Dördüncü bölüm
Düğün günü belirlendikten sonra zaman hızla akıp geçmişti. Her gün başka bir koşuşturma vardı. Kınası yakılmış, alışverişler yapılmış, eşyaları Soykan konağına taşınmış, elbiseler dikilmişti. Süreyya, bu süreçte sadece aileleri memnun etme güdüsüyle hareket etmişti. Gerçeği ve gelmekte olanı kabulleniyordu yavaş yavaş.
Ama hala, Aslan ile iletişim kurmak korkutuyordu onu. O son gece, kınadan sonra Hayriyeyle beraber kalmışlardı. Normalde annesiyle kalırdı gelinlik kız, evindeki son gecede. Ama Süreyya arkadaşını istemişti yanında.
"Artık kaçamayacaksın bir ömür Aslan Bey'den." Dedi Hayriye kıkırdayarak.
"Bari sen yapma Hayriye, zaten herkeste bir ima. Ne arsız bu kadınlar canım. Üstüne vazifeymiş gibi."
"Annen konuştu mu seninle? Hani ilk gece falan..." Süreyya kıpırdandı.
"Denedi, ama müsade etmedim. O kadar da değil, annemle nasıl konuşurum böyle bir şeyi. Hem... Ben biliyorum ki zaten."
Hayriye şaşkınlıkla doğruldu yataktan.
"Nasıl, nerden?"
"Aman canım, yengemle konuşulurken duydum. Hem ablanı da sen anlattıydın bana unuttun mu? Bir de kitaplar var tabi."
"Kitaplar mı? Kız nasıl kitaplarmış onlar öyle? Bana da versene bir iki tanesini."
Süreyya arkadaşını teselli eder gibi;
"Oradakiler fazla romantik Hayrişim. Bizimkiler öyle olmayacağından çok bilip umutlanmaman daha iyi."
"Nerden biliyorsun? Bir gün kocana aşık olmayacağını nerden biliyorsun? Belki o da seni sever. Gül gibi kızsın, sevmeyip ne yapacak."
"Bir kitapta diyordu ki; ihtimaller insanı derin ve karanlık bir tünelde, ışık aramaya çıkartır."
" Hıh, ne dedin sen şimdi."
"Dedim ki, yani bilemeyiz. Bir ihtimale tutunmak beni hayal kırıklığına uğratabilir. Beklerim ve olmazsa yıkılırım"
"Çok kitap okumak iyi değil diye bundan diyorum sana işte."
"Aman neyse uyuyalım artık. Yoksa ben yok olma ihtimalimi gözden geçirmeye başlayacağım."
Hayriye korkuyla arkadaşına baktı.
"Kız Allah korusun ne demek o öyle?"
"Boşveer, hadi uyuyalım. İyi geceler Hayrişim."
***
Ertesi gün, sabahtan Süreyya'yı hazırlamaya başlamışlardı. Önce saçlarını sardılar. Sonra makyaj yaptılar. Süreyya içinden" kurban pazarına dana hazırlıyorlar sanki" diye geçirdi. En son gelinliğini giydirdiler. Odasındaki, eski odasındaki boy aynasında son kez baktı kendine. Tanıyamadı. Sanki başka bir Süreyya vardı karşısında. Hiçbir zaman da, eski Süreyya olamayacaktı artık. Gördüğü kişiden memnun olmaktan başka çaresi yoktu.
Düğün alayı, davullarla zurnalarla gelince, kısa bir şenlik oldu. Sonra annesi duvağını örttü kızının. Göz yaşları ve sevinç birbirine karışmıştı.
"Allah mutlu mesut etsin kızım. Yuvanda yerinde sağ olasın. Kocanla, evlatlarınla ömürlü olasın." Bir yandan ağlıyor bir yandan konuşuyordu Saliha hanım. Onunla birlikte odadaki herkes de ağlıyordu. Sarıldılar.
Süreyya'nın ağabeyi Salih, şehirden gelmişti düğün için. Odaya girince herkes geri çekildi.
"Benim güzel kardeşim. Kıymetlim." Deyip alnından öptü kardeşini. İşte Süreyya ağlamaktan tükendi sandığı göz yaşlarını bir kez daha o anda akıttı. Bakışlarıyla yalvarıyordu abisine. "Ah abi bir bilsen." Demek istiyordu ama ne çare...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜREYYA
RomanceSüreyya, bu sevdanın imkansızlığının farkındaydı. Onun kalbi nasıl Aslan'a aitse, Aslan'ın kalbi bir başkasına aitti ve bu sevda yükü her yükten daha ağırdı...