YARININ HABERCİSİ

3.1K 91 13
                                    

                         

                      İkinci bölüm

Soykan konağından yükselen sesler, artık sokağa kadar taşıyordu. Zülal hanım bir yandan kocasını sakinleştirmeye çalışıyor, bir yandan da oğlunun gitmesine engel olmaya çalışıyordu. Diğer kardeşler ise, odanın kapısında korku içinde bekleşiyorlardı. Orhan bey sinir içinde haykırdı;

"Bana bak Aslan, ben senin atanım. Benim sözüm üstüne söz söylemek ne zamandan beri hak oldu sana?!"

Aslan, dişlerini sıkıyordu. Öyle kuvvetli sıkıyordu ki, çenesinin kırılacağını düşündü. Babasına, civarın en kuvvetli beyine, hayatında ilk defa karşı geliyordu. Gönül meselesiydi bu, başka bir şeye benzemez.

"Seni çiğnemek istemem baba. O yüzden, zorlama beni olmaz dedim. Son sözüm budur."

Zülal hanım yalvaran gözlerle baktı oğluna.

"Etme oğlum, yapma, bak baban da ben de yaşlandık artık. Kurbanın olurum sus."

Orhan bey hiddetine hiddet katarak konuştu tekrar.

"Bırak Zülal hanım! Beyefendiyi şehirlere gönderdik, okuttuk, mükafatı bu olacakmış meğer." Dedi sitemli sitemli. Aslan artık, yumruklarını da sıkıyordu.

"Başımıza adam kesildi görüyor musun? Son sözüymüş işittin mi Zülal hanım? Beyimiz son sözünü söylüyormuş, herifçioğluna bak hele!"

Aslan son kez, kirpiklerinin üzerinden baktı babasına. Annesinin ise gözlerinden boncuk boncuk dökülüyordu yaşlar. Tartışmanın bir manası yoktu daha fazla. Arkasını dönüp gitmek için bir adım atmıştı ki babasının adını haykırmasıyla bir anda durdu.

"ASLAAAN! Eğer o kapıdan çıkıp, o aşifte kadına gitmeye cüret edersen, sana babalık hakkımı helal etmem bilesin. Bu da benim son sözümdür! İşte o kadar!"

Aslan duyduğu sözlerle kapattı gözlerini. Araftaydı sanki. Ne yana dönse, ruhunun bir parçasını bırakacaktı diğer yanda.

"O kadına gidersen eğer, senin bir ailen, bir evin yok artık. Bunu bil."

Yavaşça döndü babasına. Gözleri kıpkırmızı, yüreği kor gibi boyun eğdi. Yolu yoktu bu işin, yenilmişti işte. Atasının hakkı, sevdasının yolunu kesivermişti bıçak gibi. Titrek lakin güçlü bir şekilde konuştu;

"Peki, Orhan Bey'im. Madem siz öyle buyurdunuz, bana da boyun eymek düşer. Ne gerekiyorsa yapın. Lankin benden bir şey beklemeyin."

Orhan bey, oğlunun teslimiyeti karşısında, sinirden kasılan bedenini biraz olsun serbest bıraktı. Başını dikleştirdi ve verdi fermanını.

"Yakında kız istemeye gidiyoruz Zülal Hanım. Hazırlığınızı yapın."

Bu sözleri oğlunun gözlerine bakarak söylemişti. Zülal hanım, göz yaşları gülümsemesine karışmış, rahatlamış bir şekilde başını salladı. Ne kırk yıllık kocasından ne de biricik oğlundan vazgeçmesi gerekmeyecekti. "Su akar yolunu bulur, küslükler unutulur." Diye geçirdi içinde.

Aslan, arkasını dönüp çıktı odadan. Gözünün pınarında bekleşen iki damla yaş süzüldü yanaklarından. Odasına çıkıp, çarpıp kapattı kapısını. Sanki, tüm hıncını çıkarır gibi eşyalara, duvarlara saldırıyordu. Bir yandan da bağıra bağıra kendisiyle konuşuyordu.

"Adam mısın lan sen? Sevdasına sahip çıkamayana adam denir mi? Gül'ünün üstüne gül mü koklayacaksın ha? Nasıl bakacaksın aynada yüzüne?" Şimdi odasındaki çatlamış aynada kendi suretine bakıyordu nefretle.

SÜREYYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin