YAĞMURDAN KAÇARKEN...

2.1K 98 7
                                    


                   Yirminci Bölüm

Yavaş ve emin adımlarla geçti avluyu. Kalbinin atışını hissediyordu göğsünde, damarlarında kanın akışını hissediyordu. Bütün hisleri öyle yoğundu ki, nasıl yürüdüğünü, o kapıyı açıp nasıl çıktığını bilmiyordu.

Ardına bakmayacaktı, çünkü biliyordu ki bakarsa, güçlü kalamayacaktı...

                                   ***

Hava çoktan kararmıştı. Süreyya, içi mi daha karanlık yoksa gece mi karar veremiyordu.

Baba evinin önünde, elinde bavulu öylece bekliyordu. Bilinmezlerle dolu geleceği, babasının öfkesi, geçmiş acıları, ete kemiğe bürünmüş, dikiliyordu sanki karşısında.

"Çıkınca bir daha girmek zordur baba evine" lafını çokça duymuştu evvelinde, ama bu kadar zor olduğunu tahmin etmemişti doğrusu. Haberleri var mıydı acaba olan bitenden?

"Bismillah" deyip açtı avlunun kapısını.

Cemile hanım onu görünce, telaşla yanına koştu.

" Süreyya kızım, geldin demek. Gel hemen odana çıkarayım seni." Dedi hızlı hızlı ve koluna girip sürüklemeye başladı. Bir yandan da etrafı kolaçan ediyordu.

"Hoş buldum Cemile teyze..." dedi imalı ama bıkkın bir sesle.

" Telefon geldi Soykanlardan. Baban küplere bindi, annenle zor sakinleştirdik. Şimdi geldiğini duyarsa daha da sinirlenecek. Kimseye görünmeden çık odana, hadi kuzum."

Süreyya, Cemile hanım'ın elinden kurtulup;

" Ne zamana kadar saklanacağım Cemile teyze, bırak görsün babam. Daha fazla ne yapabilir ki bana? İşlerine geldi mi ailem olduklarını hatırlayıp hayatıma karar veriyorlar. Kaç kere arayıp sordular evlendim evleneli? Ben yaşayacağımı yaşadım, göreceğimi gördüm. Korkmuyorum! Geldim, buradayım bilsinler!"

Son sözlerini bağıra bağıra söylemişti. O evden çıkarken, umutlarıyla birlikte korkularını da bırakmıştı. Başına daha kötü ne gelebilirdi ki?...

                              ***

Aslan akşam eve geldiğinde tam yemek vaktiydi. Ama ne sofra hazırdı, ne de bir Allah'ın kulu görünüyordu ortalıkta. Yukarı çıktığında, ilk gittiği yer Süreyya'nın odası oldu. Kapının önünde bir süre bekledi. Olup bitene bir çözümü yoktu ama yine de onu görmeye, konuşmaya ihtiyacı vardı.

Sonunda tıklattı kapıyı. Ama bir cevap alamadı. Bir kez daha çaldıktan sonra, yavaşça açtı. Evin genelindeki sessizlik odaya da hakimdi. Tek fark, Süreyya'nın odaya sinen kokusuydu. Derin bir nefes çekti Aslan. Sanki hiç bilmeden, yıllardır hasretti bu kokuya.

Sonra, gözü açık kalan dolap kapağına takıldı. Bomboştu içi. Telaşla etrafına bakınınca, telefonu ve yüzüğü gördü. Donup kaldı bir an. Kalbi deli gibi çarpıyordu. İçinde büyüyen endişe ve korku göğsünü sızlatıyordu.

Hışımla odadan çıkıp, seslerin yükseldiği yöne doğru adımladı hızlıca. Hararetle bir konu tartışılıyordu ki, onu görünce herkes susup Aslan'a döndü.

Sert bir sesle sordu ortaya;

" Süreyya nerede?"

Zülal hanım azametle kalktı yerinden. Oğlunun karşısına dikilip;

" Süreyya gitti, ailesinin yanına döndü. Hepinizden akıllı çıktı, anladı olmayacağı."

Aslan artık sinirden kıpkırmızı kesilmişti. Dişlerini sıktığından, sesi tıslar gibi çıkıyordu artık.

SÜREYYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin