VEDA

2.5K 133 23
                                    


On dokuzuncu bölüm





Etrafta ölüm sessizliği vardı. Zaman durmuştu sanki...

Bitmişti işte her şey. Süreyya, bunun bu kadar erken olacağını hiç düşünmemişti. Ama her şeyi görmezden gelen, her şeye susan, kaderini etkileyen bu insanların, aylarca ailesi olan bu insanların, artık duymadım, görmedim demeye hakkı yoktu.

Yaşadıklarını haykırır gibi söylemişti. Sesini duyurmak, görülmek istemişti artık. Kusur saydıkları bir şeyin arkasında dimdik duruyordu şimdi.

Sessizliği bozan Zülal hanım oldu.

" Ne söylüyorsun kızım sen? Nasıl mümkün olabilir böyle bir şey? Biz aylardır torun haberi beklerken, ne demek bebeğim olmuyor?"

Orhan Bey ihtiyatla;

"Dur hele hanım sakin ol. Bir aslını astarını öğrenelim. Gerekirse başka doktora gideriz."

" Nasıl sakin olayım Orhan Bey duymadın mı ne dediğini?"

Aslan, hüzünlü gözlerle baktı Süreyya'nın gözlerine. Böyle olmasını başından beri istememişti. Ama şimdi, bile bile kendini ateşe atmıştı. "Bu kadar çok mu kurtulmak istiyor benden?" Diye düşündü. Tam da kendisine karşı bir şeyler hissettiğini sanıyorken... Ama hem bu, hem kolye meselesi gösteriyordu ki bir şeyleri yanlış anlıyordu. Söylenenlere daha fazla maruz kalmasını istemediğinden nazikçe tuttu kolundan yine.

" Bu bizim meselemiz, böyle ulu orta konuşulacak bir şey değil. Konuşulacaksa da bunu karımla ben konuşuruz. Hadi Süreyya..."

Tam Süreyya'da gitmek için hamle etmişti ki, Zülal hanım hışımla ayağa kalktı;

" Orada dur bakalım Aslan bey, daha dün evlenmem diye ortalığı yıkan, kendi nişanına bile katılmaya tenezzül etmeyen sen mi söylüyorsun bunu!" Dedi küçümseyici bir ses tonuyla.

Bu sözlerin üzerine, Orhan bey'de kalktı ayağa. Yumruğunu masaya vurup;

" Zülal! Kes artık, yeter! Bunca yıldan sonra kalbini kırmayayım diyorum ama beni zorluyorsun. Bu çocuğu biz evlendirdik, Süreyya kızımızı biz beğendik, şimdi kimseye kızmaya hakkımız yok!"

Zülal hanım kırgın kırgın baktı kocasına. Gözleri dolu dolu, titreyen bir sesle;

" Aşk olsun Orhan bey, benim suçum mu oldu şimdi bütün bunlar. Ben nereden bilebilirdim kızın böyle kusurlu..."

Aslan, annesinin sözünü bitirmesine müsaade etmedi. Öfkeyle ve bütün gücüyle haykırdı;

" SAKIN! Sakın anne, o lafın devamını getireyim deme. Yoksa..."

"Ne olurmuş yoksa? Baba oğul ikiniz bir oldunuz beni günah keçisi ilan ettiniz."

Ahu, daha fazla susup duramadı. Annesinin Süreyya'ya haksız yere hakaret etmesine dayanamadı. Üstelik abisi de mahvolmuştu gözleri önünde. Hemen yerinden kalkıp annesini çekiştire çekiştire içeriye sürükledi.

" Abi siz de gidin odanıza, hadi.

Onlar giderken, Zülal hanım'ın söylenme sesleri hala geliyordu. Süreyya, hızlıca odasına çıktı. Aslan da onun peşinden odaya girip kapıyı kapattı. Sakinliği sinirlerini bozuyordu.

" Neden Süreyya? Neden yaptın bunu? Beni geçtim, kendini de mi düşünmüyorsun? Okuyacaktın, daha sınavının sonucu gelmedi. Ne olacak şimdi?"

Süreyya olan bitenden, söylenilen sözlerden rahatsız olmaktan ziyade mutlu hissediyordu. Herkesin boğazındaki, dilindeki düğümler çözülmüştü sonunda.

SÜREYYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin