60

1.7K 137 325
                                    

"Saldırıya uğramışlar!"

"Saldırıya mı uğramışlar?"

Asaf her gün böyle bir haber dağıtıyormuşçasına rahattı bu cümleleri kurarken. Oysaki Meryem hiç alışkın değildi duyduklarına. Alışamazdı. Alışmak istemedi.

Kafasında kurduğu senaryoları tek tek eledi. Bunları düşünmek için bile vakti yoktu. Asaf çoktan yolunu almıştı. Atını bile almıştı! Üsküdar'dan önce yetişse iyiydi! Ne hızlı adamdı yahu!

Az önce duyduklarının sersemliğini üzerinden atarak gerçekliğe döndü.

"Ne?" Diye sordu duymuş olmasına rağmen. Duymaya değil, idrak etmeye ihtiyacı vardı.  "Ne? Ne?! Bakma öyle aval aval! Gidiyoruz Meryem!"

Asaf on dakikadır içinde savaştığı konuyu tekrar bir gözden geçirdi ki; hayatında bir konu üzerinde düşündüğü en uzun sürelerden biriydi.

Meryem kesinlikle iyi değildi. Meryem'i görmesine bile gerek yoktu. Kızın enerjisi bile 'iyi değilim' diye bağırıyordu.

Şu an karşısında, hayatında ilk defa çocuğunun brokoli yediğini gören anne bakışına sahip bir Meryem duruyordu. Aklından iki defa peş peşe nefes çekti. Buram buram travma kokuyordu...

Yine de bu şansı ona vermeye karar verdi. Zaten şu durumda onu helikopterden de atamazdı. Belki eliyle ittirmeyi denerdi ama...

"Nasıl saldırıya uğramışlar ya?! Kim saldırmış?!"

Asaf bu ilginç mi ilginç, değişik mi değişik soru karşısında kısa süreli bir zeka yoklaması yaptı. Yoktu yahu! Olamazdı. Zeki kızdı Meryem. Meryem'in kablolar biraz karışmıştı sadece. Evet, evet. Öyleydi.

Helikoptere binerken son kez ikaz etti Meryem'i.

"Saldırganlar!"

"..."

"Sabahtır ne düşünüyorum biliyor musun nişancı?"

Aram sırt kemiklerinin arasına dayanan silah namlusuyla hareketini durdurdu.

Pişmandı. Aşağı inmeyecekti. Ne diye ayağa kalkmıştı ki zaten? Kafası mı dağılmıştı? Tamam, adam eninde sonunda bulacaktı Aram'ı ama en azından Aram fark etmiş olurdu. Önlem almış ve avantajlı kişi olurdu. Şimdi ise bedenine dayalı bir silah vardı. Belli olmazdı, bir hamlede ölüverirdi şuracıkta.

Şerbeti içme vakti gelmiş miydi yoksa? Olabilirdi ama öylece ölmeyi beklemeyecekti. Mantıklı davranması gerekiyordu. Gerekirse uysal olması gerekiyordu. Bir şekilde yaşaması gerekiyordu. Daha gireceği çok operasyon, kurtaracağı çok insan vardı.

"Bilemem." Dedi sakince. Olabildiğince tepkisiz davranmaya çalışıyordu. Yine de bu davranışı uyarılmasına engel olamadı. Alaylı bir gülüşün beraberinde, silah namlusu iki defa çarptı bedenine.

"Kuş gibi avladın onları."

Haklı bir sözdü. Nihayetinde işi buydu zaten. Bir gurur yazısı geçti gözlerinin önünden. Düşmanı bile farkındaydı yaptığı işin. Neyseki gurur töreni kısacık sürüverdi. Başının hemen yanında bir kafa daha belirdi. Omuzuna değmiyor, biraz yukarıda kalıyordu.

İstemsizce kafasında kurduğu senaryoların en mantıklısı adamın kulağını kapmaktı. "Neyse" dedi içinden. Biraz daha bekleyebilirdi.

"O komutanın arkasından giden vardı ya" Aram yandan gördüğü kadarıyla gülümsemesi genişlemişti adamın. Sinirden gülüyordu.

"Ağabeyimdi o benim."

"S*çtık"

Aram hiçbir tepki vermedi. Ne güldü ne de üzüldü. Şu an vereceği en ufak tepki hayatıyla kumar demekti. Ayrıca adamın içi yanıyordu. Çok duygusal bir haldeydi. Her ne kadar gülse de birazdan kurşunlardı kendisini.

ER BAHTI ~yarı texting~ (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin