YOL AYRI(MI?)

1.6K 117 24
                                    




Yirmi beşinci bölüm


Aslan, çınarın altında Süreyya'yı bekliyordu sabırsızlıkla. Geleceğini biliyordu. En azından umuyordu. Çünkü, bir kez görmüştü gözlerinde o ışığı... Bırakmazdı peşini. Saatine bakıp volta atarken, birden arkasında bir adım sesi duydu. Donup kaldı bir an. Yüzünde derin bir gülümseme peyda oldu. Gelmişti işte, umutlarını boşa çıkarmamıştı. Sevinçle dönüp baktı arkasına. Ancak neye uğradığını şaşırdı. Çünkü beklediği değildi gelen. Hiç beklemediğiydi, hatta hiç gelmesini istemediği... Ama buradaydı işte, tam karşısında duruyordu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi, sanki geride bıraktıkları, bıraktığı yerde kalmış gibi...

Aslan'ın yüzünde kalakalan gülümsemeyi üstüne alınmış olacaktı ki, o da gülümsedi. Koşup sarıldı boynuna sımsıkı. Ama Aslan, sadece kendine gelmeye çalışıyordu. Her şey öyle hızlı oluyordu ki...

Toparlanıp uzaklaştırdı kendisinden Gül'ü. Yüzündeki gülümseme, yerini bomboş bir ifadeye bıraktı. Gül ise, hayal kırıklığı dolu gözlerle bakıyordu şimdi. Sanki hakkı varmış gibi...

" Beni gördüğüne sevinmedin galiba."

Aslan cevap vermeyince;

"Başkasını mı bekliyordun yoksa?"

Aslan sonunda sakin bir sesle cevap verdi.

"Evet, başkasını bekliyorum. Sevilmeye layık olan kadını. Sevgimi kabul etmesini umduğum kadını. O yüzden, o gelmeden git. Bir daha da çıkma karşıma!"

" Öyle mi? Demek şimdi böyle olduk Aslan bey... Bir düşünelim hele kimmiş bu kadın? Hah... Bundan kolay ne var? İstemesine bile gitmediğin, düğün gecesi onun odasından çıkıp benim koynuma geldiğin, onurunu gururunu hiçe saydığın, evliliğin yalandan da olsa aldattığın kadını mı bekliyorsun?"

Aslan, yüzüne vurulan gerçeklerle taş kesiverdi. Karşısındaki kadına ne kadar kızsa da doğruları söylemişti bir çırpıda. Bunca şeyi onun için yapmıştı üstelik. Sıktığı yumruklarında eklemleri bembeyaz olmuştu. Öfkeyle;

"Bütün bu saydıklarını senin için yaptım. Senin için iğrenç bir adam oldum ben. Sen ne yaptın peki? Kerem denen o itle kaçtın sen. İlk fırsatta bulduğu ilk adamın peşine düşecek kadar sevmişsin beni. Herkes kendi ayıbına baksın. Şimdi çek git karşımdan. Bana daha fazla zarar vermene müsaade etmeyeceğim."

Gül, Aslan sanki bunları söylememiş gibi gözlerini dikip baktı öylece. Aslan, onun gitmeyeceğini anlayınca kendisi gitmeye karar verdi. Omzuna çarparak yanından geçip gidiyordu ki, sözleri onu olduğu yere çaktı.

" Ben hamileyim Aslan! Karnımda senin çocuğunu taşıyorum. Öyle dönüp gidemezsin! Hadi beni gözden çıkardın, ya onu?..."

...

Süreyya, ayaklarında bir adım daha atacak derman bulamayınca, bir köşeye çöktü. Hıçkırıkları, bütün bedenini sarsıyordu. Bir yandan ağlıyor, bir yandan nefessizlikten yanan ciğerlerine bir yudum nefes doldurmak için çırpınıyordu. Acıdan değil, öfkeden ağlıyordu. Nasıl da kanmıştı iki güzel kelama. Nasıl da vazgeçmişti kendinden, hayatından bir çırpıda... Ama gerçekler değişmezdi. Orada öylece karşısında görmek, gözlerini açmıştı. Tıpkı bir gölge gibiydi ikisinin arasında.

Bedeninde bulduğu son güçle ayaklandı. Düğün yerini es geçip eve koştu. Hızla tuvalete girip kapının sürgüsünü çekti. Tuvaletin kırık aynasında gördüğü yüzünden korktu bir an. Aceleyle suyu açıp, düğün için yapılan ve ağlamaktan akıp bulaşan makyajını, kazır gibi yıkayıp çıkardı yüzünden. İçindeki umut da o suya karışıp, akıp gitti lavabodan.

SÜREYYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin