor."
Kafamı tamam anlamında sallayıp yataktan çıkarken Barlas kapıya doğru gidiyordu. Bende arkasından ilerledim. Odamın kapısını hızla kilitleyip ona yetiştim.
"Sen nasılsın?" dedim koluna girerken. Kendimi pek iyi hissetmiyordum.
"Ben... Bilmiyorum." sesi çok tuhaf çıkıyordu. Barlas çok kötü durumdaydı.
"İki arkadaşımızı kaybettik ve... Üzülecek fırsatı bile bulamıyoruz, Ilgın. Karanlık çökmeden, yataklara girmeden üzelecek fırsatı bulamıyoruz. Gece başımı yastığa koyduğum zaman aklıma geliyorlar ve ben nefes alamıyorum," deyip durdu. Bende durdum ve onu kendime çevirdim.
"Dün Uzay'ın annesini okulda gördüm. Eşyalarını toplamaya gelmişti. Üzgün görünmüyordu bile. Uzay... Uzay böyle bir aileyi haketmiyordu. Onun için sadece biz vardık ve bizde ona sırtımızı döndük. Kendimi asla affetmiyeceğim," dedikten sonra tekrar önünü dönüp yürümeye başladı. Affallasamda hızla toplarlanıp ona yetiştim.
"Yanındayım," dedim koluna dokunurken. Yavaşça kafasını bana çevirip tam gözlerimin içine baktı.
"Biliyorum."
Sonunda bahçenin arka tarafına geldiğimizde yine Berkan hariç hepsi oradaydı. Nerede bu çocuk?
"Berkan yine mi yok?" dedim bıkkınca.
"Maalesef." Enes'in konuşması biter bitmez bir bağırış sesi geldi. Yine tüylerimin şaha kalkmasını sağlayan o ses gelince durdum. Kötü bir şey olacaktı. Bu çığlık normal değildi. Korku dolu bakışlarımı bizimkilere çevirdim. Vücudum yanıyordu. Barlas hızla okulun kenarına gitti. Ses spor salonun okulun bahçesine açılan kapısından geliyordu. Barlas oraya koşarken bende peşinden gidiyordum, diğerleride arkamdaydı. Nefesim kesiliyor, gözlerim buğulanıyordu. Görüşüm kaybolurken elimle gözlerimi sildim. Kapının önünü gelince olduğum yerde dondum. Berkan... Onuda kaybetmiş olamazdık değil mi? Oda gitmiş olamazdı... Göz yaşlarım hiç durmadan akarken nefesim kesilmişti. Yerde hateketsiz yatan bedene baktım. Vücudunun bazı yerleri yanıktı. İçim acımıştı. Yeter diyerek ağlamak istiyordum. Yeter, bu kadar acı yeter. Barlas Berkan'ın yanına çöküp eliyle nabzını yokladı. Tam o an nefesimi tuttum. Barlas'ın ağzından çıkacak her kelime beni öldürebilirdi. Barlas yavaş hareketlerle kafasını bize çevirdi.
"Yaşıyor!"

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin