Yirmi ikinci bölüm
Süreyya da Aslan'da önce anlayamadı kapının açıldığını. İkisi de geçmişti kendinden, her şeyden. Kalpleri bir olmuş aynı ritimde atıyordu sanki. Hallerinden bir haberlerdi. Süreyya'nın elbisesi iyiden iyiye omuzlarından düşmüş, Aslan'ın elleri beline saçlarına dolanmıştı.
Aslan akına dolan binbir şey arasına bir de Süreyya'nın yumuşacık saçlarını sığdırmıştı ki...
Bir ses duyuldu. Önce uzaklardan çok uzaklardan geliyor sandı. Ama sonra Süreyya telaşla onu itiverince anladı.
Kapıda Cemile hanım, ağzı bir karış açık, bu müstehcen duruma bakakalmıştı. Karı kocaydılar en nihayetinde ama Süreyya bırakıp gelmişti adamı. Madem sevdalıydı, ne diye döndü? Madem sevmez, ne diye dolanırlar birbirlerine sarmaşık gibi?
Süreyya, endişe ve utanç dolu gözlerle bakıyordu Cemile hanım'a. Bir yandan elbisesini toparlamaya çalışıyor, bir yandan da kendini savunacak kelimeleri bulmaya çalışıyordu.
Aslansa uykudan yeni uyanmış gibi şaşkın, mahmur bu yaşlı kadının kim olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Cemile hanım sonunda kendine gelip girdi lafa;
" Hele hele... Deli misiniz divane mi?"
Süreyya hem korkudan hem az önce yaşananlardan dolayı tir tir titreyerek kendini savunmak için atıldı hemen;
" Bildiğin gibi değil Cemile abla, gözünü seveyim dinle..."
Aslan hemen Süreyya'nın önüne geçip;
" Dur bakalım Süreyya... Hanım, ben bu kadının kocasıyım. Karımı evine, yerine götürmeye geldim. Açıklanacak bir şey yok."
Cemile görmüş, geçirmiş kadındı. Hızlıca kapıyı ardından kapatıp girdi içeri. Gizli bir şey söyler gibi telaşla ama sessizce;
" Bilirim beyim, bilmem mi? Ama benden başka gören duyan olaydı, kıyametler kopardı."
Tam bu sırada Saliha hanım'ın sesi duyuldu. Süreyya'ya seslene seslene geliyordu odaya doğru. Aslan dim dik kararlı bir şekilde beklerken, Cemile hanım koşup kolundan tuttu. Çekiştire çekiştire dolabın yanına götürdü. Aslan kendisini sürükleyen elden kurtulup;
" Ne yapıyorsun hanım, ne çekiştiriyorsun. Gelen gelsin gören görsün. Bu saatten sonra kimseden korkum yok."
Deyip, anlamlı gözlerle Süreyya'ya baktı. Ancak Süreyya ona yalvaran gözlerle bakıyordu. Hala titriyordu. Aslan kıyamadı sevdiğine.
" Ne olur annem görmesin seni, ne olur yapma..." Fısıltı gibi çıkan sesiyle yalvardı Aslan'a.
Aslan tövbe çeke çeke girdi dolaba. Kapağı kapattıktan sonra Cemile hanım Süreyya'nın üstünü başını düzeltip kapıya döndü. Tam o anda Saliha hanım girdi içeri.
" Ne iş görüyorsunuz gecenin bu saati? Yatmadınız mı hala?"
" Şey... Hanımım biraz laflıyorduk Süreyya kızımla. Yatacak şimdi."
Destek bekler gibi bakıyordu Süreyya'ya. Ama Süreyya donup kalmıştı sanki.
" Rengin benzin niye attı senin böyle. Hasta mı oldun yoksa?"
Hemen kızının yanına gidip, elini alnına koydu. Yabancı biri görse kızı için endişelenen bir anne görürdü. Ama Süreyya biliyordu annesinin önemsediği tek kişinin babası olduğunu.
" Tamam Cemile sen git yat, benim Süreyya'yla konuşacaklarım var."
Cemile hanım bir dolaba, bir Süreyya'ya tereddütle bakıp, istemeye istemeye;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜREYYA
RomanceSüreyya, bu sevdanın imkansızlığının farkındaydı. Onun kalbi nasıl Aslan'a aitse, Aslan'ın kalbi bir başkasına aitti ve bu sevda yükü her yükten daha ağırdı...