*25.BÖLÜM* KÜRŞAT.

676 63 17
                                    

Bu zamana kadar arkadaşlığı basit bir çıkar ilişkisi olarak düşünürdüm. Lise hayatı boyunca birbirimize güzel anılar bırakıp, lise sonunda birbirimizi bir daha görmeyecektik. Hatta bu fikri bir yıl boyunca değiştirmemiştim. Ta ki bu seneye kadar. Arkadaşlarıma gerçekten ihtiyacım vardı, onlara lise hayatımın güzel geçmesine yardımcı olmak için değil hayatta kalabilmem için ihtiyacım vardı. Hepimiz birbirimize muhtaçtık. Biz bir bütündük ve ayrılırsak kopardık. 
Göz ucumla eşyalarını toparlayan Berkan'a baktıktan sonra iç geçirip düşüncelerime devam ettim. 
İzem ve Uzay. Onlar sürüden kopmuşlardı ve sonları bir o kadar da kötü olmuştu. Ölemezdim, ölümüm bu kadar saçma olamazdı. İzem'de ölmüştü ama kimsenin umrunda değildi, herkes Uzay'ın delirip öldüğünü sanıyordu. Kimse çektiği acının farkında değildi.
İnsanlar sürekli kötü şeyler bulup kahramanlıkları yok etmek için uğraşırdı, böyle olsun istemiyordum. İz bırakmalıydım. Eğer öleceksem bile buradan kurtulup öyle ölmeliydim. İnsanlara kendimi anlatmalıydım. En azından buna ihtiyacım vardı. 
Düşüncelerim Berkan'ın bileğimi tutmasıyla bölünürken yüzüne baktım. Kaşlarını kaldırıp alaycı bir tonda "Çok düşünüyorsun," dedi. Çok düşünüyordum. Uyumuyordum. Uyusam ne değişecekti ki, zamanı hissetmiyordum. Her geçen dakika benim için anlamsızdı. Kaç gün önce zamanın bizim için anlamsız olduğunu keşfetmiştik? Bilmiyordum. Belki de aradan bir yıl geçmişti. Belki sadece bir gün. Ellerimi saçlarımın arasına daldırıp sanki yapabilecekmişim gibi biraz daha bozmaya çalıştım. Darmadağındım. Buradan kurtulmam gerekiyordu. Ailem umrumda bile değildi. Onlar beni istemese bile yanlarına dönebilirdim. Berkan tekrardan düşüncelerimi böldüğünde sinirlice ona bakıp yürümeye başladım. Revir denen saçma yerden kurtulduğu için seviniyor olabilirdi. Ne yazık ki ben bu kadar basit şeylere sevinemezdim. Uyumadığım zamanlarda kendime binlerce kez söz vermiştim. Buradan kurtulacaktım. Kapana kısılıp ölmeyecektim. 
"Acele edelim, yeterince geciktik. Düşünmemiz gerek." yüzümü buruşturup Berkan'a baktım. Sözleri o kadar aptalcaydı ki! Zamanın ne önemi kalmıştı bizim için? Yine de umursamadım. Adımlarımı sıklaştırıp hızımı artırdım. Sağlık katından çıkıp hızla yurt bölümüne geçtim. Merdivenleri hızla tırmanırken bu güne kadar düşündüğüm her şeyi tekrar gözden geçiriyordum. Mantıklı davranmalıydık. Tek bir hata bile bizi mahvederdi. Paramparça olmak istemiyordum. Barlas'ın sesini duyduğumda adımlarımı biraz daha hızlandırıp odaya girdim. Berkan da arkamdan odaya girdiğinde Barlas konuşmayı durdurmuştu. Yüzümü buruşturdum. "Bizsiz mi başladınız?" Barlas öksürüp "Yeni başladık, geciktiniz," dediğinde her zamanki yerime, Barlas'ın olduğu koltuğa tiksinircesine bakıp Berkan'ın yanına geçtim. Barlas kaşlarını kaldırıp konuşmaya başladı.
"Okulu taramamız gerektiğini düşünüyoruz, uzun zamandır derslere girmiyoruz. Vedat amcayla konuştuktan sonra tekrardan devam edebiliriz. Deniz tek kişi olmayabilir. Bu okulda Deniz gibi yüzlerce kişi olabilir. Birbirimizden ayrılmamalıyız, ne biliyorsak birbirimize anlatmalıyız. Sırlar bizi ayırır." konuşmasına devam edecekken hızlıca sözünü kesip devam ettim. "Ayrılırsak ölürüz. Bu kadar basit. Bunu anlamak zorundayız. Aptal duyguları bir kenara bırakıyoruz." gözlerimin bir anlığına Barlas'a kaymasına izin verdim ve sözlerime devam ettim. "Duygu yok, aşk yok, bağlanmak yok. İnsanlar ölür ve mantıklı davranmalıyız. Sonumuzun Uzay gibi olmasını istemiyorsak buna mecburuz." gözüm Uzay'ın her zamanki yerine kaydı. Pencerenin önü boştu. Perdeler ardına kadar çekilmişti. O genelde pencereyi açık bırakıp sigara içerdi. Daha sonraysa İzem homurdanır ve biz de gülümserdik. Düşüncelerimi bugün üçüncü kez Berkan'ın sesi kestiğinde ona baktım. "Kürşat'tan korkmuyoruz. O bize hiçbir şey yapamaz. Bizi doğruya götüren her zaman beynimiz olmalı, onun söyledikleriyle hareket edersek ölürüz." Enes öksürüp "Babamla konuşurum," dediğinde hepimiz onayladık.
Efsa sessizdi. Onu ilk defa bu derece zayıf görüyordum. Yerimden kalkıp yanına gittiğimde sıçradı. Düşünüyordu, ona haksızlık ediyordum. Belki de benden bile fazla düşünüyordu. "Herşey yolunda mı?" diye sorduğumda kafasını olumsuz anlamda salladığını fark ettim. Sorarcasına kaşlarımı kaldırdığımda elini sallayıp geçiştirdi. Enes "Kalkalım mı?" dediğinde hepimiz ayaklanıp kapıya doğru ilerledik. Barlas gözlerime delice bakmayı keserek kapıyı açtığında dışarı çıkabilmiştik. Boş koridordan hızlıca geçip alt kata inmek için merdivenlere yöneldiğimizde karşımıza bizi tüm bu belaya sürükleyen saygıdeğer orospu çocuğu coğrafya hocamız çıkmıştı. Onlarca ölüme sebep olan birisi için olabildiğince kibar davranıyordum. "Bak bak bak, kimleri görüyorum? Kuzucuklarım nasılsınız?" tam önüme gelip gözlerimin içine baktığında sinirlensem de gözlerimi kaçırmadım. Ondan korktuğumu düşünmemeliydi. Parmağıyla çeneme dokunduğunda hızlıca bir adım geriye çekildim. İğrençti, kessinlikle kan bulaşmış olan elleriyla bana dokunmamalıydı.
"Kuzucuğum, formundan düşmüşsün, göz altların çökmüş. Hastalıktan ölmeyi istemezsin değil mi? Senin için daha güzel planlarım var." iğrenç kahkahasını duyduğumda ölmeyi diledim. Tamam, anladık sevimsizsin, kötü karaktersin ama insan bari kahkahasına çalışır. Bu ne yahu? Yanıma bakıp gözleri ie Berkan'ı soyduğunda ne yapmaya çalıştığını düşünüyordum. "Ilgın'cığım, hiç yakıştıramadım. İnsan sevdiği çocuğa dikkat eder bari. Bu da pert. Bu halde bi işime yaramazsınız ki." yüzüm iyiden iyiye buruşurken homurdanan Barlas'a baktım. Benim baktığımı görünce umursamazca önüne döndü. Berkan ne alakaydı şimdi? Salak adam. Kürşat'ın bakışları Enes'e kayınca Enes ona konuşma fırsatı vermeden konuştu. "Şansını zorlama istersen, bu okuldaki kariyerin bi' sözüme bakar." Kürşat gergince Enes'e baktı. "Aman Tanrım! Suskun beyimiz konuşmaya başlamış." huysuzca homurdandıktan sonra devam etti. "Yanlış anlama, beni eğlendiriyorsun ama biraz daha konuşursan dilini kökünden keser köpeklere yediririm." merdivenlerden yavaşça çıkarken biz de aşağıya doğru inmeye başladık. Bu adam cidden dengesizdi ve ondan korkuyordum.
Barlas bileğimden tutup çekiştirince ne olduğunu sorgularcasına gözlerine baktım. Bana bakmak yerine bizimkilere dönüp "Çocuklar yarın görüşürüz. İyi dinlenin, yeni planlarım var," dedi ve beni çekiştirmeye devam etti. "Barlas ne oluyor?" dediğimde bileğimi bir anda bırakıp bana döndü. "Asıl sana ne oluyor Ilgın? Bir şey yaptım da haberim mi yok? Hem soğuk davranıyorsun hem de," ellerini saçlarının arasına daldırıp homurdandıktan sonra devam etti. "Hem de sürekli Berkan'lasın, ne oldu? Bana gelince duygularımız önemli değil. Mantığımızla hareket etmeliyiz ama Berkan'a gelince..." bizi izleyen tüm okulu umursamadan bağırdım.
"Kes, Barlas Allah aşkına sus. Ben senden biraz daha nefret etmeden sus. Gözümde biraz daha küçülmeden sus." giderek kısıklaşarak çıkan sesimi duymak istemiyordum, gözlerimi dolduran gözyaşlarımın akmasını istemiyordum. Ağzımdan istemsizce bir hıçkırık kaçtığında koşarak odama çıktım. Düşünmemeliydim. Bir yıldır sevdiğim çocuğun bana neler dediğini düşünmemeliydim. Bizi izleyen tüm okulu düşünmemeliydim. Hıçkırıklarım artarken odamın önüne geçtim ve hızlıca kapıyı açtım. Yatağıma doğru ilerleyip yattığımda gözyaşlarımı serbest bıraktım. Kıvrılarak daha rahat bir şekle girdikten sonra kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.

*

Rüya görüyordum, yine. Bulanık olan görüşüm yavaş yavaş yerine gelirken banyodaki aynanın önünde dikildiğimi fark ettim. Aynaydı ama beni yansıtmıyordu. Şeffaf bir görüntü vardı karanlık bir odayı gösteriyordu. Geçit açılmıştı. Korkuyla bir adım atacakken elimde bir ağrı hissettim. Ellerimi yavaşça kaldırıp baktığımda tırnaklarımın kan içinde kaldığını gördüm. Kırılmış tırnaklarımdan akan kan elime doğru yol alırken acıyla karışık bir iç çektim.
''Gel.'' Duyduğum sesle kafamı tekrardan aynaya çevirdim. Biri beni çağırıyordu. Hiç düşünmeden aynaya doğru hareket ettim ve beni içine çekmesine izin verdim. Kısa bir nefessizlik. Midemin yerinden oynadığını hissettiğim an aynadan çıkabilmiş, karanlık odaya girmiştim. 
''Kimse yok mu?'' dediğimde sesim odada yankılandı.
''Buradayım, Ilgın.'' Arkamı döndüğümde kanım çekilmiş gibi hissettim. Kürşat şerefsizi buradaydı.
''Sana bir şey göstereceğim Ilgın, gel.''
''Sana neden güveneyim? Gelmiyorum,'' dedim tok sesimle. Tırnaklarım hala sızlarken pek önemsememeye çalıştım.
''Gelmelisin. Yoksa seni öldürürüm.''
Duygundan yoksun sesiyle konuştuğunda yutkundum. Yapacak bir şeyim yoktu. Ona doğru bir adım attığımda elimden tuttu ve beni küçük bir kapıya doğru sürükledi. Tırnaklarımın ağrısıyla inleyince daha fazla sıktı. Kapıdan geçtiğimiz zaman bahçeye gelmiştik. Gözyaşlarım kıyıda bekliyordu. Tanrım, bu ağrı berbat bir şeydi.
''Size son kez bak, Ilgın. Son kez gör acınası, aciz halinizi.'' arka tarafı gösterirken kafamı oraya çevirdim. Gözlerim dehşetle açılırken mideme bir ağrı saplandı. Gözyaşlarım hızla akmaya başlarken görüşüm yine bulanıklaşmıştı. 7 kişi vardı. Yere çökmüş toprak kazıyorlardı. Kim olduklarını anlamak için yaklaştığımda görüş alanıma giren şeyle olduğum yere çivilendim. Bu bendim. Yanımdakilerde bizim gruptu. Yere çömelmiş toprağı kazıyordum. Bayağı derin kazmıştım. Toprağı kazan ellerinin tırnakları kırılmış kan içindeydi. Şimdi anlıyordum. Derin kazdığı toprağa girerken diğerlerininde girdiğini gördüm. Kendimizi gömüyorduk. Korku dalgası beni yerle bir ederken gözyaşlarım durmuyordu. ''Siz busunuz işte,'' dedi Kürşat pisliği arkamdan. "Hadi, kurtarsana arkadaşlarını, sen bile acizsin. Bak gözyaşlarına, kimseyi kurtaramazsın siz de öleceksiniz. Diğerleri gibi" eliyle ilerideki bir noktayı gösterirken bizim yaşlarımızda yüzlerce gencin kendi kazdığı mezara girerken gördüm. Bizim sonumuzda böyle mi olacaktı? Çığlık atmak istiyordum ama tüm çığlıklar dört elle boğazıma yapışmış gibiydi. Nefes alamıyor, düşünemiyordum. 
''Bak, Ilgın. İyice bak ve gör. Kim daha büyük?'' derken güldüğünü görmesemde hissedebiliyordum. Bu iğrençti. Onun varlığını, sesini, kokusunu tam arkamda, ensemde hissetmek iğrençti. Mezarında yatan Ilgın üzerine beyaz örtü örterken daha fazla dayanamadım. 
''Hayır,'' diye fısıldadım ve aciz bir çığlıkla yere yığıldım.

Merhaba, yeni bir bölümle karşınızdayız. Yorumlarınıza ihtiyacımız var, lüten. Şimdiden teşekkürler, seviliyorsunuz.

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin