YANILGI

1.7K 104 30
                                    

              

              Yirmi dördüncü bölüm




Günler hızla geçiyordu. Düğün vakti iyice yaklaşmıştı. Hazırlıklar devam ederken, Süreyya, bir yandan kalbiyle mücadele ediyor, bir yandan da yapması gereken telefon görüşmesiyle cebelleşiyordu. Öyle korkuyordu ki... Aslan'ın gözlerindeki sevda, işini daha da zorlaştırıyordu. O, içindeki düğüm çözülsün isterken, daha da karışıyordu. 

Yine bir akşam, telefonuyla bakışırken, Hayriye yanına gelip dürttü. Öyle dalgındı ki sıçrayıverdi yerinden.

" Hiyh, ödümü kopardın Hayriye, insan bir ses eder."

Yanına oturup;

"Sanki ses versem duyacaksın. Şu haline bak, sen burda Leyla..."

Pencereyi işaret edip;

"Senin mecnunda dışarıda, nöbetini terk etmiyor maaşallah!" Dedi Hayriye imalı imalı.

Süreyya omuz silkip yeniden telefonuna bakmaya koyuldu.

" Arayacak mısın sahiden?"

Süreyya durgun durgun;

" Bilmem, çok korkuyorum Hayriye. Ya kabul etmezse, ne yaparım ben?"

Sonra tüm nefesini verip;

" Ya kabul ederse, o zaman ne yaparım?"

" İki ucu boklu değnek yani." Deyip ellerini tuttu Süreyya'nın.

"Bak bana kardeşim, sen kararını verdin mi önemli olan o. Sevdasını görmezden gelirim, yoluma bakarım diyorsan hiç düşünme."

"Ama..." Şimdi sesi daha yumuşak, daha merhametli çıkıyordu. 

"Ama diyorsan ki sevdası görülmeyecek gibi değil, bu adam sevilmeyecek gibi değil, o zaman sünger çek geçmişe tut elinden."

Sonra gülümseyip;

" Hem adam da zatürre olmaktan kurtulur."

Süreyya, sakince;

"Mesele onun sevdası değil ki, mesele benim sevdam Hayriye. Başından beri mesele o değildi ki. Ben onu sevmeye başladığımda o beni görmüyordu bile. Acılarımın sebebi benim sevdam. Bi kurtulabilsem ondan... Ah bi bıraksa yakamı..."

Kavga ediyordu sanki sevdasıyla. Sanki kovalasa gidecekti. Ama işte orada durup duruyordu. Sessiz sessiz fısıldayıp duruyordu.

" Git, sarıl boynuna. Hiç ayrılmayalım de. Seni seviyorum de..." Süreyya kalkıp yavaşca pencereye gitti. Yaklaşmadan tülün arkasından baktı Aslan'a. Orada duruyordu işte. İçi, söylenmeyecek ne varsa söyle, yapılmayacak ne varsa yap diyordu.

Ama Süreyya, bu defa kulaklarını tıkayıp yoluna devam edecekti. Hızla dönüp, saatlerce baktığı telefonu alıp bastı tuşuna. Telefonu kulağına götürürken, ellerinin titrediğini fark etmemişti. Hayriye'nin ağzından çıkan " hiyh" nidasını duydu sadece.

Telefon, ona yıllar gibi gelen bir süre çaldıktan sonra açıldı. Süreyya nefesini tuttu karşıdan ses gelince.

"Alo... Süreyya? Orada mısın kızım?"

" Bu... Buradayım öğretmenim." nefesini verir gibi söylemişti bunu.

" Kusura bakma, yemek yapıyordum zor yetiştim telefona. Nasılsın bakalım? Nasıl gidiyor dersler? Çalışabiliyor musun?" 

SÜREYYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin