63

1.3K 114 209
                                    

"Sadece bu çıkmış yeleğinden."

Görevli kadın elindeki kağıt parçasını yaşlıca kadına uzattı. Kadın katlanmış kağıdı şaşkınlıkla inceledi. Tek bir şey olmaması için dua etti bu kağıdın. Son bir vasiyet...

Titrek elleriyle çevirdi kağıdı. Arka yüzünde ufak bir yazı gördü.

"Leylam'a"

Kovalarca soğuk su döküldü yüreğinin üzerine. Eğer bu kağıt bir vasiyet olsaydı, ömrü billah okuyamazdı bu kağıdı. Dokunmaya bile cesaret edemezdi belki. Kağıdı alarak karakolun kapısına yöneldi. Ağır ağır attı adımlarını. Her adımında ağırlaştı elindeki kağıt. İçinde ne yazdığını bilmiyordu ama kime olduğunu biliyordu. Yıllarca kapatmıştı gözünü. Yıllarca oğlunun bu sevdasını görmezden gelmişti. Yıllarca görür olmuştu da âmâ taklidi yapmıştı.

"İyi misin Feyza teyze?" Gözlerini yavaşça kaldırarak baktı koluna giren genç kıza. Gerçi bakmaya yüzü var mıydı ki? Şimdi baksa, şimdi görse ne faydaydı? Oğlu neredeydi? Çok haksızlık etmişti oğluna. Şu an neredeydi? Kimlerin elindeydi?

Oğlu yaşıyor muydu?

Şimdi görse ne faydaydı işte?! Boğazındaki yumruyla beraber hapsetti sözlerini içine. "Gel, otur. Yardım edeyim sana." Başıyla onayladı genç kızı. Destek alarak en yakın banka oturuverdi. "Kızım." Dedi zor çıkan sesiyle. "Buyur Feyza teyze." Sustu. Ne denirdi ki bu saatten sonra? "Bir şey mi oldu? Bir şey mi dediler? N'olursun saklama benden." Çaresiz bir yakarıştan fazlası değildi bu sözler. Acı kokuyordu her bir harfi.

Elindeki kağıda baktı dalgın dalgın. Yazının olduğu tarafı çevirerek okşadı baş parmağıyla.

Mahremdi bu yazılar.

Hiçbir satırını okumaya hakkı yoktu. Yine de canından bir parça yazmıştı bu satırları. Onun eli dokunmuştu. Onun parmaklarının tuttuğu kalemden dökülmüştü bu satırlar. Ana şefkatliyle okşadı pürüzsüz yüzeyi. Ardından dargın bir gönülle teslim etti sahibine.

Dargındı. Dargındı çünkü anasına bir hoşçakal demeye bile niyetinin olmadığını gösteriyordu bu kağıt. Hiçbir şey demedi. Sadece kağıdı kaldırdı ve genç kıza uzattı.

İlk başta ne olduğunu anlamadı genç kız. Yaşlı kadının gözlerindeki buğunun sebebinin bu kağıt olacağını düşünmemişti. Eline aldı kendisine uzatılan kağıdı. Aldığı gibi üzerindeki yazıya saplandı bakışları.

"Leylam'a"

İsminin sonuna eklenen bir harfe takıldı gözü. Bir sahiplenişti bu. Sıcak bir kucaklama gibi sardı tüm bedenini. O mu yazmıştı bunu? Yüreği bir anda hareketlendi. Kilometrelerce koşmuşçasına atmaya başladı. Az kalsın dışarıdan bile duyulacaktı. Yine de kalbinin duyulması içindeki en son endişeydi. Elleri titredi. Göz bebekleri titredi. Yılların vermiş olduğu hasret yaktı yüreğini. Daha fazla dayanamadı. Aceleyle ama bir o kadar da nazikçe açtı kağıdı. Bir süre kağıdın üzerindeki güzel yazıda gezdi bakışları. Okumaya cesareti var mıydı? Belki eskiden olsa...

Boşverdi eskiyi. Elbette vardı. "Bismillah" dedi içinden. Neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Bir cesaret başladı okumaya.

"Olurda bu kağıt bedenimden
çıkarsa-" hemen çekti gözlerini genç kız kağıttan. Biliyordu devamında ne yazacağını. Hiç yürek dayanır mıydı bu yazıyı okumaya? Nasıl yazardı böyle bir cümle? Nasıl eli varmıştı da okuyana zulüm olacağını düşünmemişti? "Yok" dedi içinden. "Okuyamam." İkiye katladı kağıdı. Kesik kesik nefesler alan göğsüne bastırdı. Kaldırdı başını, buluşturdu gökyüzüyle.

ER BAHTI ~yarı texting~ (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin