*24.BÖLÜM* GERÇEKLER.

617 63 14
                                    

BERKAN'DAN

Elimde ki seruma bakıp gözlerimi devirdim. Gereksiz. Ben kendimi gayet iyi hissediyordum ve açıkçası bu seruma veya revire gerek yoktu. Aslında hastahaneye gitmemde ısrar ettiler, ama malum, okuldan çıkamadığımız için zorla da olsa revir konusunda ikna ettim hocaları. Yatmaktan sıkıldığım için arkamda ki yastığı dikleştirip oturma pozisyonuna geldim. O sırada odanın kapısı açıldı. Deniz... Tüylerim ürperirken gülümsemeye çalıştım. Deniz suratında anlamdıramadığım bir üzüntüyle bana yaklaştı.
''Nasılsın Berkan?'' dedi endişeli bir ses tonuyla. Benim için endişelenmişti evet, ama neden? Gerçi her insan endişelenirdi. Az daha yanıyordum sonuçta. Sandalyelerden birini alıp hemen yanıma oturdu.
''İyiyim...'' dedim uzatmayarak. Konumuz şu an benim iyi veya kötü olmam olmamalıydı. Ona sormam gereken şeyler vardı. Kaşlarım istemsizce çatılırken gözlerimi gözlerine sabitledim.
''Sevindim. Bir şey-''
''Deniz,'' dedim lafını keserek. ''Bir şey sormam gerek.''
''Sor,'' dedi gülümserken. Gözünde parlayan merak beni sevindirmişti.
''Kürşat hocayla yaptığın anlaşma... O anlaşma ne zamandı?'' Sorum karşısında afallasada toparlandı. Arkasına yaslanıp ellerini göğsünde birleştirdi.
''Bir hafta önce sanırım,'' dedi omuz silkerken. Bu defa ben afallamıştım. İmkansızdı. Deniz zaman kavramını tamamen yitirmiş durumda. Deniz'in söylediği anlaşma nasıl bir hafta önce olurdu ki? Bu aralar Kürşat denen şerefsizin bizimle uğraşmaktan başka işi mi vardı? Bir de Deniz'i böyle bir şeye ikna etmesi imkansızdı. Kaldı ki Ilgın bir haftayı aşkın bir süreden önce de dışarıya çıkamadığını söylemişti. Yani, bu okula uzun zaman önce mühürlenmiş olması gerekiyordu. Sonraki sorumun ne olacağını kestiremeyip "Ben gayet iyiyim. Aslında bakarsan şu aptal seruma ya da burada sürekli yatmaya ihtiyacım yok," diye homurdandım. Aklıma bir anda gelen soruyu Deniz'e nasıl soracağımı düşünüyordum. Barlas'ın bana söylediklerine bakarsak zaman üzerine çalışmam gerekiyordu. "Ne güzel havalar da ısındı, sahi biz kaçıncı aydayız şu an?" Deniz kaşlarını kaldırarak bana baktı, hafif de olsa gülümsemişti. "Berkan altı üstü birazcık yanma tehlikesi geçirdin, kafanı bir yere mi çarptın yoksa? Nisan ayındayız." aldığım cevapla başım dönerken kekelememeye dikkat ederek "A, doğru. Akıl mı kaldı?" diyebilmiştim. Galiba Barlas için bu kadar bilgi yeterdi. Daha fazlası Deniz'in de dikkatini çekerdi zaten. Sıkıntıyla iç geçirdim. Deniz'i yollayıp bizimkileri çağırmam gerekiyordu ve acil sigara içmeliydim. Doğru ya, sigara... Burada sigara içmem imkansızdı. Her yer kamera kaynıyordu. Cidden, sinirlerim gerilmeye başlamıştı.
"Deniz..." dedim kesik kesik nefesimle. "Bizimkileri çağırır mısın? Onlarla bir şey konuşmam gerek." Deniz hemen anlamış gibi kafasını salladı. Cidden, salak gibiydi.
"Doğru, siz şimdi özel konuşursunuz. Tamam, ben hemen çağırıyorum. Gece yine uğrarım yanına."
Sırıttım, "Niye gece?" Dalga geçmiştim ama Deniz hemen utanmıştı.
"Ya Berkan," dedi yüzünü kapatırken. Bir şey soracağım, bu samimiyet ne? Kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Neyse gidiyorum ben," dediği gibi hızla odadan çıktı. Yaklaşık beş dakika boyunca boş boş önümde ki duvara baktım. Vay be, az daha ölüyordum. Ölüme hiç bu kadar yaklaşmamıştım. Ve şu an anlıyorum ki, ölmekten korkmuyorum. Hatta ölmek benim için kurtuluş bile olur. Keşke o an ölseydim. Odamın kapısı açıldığında bizim grup görüş alanıma girdi.
"Nasılsın?" dedi Efsa hızla yanıma gelirken. Herhalde bu grupta en sevdiğim Efsa'ydı. Gülümsedim. "İyiyim, güzelim." Efsa yalnızdı. Bizim grup normal hayatı yaşarken bile yalnızdı. Uzaktı hepimize. Arada onu boş buldukça sarılır, öperdim. Yalnız olmadığını anlasın isterdim, ama Efsa hep yalnızdı.
"Bir şeye ihtiyac-" Barlas'ın sözünü kestim.
"Deniz'le konuştum. Kürşat'la anlaşmayı bir hafta önce yaptığını söylüyor ama imkansız. Zaman kavramı yok. Zaten ses kaydedici açıktı. Oradan dinlediğiniz zamanda anlarsınız." Herkes susmuştu. Ilgın dimdik bir şekilde duvara bakıyordu. Ona hala sinirliydim, ama seviyordum. Ne olursa olsun benim arkadaşımdı.
"Deniz kötü bir şey yaptığının farkında bile değil ki," dedi Barlas.
"Evet, öyle. O kötü biri değil zaten..." dediğimde aklıma Deniz'in malca hareketleri geldi. O bir çocuktan başka bir şey değildi.
"Peki..." dedi Enes yatağıma bir adım atarken.
"Bu olaylar bizim başımıza ne zaman geldi? Hatırlayan var mı?" Sorusuyla tüm dikkatleri kendine çekmişti. Benim bu soruya verecek cevabım yoktu. Ciddi anlamda düşünme yetimi kaybediyordum.
"Sanırım..." dedi Barlas sessizce. "H-hatırlamıyorum," derken kekelemişti.
"Bende..." dedi Efsa şaşkın bir şekilde.
"Şaka olmalı," dedi Ilgın. Odaya geldiğindendir ilk kez konuşuyordu.
"Bizde Deniz gibi mi olduk? Şaka olmalı bu değil mi?"
Şaka değildi. Bu bir gerçekti. Hemde öyle bir gerçekti ki, korkudan bizi yerle bir edebilecek bir gerçekti.
"Lanet olsun," diye tısladım.
"Bugünün tarihini bilen var mı?" dedi Enes.
"22 Haziran?" dedim soru sorarmışçasına.
"Hayır, saçmalama. 10 Temmuz'dayız," dedi Ilgın bana bakmadan.
"Zaman kavramımız yok oluyor..." Barlas çok sessiz konuşmuştu.
"Bizde Deniz gibi olduk..." dedi Efsa sırtını dikleştirirken. Bir konuşma yapacaktı, belliydi.
"Önce İzem öldü... Farkındasınız, değil mi? İzem öldü... Bizim..." deyip yutkunduktan sonra devam etti. Kulaklarım uğulduyordu.
"Bizim salak, sarı civcivimiz öldü. Sonra ise okula mühürlendik. Resmen, tüm bu dertlerin içinde bir de bu okula mühürlendik. Nefes alamayacak gibiyim..." gözünden akan yaşı elinin tersiyle sildi.
"Sonra Uzay öldü. Uzay ya... Benim adamım... İçim acıyor. Ben her gün ölüyorum... Ve... Şu an ise beynimiz karanlığa gömülüyor. Bakın, bu yolun sonu hiç iyi değil. Kaç kişi ile bitecek, nasıl bitecek bilmiyorum ama, tek çıkış yolu kaçış. Bu okuldan kaçmalıyız."
"Kaçış..." dedim onu onaylarcasına. "Kaçmalıyız."

Bölüm çok kısa oldu, ama yayımlamak zorundaydım. Oruçtu, iftardı, sahurdu derken inanın ki vakit bulamıyoruz yazmaya. Bunun için çok özür diliyoruz ama affedin lütfen. Yorumlarınız çok harika! Hepinizi çok ama çok seviyoruz. Bu bölüme iyi bir oy ve iyi bir yorum gelse nasıl olur? Tadından yenmez.

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin