Sekizinci bölüm
Süreyya, yeni masasında oturmuş, kitaplarını açmış, ders çalışmaya çalışıyordu. Okuduğunu anlıyor, formülleri öğreniyor, ama iş sorulara gelince tıkanıyordu. Bazı soruları kolayca çözerken bazılarında bir türlü üstesinden gelemiyordu. Bu stresin üzerine bir de,Aslan yanındaki masada kendi işleriyle uğraştığından iyice geriliyordu.
Oflayıp poflamaya başlayınca, Aslan elindeki kağıdı masaya bırakıp;
"Hayırdır, anlamadığın bir şey mi var? Eğer varsa çekinme, sor."
"Yok, her şeyi anlıyorum çok şükür." Dedi ihtiyatla. Aptal olduğunu düşünmesini istemiyordu.
" E iyi madem." Deyip, tekrar işine döndü Aslan.
Ama Süreyya kıvranıyordu. Bir daha sorar mı diye ofladı tekrar. Sormayacağını anlayınca, sesli bir şekilde boğazını temizledi. Aslan, yandan bir bakış attı, Ne oldu der gibi.
Süreyya sonunda dayanamayıp;
" Şey... Ben, her şeyi anlıyorum. Ama bu soruları yapamıyorum. Ben okuldayken hep yazılı olurdu. Bunlar test, bir sürü şık var kafam karışıyor. Bildiğimden de şüphe ediyorum."
Aslan keyiflenmişti. Ama belli etmemeye özen gösteriyordu. Çünkü, Süreyya'yı tanıdığı şu kısacık sürede, eğer belli ederse bir daha asla yardım kabul etmeyeceğini öğrenmişti. Kollarını bağlayıp arkasına yaslandı.
"Hmm başka?" Diye sordu dikkatlice.
"Bir de, bu matematik benim bildiğim gibi değil, başka başka terimler var, çözemedim bir türlü." Dedi sıkıntıyla.
Aslan, güldüğü saklamak için, dudaklarını içine yuvarlamıştı. Yerinden kalkıp, Süreyya'nın arkasından doğru masaya eğildi.
"Hangisini yapamadın?"
Süreyya donup kaldı. Sesi çıkmıyordu. Aslan çok yakın duruyordu. Boynu, yanağına değecekti neredeyse. Burnuna hoş bir koku geliyordu. Parfüm gibi değildi, teninin kokusuydu bu. Bir insan nasıl böyle güzel kokabilirdi?
Aslan, Süreyya sessiz kalınca kafasını çevirip yüzüne baktı. Yanakları al al olmuştu.
"İyi misin?" Diye sorma ihtiyacı duydu. Uykudan uyanmış gibi;
"Ha? İyiyim,iyiyim. Şey, şu şunu yapamadım deyip parmağıyla işaret etti.
Aslan gülümseyerek soruyu anlatmaya başladı. Bitirdiğinde, Süreyya'ya dönünce taş gibi kıpırtısız ve tepkisiz durduğunu görünce endişelendi.
"Anladın mı?"
"Ha? Ne? Şey evet anladım, teşekkürler." Dedi aceleyle.
"Emin misin? Peki iyi görünmüyorsun. Hasta olmayasın?"
"Yok yok iyiyim. Neyse ben odaya gideyim artık yoruldum."
Deyip alel acele toplanıp gitti. Aslan, arkasından şaşkın şaşkın bakakaldı. Ne olmuştu birden böyle?
Tekrar masasına oturup çalışmaya devam etti.
***
Süreyya, odaya girip kapıyı kapattı. Sırtını kapıya yaslayıp, boş eliyle kalbini tuttu. Sanki yerinden kurtulup çıkmak istiyordu da, eliyle mani olurdu.
Ne olmuştu böyle? O tuhaf sıcaklık göğsünden boynuna, yüzüne yayılıyordu. Bir koku insanı bu hale nasıl getirebilirdi?
"Saçmalama! Ne oluyorsun? Bir kalp sahibine böyle eziyet eder mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜREYYA
RomanceSüreyya, bu sevdanın imkansızlığının farkındaydı. Onun kalbi nasıl Aslan'a aitse, Aslan'ın kalbi bir başkasına aitti ve bu sevda yükü her yükten daha ağırdı...