*34.BÖLÜM* KUNTER.

566 51 15
                                    

"Haftaya görüşürüz çocuklar." duyduğum sesle sıramın üzerindeki kitaplarımı çantama atıp sınıftan çıktığımda dalgınlığımı üzerimden atmaya çalışıyordum. Galiba iki gün olmuştu. Beynim hâlâ bulanıktı, ne olduğunu çözemiyordum. Ruhum ile yapabileceklerimin sınırını bilmiyordum. Kürşat'ın tüm gücünü kurutmayı çok isterdim ama şimdi bile tükenmiş hissediyordum. Yorgundum, sürekli uykuluydum, başım dönüyordu. O kadar kişinin ruhunu temizlemek en çok beni yormuştu. Sanki onların ruhunun temizlenmesiyle benim ruhumdan parçalar kopuyordu. Berbattı ve kesinlikle unutamayacağım bir şeydi. Görüşüm bulanıklaşırken bir adım sonra tökezleyeceğimin farkında bile değildim. Yavaşça gözlerimi kapatıp duvara yaslandığımda arkamdan koşturan İngilizce öğretmenim Tuğrul hocayı fark ettim. Bana yetiştiğinde bir dakika durup nefesini toparlamaya çalıştıktan sonra sakince devam etti. "Ilgın'cığım, ingilizce konusunda başarılı olduğun iki senedir gözümden kaçmadı. Okul başlamak üzere, birkaç hafta kaldı. Tercih kağıtlarınızı bekliyoruz. Dil sınıfına geçmen senin yararına olur."
gözlerimi fayanstan kaldırıp Tuğrul hocanın gözlerine sabitlediğimde "Teşekkürler, düşünürüm," dedim. Düşünmeyecektim. Sonum belli değilken saçma derslerimi düşünemezdim. Tuğrul hoca gitmeden önce bana "Kendine iyi bak İzem," derken mideme bir yumruk yediğimi hissettim. Bizi hep karıştırırdı. Bana İzem, İzem'e de benim ismimi söylerdi. Gözüm yavaşça kararırken Tuğrul hoca "Ilgın, afedersin. Bilerek olmadı," dedi. Sesinde ki pişmanlığı hissedebiliyodum ama umrumda değildi. İzem'i özlemiştim. Umursamaz bir tavırla elimi salladıktan sonra çantamı dolabıma bırakıp aşağıya indim. İzem'i ziyaret etmek istiyordum. Normalde ölen insanlar için bu düzenli olarak yapılırdı ama o odadan korktuğum için yapamıyordum. Dikkatli adımlarla etrafa göz gezdirip birinin beni izleyip izlemediğinden emin olduktan sonra merdivenlere yöneldim. Dikkat çekecek kadar iyi bir fiziğim ya da popüleritem yoktu. Birbirimize sıkıca bağlı olduğumuz bir arkadaş grubumuz vardı ve son zamanlara bakarsak dağılmamıza ramak kalmıştı. Başımıza sürekli bir şeyler geliyordu ve okul gazetesinin yazarları resmen bizim peşimizdeydi. Arşiv odasını birinin keşfetmesi bizim sonumuz olurdu. Kimsenin geçmediği, artık kullanılmayan merdivenlerde biraz oyalanırken peşimde kimsenin olmadığından emin oldum. Bahçenin arka tarafında bir tur dolanıp genelde sigara içenlerin olduğu yerde beş dakika kadar bekledim. Sigara içmem iyi bir haber olamazdı. Peşimi bırakmış olmaları gerekiyordu. Sebepsiz yere düşündüğüm onlarca şey gülümsememi sağlarken kafamı sallayıp düşüncelerimden arındım. Arkamı dönüp arşiv odasına ilerlerken hızlıca kilitli kapıyı açıp içeri girdim. Anahtarı okul hizmetlisinden yürütmüştük.
Bunun suç olduğunu düşünmüyordum. Saçma düşüncelerimi bir kenara bırakıp kulübenin içinde ilerledim, iki raf ilerledikten sonra kenardaki sandalyeye iliştim. Sesimi toparlamaya çalışıp "Merhaba İzem," dedim. Ne diyebilirim bilmiyordum, nasıl konuşacağımı da bilmiyordum. Beni duyabileceğinden bile emin değildim. "Özür dilerim. Ben, uzun zamandır ziyaretine gelemiyorum... İzem, o kadar çok şey oldu ki..." beynimin içine tüm anılar dolarken sesli bir şekilde yutkundum. Boğazım düğümlenirken sandalyeden sıyrılıp yavaşça yere oturdum. Ona yakın olmak istiyordum. "Keşke burada olabilsen, bizimle birlikte sen de savaşabilsen. Sürekli korkaklık yapsan, ben seni terslesem ama yine de yanımda olabilsen, İzem. Biliyor musun? Ben insanların ruhunu temizleyebilirmişim. Keşke daha önce de bunu fark etseydim. Keşke sen de benim yanımda olabilseydin. Keşke sana eskisi gibi sarılabilseydim İzem." Eğilip İzem'in olduğu yere yüz üstü yaslanırken hıçkırıklarımı durduramıyordum. Ona sarılmayı özlemiştim. Saçlarının kokusunu özlemiştim. Kavga etmeyi bile özlemiştim ama artık benimle birlikte değildi. Gitmişti. Yerdeki toprağa biraz daha sokulurken bir ses duyduğumu fark ettim. Beynimin içinde yankılanan çığlıkların tonu İzem'in sesiydi. Yanılıyor olamazdım. Kulağımı biraz daha toprağa bastırdım. Birkaç saniye sonra İzem'in ağzından çıktığına neredeyse emin olduğum tiz bir çığlık kulaklarıma ilişti. Hemen toparlanıp bu odadan çıkmaya çalıştığımda bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydım. Ellerim titriyordu. Kulağımda yankılanan ses bana hiç iyi gelmemişti. İzem rahat değildi. İzem mutlu değildi. İzem hâlâ acı çekiyordu. Anahtarı bıraktığım raftan alıp hızlıca kulübeden çıktıktan sonra kapıyı kilitleyip arkamı döndüm. Bir anda önüme çıkan ve çarptığım beden beni korkuturken çığlık atmak üzereydim. Baktığım gözlerin sahibinin Kunter olduğunu fark ettiğimde rahatladım. "Kunter sen miydin? Bir an müdür sandım, korkuttun beni." karşımda ifadesizce dururken "Tanışıyor muyuz?" dedi. Anlamazca yüzüne boş boş bakarken "Sigaraya ihtiyacım var ve benim yakalanmamı sağlayacaksın," dedi. Yüzüme bakmıyordu. Burnumu kibarlıktan oldukça uzak bir şekilde çektikten sonra Kunter'e baktım. "Tanışıyoruz, bu okula geldiğimden beri. Hazırlığı aynı sınıfta bitirdik. Geçen sene de aynı yüzme takımındaydık. Hatta geçen gün sen beni kurtardın." söylediğim sözler hiç önemli değilmiş gibi gözlerime bakıp "Ağlıyor musun sen?" dediğinde gözümden birkaç damla daha yaş süzüldü. İri taneler gözümden çeneme doğru süzülürken onları silmekle uğraşmadım. "Bir sorun mu var?" dediğinde hıçkırıklarım boğazımda düğümlendi. Konuşamıyordum. Bana yavaşça yaklaşarak sarıldığında hiç beklemeden ona sarıldım. Yorulmuştum. İki gündür bizimkilerden kaçıyordum. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Yorgundum, uyumam gerekiyordu ama rüyalarıma misafir olan Uzay bunu engelliyordu.
Ne yapmalıydım bilmiyordum. Kunter bana biraz daha sıkı sarılırken "Şey... Tamam tanışmıyoruz ama anlatmak istersen dinlerim," dedi. Anlatmamalıydım, yanlıştı. Farklındaydım ama anlatmak istiyordum. Anlatmaya ihtiyacım vardı. Birileri beni fark etmeliydi. Hiçbir olayı bilmeyen birine anlatmak istiyordum. Kollarımı yavaşça gevşetip gözlerine baktım. "Gerçekten dinler misin?" Kunter popüler bir çocuktu. Birçok arkadaşı vardı ama yine de iyi biriydi, inanıyordum. Bunun farkındaydım. "Bana sigara için zaman verebilir misin? Beş dakika sonra spor salonunda buluşalım. Antrenmanlar iptal edilmiş, şu anda boştur orası." yavaşça kafamı salladıktan sonra okulun arka çıkışından içeri girip doğruca lavaboya yöneldim. Ağlamaktan gözlerim kızarmıştı. Kot pantolonumun dizleri, avuç içlerim toprak olmuştu. Saçlarım karışmıştı. Eski ben değildim ve olamıyordum. Kafam hala karışıktı. Lavabodan çıkıp merdivenlere yöneldiğimde ayaklarım geri geri gidiyordu. Birkaç gün önce o spor salonunda büyük bir patlamaya sebep olmuştum. Kendimi güçsüz görürken böyle birşey yapmam mümkün olamazdı. İnanmak istemiyordum. Ben bu hikayeden tamamen silinmek istiyordum. Artık her zerrem yok olsa da umrumda olmazdı. Gereğinden fazla korkaklık yaptığımın farkındaydım ama yine de engel olamıyordum. Spor salonunun cam kapısının arkasından içeriye baktığımda Kunter'in tribünde oturduğunu fark ettim. Beynim bir çekişme içindeydi. Anlatmalı mıydım? Bu doğru muydu bilmiyordum ama ihtiyacım vardı. Bu zamana kadar hep arkadaşlarımı düşünmüştüm ama artık kendimi düşünmem gerekiyordu. Gözlerimi bir saniyeliğine kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı yavaşça açtım. Ses çıkarmamaya özen göstererek tribüne kadar yürüyüp oturdum. Kuntere bakmadan direkt havuza bakıyordum. Sudaki dalgalara baktığımda pencerelerden birinin açık olduğunu fark ettim. Kunter sesli bir şekilde nefes alıp "Anlatacak mısın? Vaktim fazla yok," dediğinde ben de aynı onun gibi derin bir nefes aldım.
Sesim kısılmıştı. Çaresizdim. Anlatırsam ne olacağını bilmiyordum, sadece anlatmak istiyordum. "Birkaç ay önceydi," diyebildim. "Tarih ödevinde bize bir konu verildi, basit bir araştırma ödevi. Bizim grubu biliyorsundur, beraber ödevi tamamlamak için bilgisayar odasına girip araştırmaya başladığımızda tuhaf bir ayrıntıyı fark ettik." gözlerim havuzdaki bir dalgayı takip ederken son kararsızlığımı da üzerimden atıp tamamen anlatmaya başladım. "Okulun geçmişiyle ilgili yapılan karmakarışık bir yorumdu. İlk başta hepimiz korktuk ama farklıydı. Her zaman fark edilemeyecek kadar karmaşık bir durum olduğunu fark ettiğimizde ben ilerlememiz gerektiğini söyledim." derin bir nefes alıp Kunter'in gözlerine baktığımda dikkatini tamamen bana vermiş ilgili bir şekilde dinliyordu. Bu bakışlar beni daha da cesaretlendirmişti.
"Ben iki arkadaşımın ölümüne sebep oldum. Bu okul benim iki arkadaşımı benden aldı. Hepsi aptal merakım yüzünden oldu." bana bakan ifadesiz yüzü değişip kaşları çatıldığında "Şu olayları en başından anlatsana, yani okulun sırrı demiştin. Burası bildiğimiz normal okul, öğretmenleri de normal öğretmenler. Neyden bahsediyorsun?" dedi. Tekrardan derin bir nefes alıp önce bu sırrı nasıl öğrendiğimizi, sonra Kürşat hocayı, sonra rüyalarımı ve dünkü patlamayı anlattım. "Hatırlıyor musun emin değilim ama sen de kandırılmıştın. Yine de şu an burdasın, eskisi gibi." elini tutuşuma karşılık verince kısa bir anlığına gülümsedim. "Seni bizimkilerle tanıştırayım." ayağa kalktığımızda gülümsemem daha da genişlemişti. "Seni tanıdıklarına sevineceklerine eminim, grubumuz beş kişi olmaya alışık değil. Hem Efsa'nın seninle tanışınca mutlu olacağına eminim, o da senin gibi sporu oldukça seviyor. Yüzünü buruşturduktan sonra kahkaha attı "Efsa rekabeti sevmez, o birinci olmaya alışkın." onun gibi ben de gülümsedikten sonra cebimden telefonumu çıkarıp Berkan'ı aradım. İkinci çalışta açtıktan sonra kantinde olduklarını öğrendim ve biz de beraber yan bloğa doğru yürüyüp kantine geçtik. Masaya doğru ilerlerken bizimkilerin gözleri bana daha doğrusu ikimize dönmüştü. Barlas'ın önce benim gözüme, sonra spor salonundan beri ayrılmayan ellerimize, daha sonra tekrardan benim gözlerime baktığını gördüğümde yüzünde okuyabildiğim en büyük şey hayal kırıklığıydı. Gözlerine baktığımda kalbim acımıştı. Kunter'in elini bırakmak istesem de o elimi bırakmayıp beni masaya doğru çekiştirdiğinde yaptığım işten pişmanlık duymaya başlamıştım. Artık yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Barlas'ın gözlerine bakmamaya özen göstererek "Çocuklar, sizi Kunter'le tanıştırayım. Grubumuzun yeni kişisi," dedim.

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin