"Ağh!"
Çarpışmanın etkisiyle burnu sızladı kadının. Burnunu nazikçe ovarak geri çekildi. Karşısındaki adamı görmemiş ya da görmemezlikten gelmişti.
"Kusura bakmayın." Dedi. Yalancı bir gülümsemeyle özür diledi çarptığı adamdan. "Ah... asıl siz kusuruma bakmayın" diye bir cevap geldi karşıdan. Nezaketli davranıyordu adam. İçinden mi geliyor böyle davranmak? Hayır, bariz bir roldü bu. Anlaşılacak kadar kötü bir roldü.
"Madem çarpıştık... bir şey sormama izin verir misiniz?" Abartı bir incelikle sormuştu sorusunu kadın. Kaşları çatıldı adamın. Garipti, anlayamamıştı. "Tabii" diyerek kıstı gözlerini. Her an, her şeye hazır gibi duruyordu.
Kadın fırsatını yakalamışçasına gülümsedi. Yemi göstermişti balığa. Sıra yutturmaktaydı. Elindeki kağıdı yavaşça adama uzattı. "Bu adrese nasıl gidebilirim?" Diye sordu. Nerede olduğunu sormamıştı. Daha çok ilgilenilmesini istediğinden 'nasıl giderim?' Demişti. Belki de bizzat adam götürürdü onu adrese. Kafasında o vardı.
Kısa bir süre kağıtla oyalandı adam. Adresi tam bilmiyordu ama üzerinde düşünüyordu. Demek ki yardım etmek istiyordu. Yanındaki adam atladı ikilinin arasına. Deminden beri kağıdı okumaya çalışıyordu. Belki de biliyordu adresi. Gözlerinin parlamasından belliydi bildiği. Daha konuşmadan belli etmişti. "Burayı biliyorum. Çok yakın bir arkadaşım çalışıyor orada" diyerek belli etti heyecanını. Adresi bildiği için değil, gideceği yer için heyecanlıydı. "Pekala, eşlik edelim isterseniz" diye teklifte bulundu öteki adam. Kadın zaten bunu bekliyordu. Hemencecik kabul ediverdi bu teklifi.
Oysaki gidecekleri adresi zaten biliyordu...
...
"Sedef!"
Sanki yeni görmüşüm gibi heyecanla üzerine doğru koştum Sedef'in. Kollarını açarak sarılmamı bekledi. Çok bekletmeden kollarımı boynuna sardım. "Çok özledim kızım seni!" Diyerek bir sağa bir sola salladı beni. Dışarıdan görsem kesinlikle yıllardır görüşmediğimizi düşünürdüm.
"Bende seni güzelim!" Gülerek geri çekildim. Gözüm arkasındaki iki adama kaydığında tüm gülümsemem uçup gidivermişti. "Ne işin var senin burada?" Diyerek Harun'a seslendim. O da Sedef'i göstererek "Seni arıyordu. Tesadüfe bak ki çarşıda karşılaştık. Ben de yardım ettim." Dedi gururla. Yanındaki adam mırıldanarak "ettik..." diye ekledi.
Duymamış gibi yaptım. Sedef'i kolundan tutup arkama doğru çektim. "Buldu. Şimdi gidebilirsin!" P*ç bir gülümsemeyle yüzümü süzdü. "Teşekkür etmeyecek misin?" Teşekkür mü? Teşekkür mü bekliyordu birde?
Ciddi bir ifade takındım. "Defol git Harun!" Diye çıkıştım. Bu çıkışım öteki adamın kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. "Bir sorun mu var?" Diyerek Harun'a döndü. "Yo! Aramızda bir mesele diyelim." Diye cevap verdi Harun. Adam bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Bu yüzden direterek "Hanımefediyle tanışıyoruz Harun." Dedi. Bu onun tehdit ediş şekli miydi? Bu nasıl bir tavırdı böyle? Garip olan o değildi aslında. Garip olan Harun'un gerçekten tırsmış olmasıydı.
"Nereden?!" Diyerek sesini yükseltti Harun. "Deniz'in... arkadaşı." Oldukça kısa bir şekilde özetlemişti. Harun daha fazla sorgulamadı ya da sorgulayamadı denebilir. Az önceki yüz ifadesine geri döndü ve bakışlarını üzerimde gezdirdi.
Yalandan üzülmüş gibi dudaklarını büzdü. "Ama senden o teşekkürü gerçekten duymak istemiştim." İşaret parmağımı kaldırdım. "Senin benden duyabileceğin tek şey küfür olur Harun! Çık, git dükkanımdan!" Diğer adam araya girerek Harun'u geriye doğru çekti. "Sakin olalım isterseniz arkadaşlar." Diyerek uyardı. Bu sırada Sedef kolumu hafifçe sıkarak "senin arkadaşlar dediğin ağzına tüküreyim!" Dedi dişlerinin arasından. Duyulmamıştı. En azından onlar tarafından.
![](https://img.wattpad.com/cover/342612925-288-k123353.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ER BAHTI ~yarı texting~ (DÜZENLENİYOR)
Action053*: heeerrr erinnn bahtııınaaa 053*: bir güzel düüüşeeeerrrr 053*: ben de senin bahtına düşebilir miyim? ____________________ Kartal Timi'nin bahtına düşen düşüyor. Bakalım başta Taha olmak üzere bahtlarında ne varmış bu uşaklarun? Kap Doğus çayin...